Birey, aile, camia, sosyal yapı, millet ve ümmet olarak ideallerimizi, ülkülerimizi, ufuklarımızı, gayelerimizi harmanlayan zihinsel ve duygusal tasavvurlara mefkure dendiğini hepimiz bilmekteyiz. Mefkureyi maziyi ve istikbali birleştiren bir hamur olarak da tahayyül edebiliriz. Bir Müslüman için ana mefkure, beşeriyetin kurtuluşu için yeryüzünde tüm insanlığı tevhid bayrağı altında toplamak, batıl olan her ne varsa yok etmek ve küfrü mağlup etmektir. Yani Nizamı Alemi tesis etmektir. Bu temel düşünce ekseninde millet olarak mefkuremizi biçimlendirme ve hayata geçirme zorunluluğumuz vardır. Hakikatlerle bezenmiş, yüksek aktivasyonlu, içi dolu ve tam donanımlı bir mefkureye ihtiyacımız vardır. İşte 2023 tarihi, böylesine bir mefküre için bize güzel bir motivasyon fırsatı ve imkanı sunmaktadır.
Osmanlıyı yıkan zihniyetler Kurtuluş Savaşından sonra da boş durmadı. Kazandığımız bir savaşı kendileri kazanmış gibi davranmaya devam ettiler. Vatanımızı kendi vatanları sandılar. Bu vatanın kurucu iradesi biziz dediler. Devlet erkanımızı hep istismar ettiler. Laikliği baskı ve zulüm aracı olarak kullandılar. Milli olmayan bütün hasletleri, yasaları, yönetmelikleri ithal ettiler. Mabetlerimizi mahzun bıraktılar. Alimlerimizi astılar. İnancımıza ve milli kültürümüze darbe indirdiler. Ezanlara bile musallat oldular. Üretim ve ticareti yok ettiler. Faizli bir sömürü düzeni kurdular. Lakin beraber savaştığımız Almanya ileri derecede sanayisini kurduğu halde bizi hep çağdaş uygarlık masalları ile oyaladılar. Petrol kuyularımızı kapattılar. Uçak fabrikamızı ve otomobil fabrikamızı yok ettiler. Darbelerle millete sürekli ayar vermeye çalıştılar. Mandacılığı temel felsefe haline getirdiler. Vatanın en güzel arazilerine kondular. Tarihi mekanları, konakları, yalıları işgal ettiler. Karanlık ve elit bir sınıf oluşturdular. Masonik bir yapılanma ile yüksek öğrenimi kuşattılar. Büyük bir yağma ile ülkenin tüm zenginliklerini elde ettiler. Sonra da halkı aşağılayan bir kibir imparatorluğu kurdular. Halkı gerici, kendilerini ilerici ilan ettiler. Bir asırlık daha nice kötülüğü milletimize reva gördüler.
Burnumuzun dibindeki Meis adasını elimizden aldılar ve Ege kıta sahanlığımızı tartışma konusu haline getirdiler. Kıbrıs, 12 ada, Halep, Musul, Kerkük, Batum gibi ana topraklarımızda egemenliğimizi kaybettik. Halifeliği koruyamadık ve İslam dünyasındaki nüfuz alanını yitirmiş olduk. Milli konuşma ve yazma dilimiz ani bir kararla değiştirildi ve halkımız cahil bırakılarak tüm kökleri ile irtibatı kesilmiş oldu. Dilimiz tam 45 yıl gayrimüslim bir Ermeni’ye teslim edildi ve uydurukça bir Türkçe’nin kapıları ardına kadar açılmış oldu. Tarih bilgilerimiz gayrı milli tarihçilere teslim edildi ve kendi milletine düşman gibi davranan bir tarih algısı oluşturuldu. Selçuklulara ve Osmanlılara hep kötü gözle baktılar. Osmanlı paralarında DEVLETİ ALİYEYİ OSMANİYE aidiyet bildiren bir ifade olduğu halde 1930 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyetine aidiyeti bildiren ifadeyi kaldırdılar ve Merkez Bankamıza musallat oldular. Yani vatan kuşatması finans alanında da devam ediyordu. Para politikalarını belirlemek onların tekelinde olmalıydı. Boğazların egemenliği de kısmi egemenliğe dönüştürüldü. Madem Kurtuluş Savaşı verdik neden boğazlarda egemenliğimizi tam olarak tesis edemedik? Malum zihniyetler Ermenistan Devletini de önümüze set yaparak Müslüman Türk milleti ve devletleri ile irtibatlarımızı kesmiş oldular. Ata topraklar Anadolu’dan uzaklaştırıldı ve tüm ilişkiler kesilmiş oldu. Gönül coğrafyalarımızı bizden ayırdılar.
Oynanan oyunlar hiç bitmedi. Aynı oyunlar hep tekrar edildi. Kendi neslimizden diyalog tuzağı ile din tacirleri ve din tahripçileri peyda oldu. Efsunlanmış, tüm gerçekliklere gözleri kapatılmış, kendi milletine dahi kurşun sıkacak kadar canileşen mistik bir güruh oluşturuldu. Din adamı kimlikli Lawrens hala bizim coğrafyalarda cirit atmaktadır. Teröristler ve terör sevicileri, dağda, bayırda, şehirde, mecliste, medyada, her yerde rahat dolaşmaktadır. Renkleri kirleten ahlaksız ve edepsizler ortalıklarda cirit atmaktadır. Yani küfrün tüm orduları, dahili ve harici düşmanlar dur durmaksızın mütemadiyen savaştadır. Bir türlü son darbeyi indirememeleri ise onları iyice kudurtmaktadır.
Lakin bir devrin sonu geldi. Devran döndü. Oyun bitti. Uyuyan dev uyanmaya başladı. Yeniden doğuş ve dirilişin kapıları açıldı. Allah’ın izniyle milletin ve ümmetin bahtı açıldı. 2023 vizyonunda, üstünlük ve evrensel egemenlik milletimizin ve Müslüman dünyanın olacaktır. Çünkü Hak ve Batıl savaşında milletimizin mutlak zaferi için her alanda yeni bir ruh ve yeni bir heyecan ortaya çıkmıştır. Sırtlanlar ve çakallar ne yaparsa yapsın artık zafer inananların olacaktır. Bunun için elbette ki yapılacak çok şey vardır. Öncelikle birey olarak eksiklerimizi gidermeliyiz, yanlışlarımızı düzeltmeliyiz. Sadece Allah rızası temelinde Kur’an’ın ve onun hükümlerinin uygulanış biçimini öğreten Sünnetin doğrultusunda tüm ayrılıklara son vermeliyiz. En önemli silahımızın birlik ve beraberlik olduğunu asla unutmamalıyız. Bunu sağlamaya engel olan bölücülere, sapıklara, sapkınlara, savrulmuş ve eğrilmiş olanlara, cehalette yüzenlere, kehanet ehline ve mistik güruhlara, sınırları zorlayanlara, madden ve manen sömürü yapan şebekelere, tahribat ekiplerine, kafa karıştıran sahte ilim adamlarına, istismarcılara, menfaat şebekelerine, din ve vatan karşıtlarına hiç bir alanı boş bırakmamalıyız. Onların etkinliklerini kısıtlamalıyız ve iç enerjimizi tüketmelerine asla müsaade etmemeliyiz. Geçmişin tecrübe ve deneyimlerinden faydalanmayı ve geçirdiğimiz nice badirelerden ibret almayı bilmeliyiz. Aynı hataları tekrar etmemeliyiz.
2023 mefkuresini oluşturmak için özellikle eğitim ve öğretim alanında en ileri seviyeleri yakalayarak adeta şaha kalkmalıyız. Eğitimde yeni bir atılım yapmalıyız. Dinimizi ve mukaddesatımızı doğru yerlerden ve eksiksiz bir biçimde öğrenmeliyiz. Hem ilimde ve hem irfanda temayüz etmeliyiz. Her davranış şeklinde adil olma anlayışını egemen kılmalıyız ve mutlak adalete yönelmeliyiz. Mesleğimizde başarılı olmalıyız. Her ne iş yapıyorsak en iyisini yapmalıyız. Sadakat ekseninde tam donanımlı olarak ehliyetli ve liyakatli olmalıyız. Tüm ileri teknolojileri çok yakından takip etmeliyiz. Pozitif ilimlerin tamamında eksik kalan yönlerimizi tamamlamalıyız. Dünyayı yeniden keşfetme gafletine bulunmadan, zaman kaybetmeden nerede bir ilim ve teknoloji varsa oraya koşmalıyız. Neticede, eğitimde, öğretimde, ilimde ve irfanda bayrağı göğüslemeliyiz ve bu bayrağı kainatın burçlarına dikmeliyiz. Bunu yapacak cesaret ve özgüvenimiz geri gelmiştir. Elhamdülillah.
2023 vizyonu için her alanda, sanayide, ağır sanayide, ticarette, üretimde ve enerjide çok büyük bir performans göstermeliyiz. Bu alanlardaki çeşitlilikleri artırmalı ve tüm yenilikleri yakından takip etmeliyiz. Son derece uyanık, aktif, atılgan ve çalışkan olmalıyız. Bunların olabilmesi için arka plandaki tüm bileşenleri sağlam temellere oturtmalıyız. Yani adeta zirveleri zorlamalıyız. Üretimde gece gündüz dememeliyiz. Kaliteyi ve verimliliği çok önemsemeliyiz. Kısa vadeli başarılara kanmadan uzun vadeli plan ve programlar yapmalıyız. Saniyelerimizi, dakikalarımızı, saatlerimizi, günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı ve hatta asırlarımızı planlamalı ve programlamalıyız. Bunlar için ayrı ayrı eylem planları hazırlamalıyız. Bütün bunları yapmazsak eğer başkalarına muhtaç olacağız. Onların kul ve kölesi olacağız. Eğer biz birbirimizle uğraşırsak aynı sefilleri tekrar oynamamış olacağız.
Dünyanın her bölgesinde zamandan bağımsız olarak hem savunmayı ve hem taarruz etmeyi hedef haline getirerek büyük bir gayretin içerisinde olmalıyız. Uçak, helikopter, gemi, uçak gemisi, denizaltı, insansız hava araçları, tank, zırhlı araçlar, top ve tüfek gibi tüm savaş araçlarımızı ve mühimmatlarımızı kendimiz üretebilmeliyiz. Motorundan yazılımına kadar her alanda asla dış bağımlılığa müsaade etmemeliyiz. Havada, karada, denizde ve uzayda teyakkuz halinde olmalıyız. Denizler, yerler ve gökler bizden sorulmalıdır. Savunma sistemleri ve taarruz sistemleri yerli ve milli olarak yüksek teknoloji özelliği taşımalıdır. Dünyada söz sahibi olmak ve hükümran olmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Muhtelif yerlerde üslerimiz olmalı ve gerektiğinde dost ittifaklar kurmalıyız. Başkalarına asla jandarmalık yapmadan Hakkın neferi olmalıyız. Mazlum ve masumları korumalıyız. Ensar olmayı ve muhacir olmayı gayet iyi bilmeliyiz. Paylaşmayı, yardımlaşmayı ve bölüşmeyi asla ihmal etmemeliyiz. Haçlılara, Siyonistlere, kapitalistlere, sömürgenlere, darbecilere, vahşilere, karanlık şebekelere, katil sürülerine, bebeklere dahi kurşun sıkanlara, işgalcilere ve zalimlere fırsat vermemeliyiz ve onlara dur diyebilmeliyiz. Bunları yapabilmek için elbette ki çok güçlü olmalıyız. Neticede, dostlarımız sevinmeli, düşmanlarımız da bizden gerçek manada korkmalıdır.
Dünyayı sömüren finans şebekelerine karşı önlemler almalıyız. Finans alanında devrim yapma mecburiyetimiz vardır. Dünyadaki sömürü düzenini yerle yeksan etmeliyiz. Faiz sistemlerini tarumar ederek çöpe atmalıyız. Paradan para kazanmayı tarihin karanlık sayfalarına gömmeliyiz. Altının, dövizin ve paranın bankada veya stokta olması yerine piyasada, üretimde ve ticarette olmasını sağlamalıyız. Piyasaları her daim hareketli, canlı ve diri tutmalıyız. Neticede, finans sistemleri yeni baştan düzenlenmeli, dizayn edilmeli ve geliştirilmelidir. Yani bu işi kökünden çözerek finans dünyası huzura ermelidir.
Yazılı ve görsel alanda, medyada, sanal alemde çok güçlü olma mecburiyetimiz vardır. En çok dikkatli olmamız gereken alanların bunların olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Sosyal medya aracılığı ile büyük kitlelerde çok etkin olan insanların var olduğunu bilmeliyiz. Tüm şeytani öğretilerin, yol ve yöntemlerin buralarda mevcut olduğunu unutmamalıyız. En büyük savaşlardan birinin algı savaşları, bilgi kirliliği ile yapılan savaşlar ve psikolojik savaşlar olduğunu bilmeliyiz. Bilgisayar teknolojilerinde, yazılımlarda, işletim sistemlerinde, mail (elektronik eposta) iletişim sistemlerinde, internet arama motorlarında, sosyal ağlarda veya sosyal mecralarda, mobil cihazlardaki Android türü işletim sistemlerinde, daha birçok alanda ve tüm iletişim kanallarında mutlak surette yerli ve milli olmalıyız. Elektronik cihazlarda casus yazılımların olabileceğini bilerek önlem almalıyız. Siber savaşların en büyük savaş türlerinden biri olduğunu bilmeliyiz ve ona göre korunaklı olmalıyız. Tüm bilgi ve veri toplama sistemlerimizi kurmalıyız ve asla dünya ile paylaşmamalıyız. Yeni çağın savaşlarının gıdada, su ve iklim alanında ve enerji alanında olacağını asla unutmamalıyız ve tüm projelerimizi, çalışmalarımızı bu minvalde kurgulamalıyız.
Millet ve ümmet olarak duraklama ve gerileme dönemimiz sona ermiştir. Hak elbet galip gelecek, batıl elbet zail olacaktır. Bundan sonraki zaman Allah’ın izni ile bizim lehimizdedir. Tüm maddi ve manevi iklimler bunu işaret etmektedir. Tarihin seyri yeniden değişecektir. Yeter ki biz kendimize gelelim. Kendimize güvenelim. Kendimizi ve içerisinde bulunduğumuz ahvali asla küçümsemeyelim. İman dairesinde kalıp aidiyetlerimizin tümüne sahip çıkalım. Biz üzerimize düşeni yaptığımızda yüce Allah’ın izni ile batılın ve onun uşaklarının kısa sürede tarumar olduğunu görmüş olacağız. İşte o zaman 2023 mefkuremiz uygulama alanı bulmuş olacaktır. Cihanlara hükmeden ve İlayı Kelimetullahı temsil eden Kızıl Elma hedefine varmış olacağız…
Ali Dama
Birey, aile, camia, sosyal yapı, millet ve ümmet olarak ideallerimizi, ülkülerimizi, ufuklarımızı, gayelerimizi harmanlayan zihinsel ve duygusal tasavvurlara mefkure dendiğini hepimiz bilmekteyiz. Mefkureyi maziyi ve istikbali birleştiren bir hamur olarak da tahayyül edebiliriz. Bir Müslüman için ana mefkure, beşeriyetin kurtuluşu için yeryüzünde tüm insanlığı tevhid bayrağı altında toplamak, batıl olan her ne varsa yok etmek ve küfrü mağlup etmektir. Yani Nizamı Alemi tesis etmektir. Bu temel düşünce ekseninde millet olarak mefkuremizi biçimlendirme ve hayata geçirme zorunluluğumuz vardır. Hakikatlerle bezenmiş, yüksek aktivasyonlu, içi dolu ve tam donanımlı bir mefkureye ihtiyacımız vardır. İşte 2023 tarihi, böylesine bir mefküre için bize güzel bir motivasyon fırsatı ve imkanı sunmaktadır.
Osmanlıyı yıkan zihniyetler Kurtuluş Savaşından sonra da boş durmadı. Kazandığımız bir savaşı kendileri kazanmış gibi davranmaya devam ettiler. Vatanımızı kendi vatanları sandılar. Bu vatanın kurucu iradesi biziz dediler. Devlet erkanımızı hep istismar ettiler. Laikliği baskı ve zulüm aracı olarak kullandılar. Milli olmayan bütün hasletleri, yasaları, yönetmelikleri ithal ettiler. Mabetlerimizi mahzun bıraktılar. Alimlerimizi astılar. İnancımıza ve milli kültürümüze darbe indirdiler. Ezanlara bile musallat oldular. Üretim ve ticareti yok ettiler. Faizli bir sömürü düzeni kurdular. Lakin beraber savaştığımız Almanya ileri derecede sanayisini kurduğu halde bizi hep çağdaş uygarlık masalları ile oyaladılar. Petrol kuyularımızı kapattılar. Uçak fabrikamızı ve otomobil fabrikamızı yok ettiler. Darbelerle millete sürekli ayar vermeye çalıştılar. Mandacılığı temel felsefe haline getirdiler. Vatanın en güzel arazilerine kondular. Tarihi mekanları, konakları, yalıları işgal ettiler. Karanlık ve elit bir sınıf oluşturdular. Masonik bir yapılanma ile yüksek öğrenimi kuşattılar. Büyük bir yağma ile ülkenin tüm zenginliklerini elde ettiler. Sonra da halkı aşağılayan bir kibir imparatorluğu kurdular. Halkı gerici, kendilerini ilerici ilan ettiler. Bir asırlık daha nice kötülüğü milletimize reva gördüler.
Burnumuzun dibindeki Meis adasını elimizden aldılar ve Ege kıta sahanlığımızı tartışma konusu haline getirdiler. Kıbrıs, 12 ada, Halep, Musul, Kerkük, Batum gibi ana topraklarımızda egemenliğimizi kaybettik. Halifeliği koruyamadık ve İslam dünyasındaki nüfuz alanını yitirmiş olduk. Milli konuşma ve yazma dilimiz ani bir kararla değiştirildi ve halkımız cahil bırakılarak tüm kökleri ile irtibatı kesilmiş oldu. Dilimiz tam 45 yıl gayrimüslim bir Ermeni’ye teslim edildi ve uydurukça bir Türkçe’nin kapıları ardına kadar açılmış oldu. Tarih bilgilerimiz gayrı milli tarihçilere teslim edildi ve kendi milletine düşman gibi davranan bir tarih algısı oluşturuldu. Selçuklulara ve Osmanlılara hep kötü gözle baktılar. Osmanlı paralarında DEVLETİ ALİYEYİ OSMANİYE aidiyet bildiren bir ifade olduğu halde 1930 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyetine aidiyeti bildiren ifadeyi kaldırdılar ve Merkez Bankamıza musallat oldular. Yani vatan kuşatması finans alanında da devam ediyordu. Para politikalarını belirlemek onların tekelinde olmalıydı. Boğazların egemenliği de kısmi egemenliğe dönüştürüldü. Madem Kurtuluş Savaşı verdik neden boğazlarda egemenliğimizi tam olarak tesis edemedik? Malum zihniyetler Ermenistan Devletini de önümüze set yaparak Müslüman Türk milleti ve devletleri ile irtibatlarımızı kesmiş oldular. Ata topraklar Anadolu’dan uzaklaştırıldı ve tüm ilişkiler kesilmiş oldu. Gönül coğrafyalarımızı bizden ayırdılar.
Oynanan oyunlar hiç bitmedi. Aynı oyunlar hep tekrar edildi. Kendi neslimizden diyalog tuzağı ile din tacirleri ve din tahripçileri peyda oldu. Efsunlanmış, tüm gerçekliklere gözleri kapatılmış, kendi milletine dahi kurşun sıkacak kadar canileşen mistik bir güruh oluşturuldu. Din adamı kimlikli Lawrens hala bizim coğrafyalarda cirit atmaktadır. Teröristler ve terör sevicileri, dağda, bayırda, şehirde, mecliste, medyada, her yerde rahat dolaşmaktadır. Renkleri kirleten ahlaksız ve edepsizler ortalıklarda cirit atmaktadır. Yani küfrün tüm orduları, dahili ve harici düşmanlar dur durmaksızın mütemadiyen savaştadır. Bir türlü son darbeyi indirememeleri ise onları iyice kudurtmaktadır.
Lakin bir devrin sonu geldi. Devran döndü. Oyun bitti. Uyuyan dev uyanmaya başladı. Yeniden doğuş ve dirilişin kapıları açıldı. Allah’ın izniyle milletin ve ümmetin bahtı açıldı. 2023 vizyonunda, üstünlük ve evrensel egemenlik milletimizin ve Müslüman dünyanın olacaktır. Çünkü Hak ve Batıl savaşında milletimizin mutlak zaferi için her alanda yeni bir ruh ve yeni bir heyecan ortaya çıkmıştır. Sırtlanlar ve çakallar ne yaparsa yapsın artık zafer inananların olacaktır. Bunun için elbette ki yapılacak çok şey vardır. Öncelikle birey olarak eksiklerimizi gidermeliyiz, yanlışlarımızı düzeltmeliyiz. Sadece Allah rızası temelinde Kur’an’ın ve onun hükümlerinin uygulanış biçimini öğreten Sünnetin doğrultusunda tüm ayrılıklara son vermeliyiz. En önemli silahımızın birlik ve beraberlik olduğunu asla unutmamalıyız. Bunu sağlamaya engel olan bölücülere, sapıklara, sapkınlara, savrulmuş ve eğrilmiş olanlara, cehalette yüzenlere, kehanet ehline ve mistik güruhlara, sınırları zorlayanlara, madden ve manen sömürü yapan şebekelere, tahribat ekiplerine, kafa karıştıran sahte ilim adamlarına, istismarcılara, menfaat şebekelerine, din ve vatan karşıtlarına hiç bir alanı boş bırakmamalıyız. Onların etkinliklerini kısıtlamalıyız ve iç enerjimizi tüketmelerine asla müsaade etmemeliyiz. Geçmişin tecrübe ve deneyimlerinden faydalanmayı ve geçirdiğimiz nice badirelerden ibret almayı bilmeliyiz. Aynı hataları tekrar etmemeliyiz.
2023 mefkuresini oluşturmak için özellikle eğitim ve öğretim alanında en ileri seviyeleri yakalayarak adeta şaha kalkmalıyız. Eğitimde yeni bir atılım yapmalıyız. Dinimizi ve mukaddesatımızı doğru yerlerden ve eksiksiz bir biçimde öğrenmeliyiz. Hem ilimde ve hem irfanda temayüz etmeliyiz. Her davranış şeklinde adil olma anlayışını egemen kılmalıyız ve mutlak adalete yönelmeliyiz. Mesleğimizde başarılı olmalıyız. Her ne iş yapıyorsak en iyisini yapmalıyız. Sadakat ekseninde tam donanımlı olarak ehliyetli ve liyakatli olmalıyız. Tüm ileri teknolojileri çok yakından takip etmeliyiz. Pozitif ilimlerin tamamında eksik kalan yönlerimizi tamamlamalıyız. Dünyayı yeniden keşfetme gafletine bulunmadan, zaman kaybetmeden nerede bir ilim ve teknoloji varsa oraya koşmalıyız. Neticede, eğitimde, öğretimde, ilimde ve irfanda bayrağı göğüslemeliyiz ve bu bayrağı kainatın burçlarına dikmeliyiz. Bunu yapacak cesaret ve özgüvenimiz geri gelmiştir. Elhamdülillah.
2023 vizyonu için her alanda, sanayide, ağır sanayide, ticarette, üretimde ve enerjide çok büyük bir performans göstermeliyiz. Bu alanlardaki çeşitlilikleri artırmalı ve tüm yenilikleri yakından takip etmeliyiz. Son derece uyanık, aktif, atılgan ve çalışkan olmalıyız. Bunların olabilmesi için arka plandaki tüm bileşenleri sağlam temellere oturtmalıyız. Yani adeta zirveleri zorlamalıyız. Üretimde gece gündüz dememeliyiz. Kaliteyi ve verimliliği çok önemsemeliyiz. Kısa vadeli başarılara kanmadan uzun vadeli plan ve programlar yapmalıyız. Saniyelerimizi, dakikalarımızı, saatlerimizi, günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı ve hatta asırlarımızı planlamalı ve programlamalıyız. Bunlar için ayrı ayrı eylem planları hazırlamalıyız. Bütün bunları yapmazsak eğer başkalarına muhtaç olacağız. Onların kul ve kölesi olacağız. Eğer biz birbirimizle uğraşırsak aynı sefilleri tekrar oynamamış olacağız.
Dünyanın her bölgesinde zamandan bağımsız olarak hem savunmayı ve hem taarruz etmeyi hedef haline getirerek büyük bir gayretin içerisinde olmalıyız. Uçak, helikopter, gemi, uçak gemisi, denizaltı, insansız hava araçları, tank, zırhlı araçlar, top ve tüfek gibi tüm savaş araçlarımızı ve mühimmatlarımızı kendimiz üretebilmeliyiz. Motorundan yazılımına kadar her alanda asla dış bağımlılığa müsaade etmemeliyiz. Havada, karada, denizde ve uzayda teyakkuz halinde olmalıyız. Denizler, yerler ve gökler bizden sorulmalıdır. Savunma sistemleri ve taarruz sistemleri yerli ve milli olarak yüksek teknoloji özelliği taşımalıdır. Dünyada söz sahibi olmak ve hükümran olmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Muhtelif yerlerde üslerimiz olmalı ve gerektiğinde dost ittifaklar kurmalıyız. Başkalarına asla jandarmalık yapmadan Hakkın neferi olmalıyız. Mazlum ve masumları korumalıyız. Ensar olmayı ve muhacir olmayı gayet iyi bilmeliyiz. Paylaşmayı, yardımlaşmayı ve bölüşmeyi asla ihmal etmemeliyiz. Haçlılara, Siyonistlere, kapitalistlere, sömürgenlere, darbecilere, vahşilere, karanlık şebekelere, katil sürülerine, bebeklere dahi kurşun sıkanlara, işgalcilere ve zalimlere fırsat vermemeliyiz ve onlara dur diyebilmeliyiz. Bunları yapabilmek için elbette ki çok güçlü olmalıyız. Neticede, dostlarımız sevinmeli, düşmanlarımız da bizden gerçek manada korkmalıdır.
Dünyayı sömüren finans şebekelerine karşı önlemler almalıyız. Finans alanında devrim yapma mecburiyetimiz vardır. Dünyadaki sömürü düzenini yerle yeksan etmeliyiz. Faiz sistemlerini tarumar ederek çöpe atmalıyız. Paradan para kazanmayı tarihin karanlık sayfalarına gömmeliyiz. Altının, dövizin ve paranın bankada veya stokta olması yerine piyasada, üretimde ve ticarette olmasını sağlamalıyız. Piyasaları her daim hareketli, canlı ve diri tutmalıyız. Neticede, finans sistemleri yeni baştan düzenlenmeli, dizayn edilmeli ve geliştirilmelidir. Yani bu işi kökünden çözerek finans dünyası huzura ermelidir.
Yazılı ve görsel alanda, medyada, sanal alemde çok güçlü olma mecburiyetimiz vardır. En çok dikkatli olmamız gereken alanların bunların olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Sosyal medya aracılığı ile büyük kitlelerde çok etkin olan insanların var olduğunu bilmeliyiz. Tüm şeytani öğretilerin, yol ve yöntemlerin buralarda mevcut olduğunu unutmamalıyız. En büyük savaşlardan birinin algı savaşları, bilgi kirliliği ile yapılan savaşlar ve psikolojik savaşlar olduğunu bilmeliyiz. Bilgisayar teknolojilerinde, yazılımlarda, işletim sistemlerinde, mail (elektronik eposta) iletişim sistemlerinde, internet arama motorlarında, sosyal ağlarda veya sosyal mecralarda, mobil cihazlardaki Android türü işletim sistemlerinde, daha birçok alanda ve tüm iletişim kanallarında mutlak surette yerli ve milli olmalıyız. Elektronik cihazlarda casus yazılımların olabileceğini bilerek önlem almalıyız. Siber savaşların en büyük savaş türlerinden biri olduğunu bilmeliyiz ve ona göre korunaklı olmalıyız. Tüm bilgi ve veri toplama sistemlerimizi kurmalıyız ve asla dünya ile paylaşmamalıyız. Yeni çağın savaşlarının gıdada, su ve iklim alanında ve enerji alanında olacağını asla unutmamalıyız ve tüm projelerimizi, çalışmalarımızı bu minvalde kurgulamalıyız.
Millet ve ümmet olarak duraklama ve gerileme dönemimiz sona ermiştir. Hak elbet galip gelecek, batıl elbet zail olacaktır. Bundan sonraki zaman Allah’ın izni ile bizim lehimizdedir. Tüm maddi ve manevi iklimler bunu işaret etmektedir. Tarihin seyri yeniden değişecektir. Yeter ki biz kendimize gelelim. Kendimize güvenelim. Kendimizi ve içerisinde bulunduğumuz ahvali asla küçümsemeyelim. İman dairesinde kalıp aidiyetlerimizin tümüne sahip çıkalım. Biz üzerimize düşeni yaptığımızda yüce Allah’ın izni ile batılın ve onun uşaklarının kısa sürede tarumar olduğunu görmüş olacağız. İşte o zaman 2023 mefkuremiz uygulama alanı bulmuş olacaktır. Cihanlara hükmeden ve İlayı Kelimetullahı temsil eden Kızıl Elma hedefine varmış olacağız…
Ali Dama