40 YAŞINI GEÇMEK

Birçok dergi – gazete ve sosyal medya ortamında yapılan sorulu – cevaplı kişisel testlerle; duygu ve düşünce dünyanız, ne ve nasıl biri olduğunuz hakkında; netice veren bir kişilik sorgulaması gerçekleştirilebiliyor.

Bu, ilgi de duyduğumuz bir şey.

Örneğin çeşitli şıklardan oluşan,  “En beğendiğiniz şarkı hangisi?” sorusuna “Çikita Muz! Çikita Muz!” ya da “Sanki ejderhası var” gibi cevaplar veren biri iseniz; kendinize ve sizi tanımak isteyenlere, sonuca yönelik ipuçları vermiş olursunuz.

Bu testler konusunda uzman olmamakla birlikte; benzer bir yöntemle sizlere aktarmak istediğim bir tespitim var.

Benim için hüzün de verici ama; şikayetçi olmadığım bir şey bu…

 

“Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım, kıskanırım / Uçan kuştan, esen yelden / Sakınırım, kıskanırım” Aşık İzzet Özkan’a ait bu sözler, ruhunuzu okşuyorsa;

 

“Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi / Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi /Kazma ile döğmeyince kıt verdi / Benim sadık yarim, kara topraktır”

Aşık Veysel bu dizeleri ile sizi duygulandırıyorsa;

 

“Gönül gurbet ele varma  Ya gelinir, ya gelinmez Her dilbere meyil verme Ya sevilir, ya sevilmez” Saz Şairi Erzurumlu Emrah’ın bu sözleri yüreğinizi burkuyorsa;

 

“Değmen benim gamlı, yaslı gönlüme / Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım”

Şair Cevheri’nin bu dizeleri, sizi hüzünlendiriyorsa;

 

“Ne ağlarsın benim zülfü siyahım / Bu da gelir, bu da geçer ağlama / Göklere erişti figanım, ahım / Bu da gelir, bu da geçer ağlama”

Saz Üstadı Ozan İsmail

Daimi’nin bu sözleri ile, içiniz bir hoş oluyorsa;

 

“Bir yiğit gurbete çıksa Gör başına neler gelir

Merdin, sılayı andıkça

Yaş gözüne dolar gelir” Karacaoğlan’a ait bu sözleri hala mırıldanabiliyorsanız;

 

“Benden selam olsun Bolu Beyi’ne / Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır” Köroğlu’nun bu sözleri ile,  kahramanlık duygularınız depreşiyorsa;

 

“Parsel, parsel eylemişler dünyayı / Bir dikili taştan gayrı nem kaldı / Dost köyünden ayağımı kestiler / Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı”

Mahsuni Şerif’in bu dizesindeki ‘nem kaldı’ kısmının tekrar tekrar söylendiğini hatırlıyorsanız;

 

“Ey sevgili, sana şikayetim var / Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin /Ben de bir insanım, bir de canım var / Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin”

Muhlis Akarsu’nun bu dizesi ile, hatırınıza bir sevdiğiniz geliyorsa;

 

“Şu garip halimden bilen işvelim, nazlım / Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen? / Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm / Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?”

Neşet Ertaş’tan bu parçayı dinlerken, tarifsiz bir tat alabiliyorsanız;

 

Yunus Emre’nin

“Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil” sözleri, tüylerinizi diken diken ediyorsa;

 

Ve siz bu yazıyı, şu ana kadar sıkılmadan ve hatta zevk duyarak okuyor iseniz;

İhtimal ki siz, yeni yetme, metroseksüel bir şahsiyet değilsiniz!

 

Ama siz;

püfür püfür Anadolu kokan; sevmiş sevilmiş, görmüş geçirmiş, yüreğinde çiçek bahçeleri açan bir halk çocuğusunuz.

Ve yaşınız da, muhtemelen 40’ı geçmiştir…

 

Ve

Helal olsun size…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.