Bana bir adres sor ya da tarif et, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Herkes hayatında birkaç kez adres sormuş ya da tarif etmiştir.
Bu durum tanıdık bildik bir şeydir o yüzden.
Başımıza gelen en güzel şey olmamakla birlikte severiz, nefret ederiz, katlanırız ama atsak atamayız, satsak satamayız. Başka ülkelerde başka insanlar nasıl adres soruyor, tarif ediyor bilemiyorum ama bizim ülkemizde biraz ilginç, biraz da komik oluyor bu iş.
Öyle ki kendi içinde sosyolojik bir boyut barındırdığından köşe yazılarına dahi konu edilebiliyor.
Önemli de bir mevzu yani.
İhtiyaç duyulduğunda yaşananları hatırlayacak olursak sahne genellikle şöyle başlar:
Affedersiniz! Bir dakika bakar mısınız?
(Bazıları affedersiniz kısmını söylemez. Alın size sosyolojik boyut.)
Ve hep bakılır. (Bir sosyolojik ayrıntı daha.)
İş Bankası nerede biliyor musunuz?
Soruya verilen karşılıklar, değişik cevaplar ve durumlar içerir.
Valla ben de bilmiyorum.
Kimileri ayrıntısına iner:
Kusuruma bakmayın, ben de buranın yabancısıyım. Dün geldim.
O sırada oradan geçmekte olan başka birinin olaya müdahil olması hiç de sürpriz değildir:
Dümdüz gidin. (‘düm’ bize has bir söylemdir.)
Birinci değil, ikinci değil, üçüncü sapaktan sola dönünkarşınıza çıkar. (Direkt üçüncü sapaktan denmez.) Bazen tarif yarımdır ve orada bir daha sorun, şeklinde ikinci bir tarifçi tavsiye edilir.
Ya da şöyle bir şey olur:
Adres sorulan kişi düşünür, düşünür, düşünür:
Ben de bilmiyorum, der. Ya da Bilmiyorum. İyisi mi siz bir başkasına sorun şeklindedir tepkisi. (Kendisi bilmiyordur ama en azından ‘bir başkasına sorun’ diye akıl vererek bir nebze yardımcı olduğunu farz eder, hisseder, buna zorunlu olduğunu düşünür.)
Şurada olmalı / Markete sorun o bilir herhalde / Yanlış hatırlamıyorsam… türünden aşağı yukarı tahminlerle de karşılaşmak mümkündür.
Adresi bilenler de tarif ediverir bu arada.
Bazıları ayrıntı verir:
Orada yeşil bir bina göreceksiniz. Onu geçin, karşınıza eski bir Osmanlı çeşmesi çıkar. O çeşmenin tam karşısındaki beyaz binanın altında. Dikkat edin iş kısmını ağaç dalları kapatmıştır. Siz Bankası’nı göreceksiniz. İşte o banka…
Adres tarif edenlere değil de adres soranlara göz atıldığında da yine çarpıcı örneklerle karşılaşılır:
On adımda bir adres soranlar, tarifi iyi dinlemeyip dolanıp duranlar, aradığı yerin dibine gelip orası burası mı? diye işi garantiye bağlayanlar, nereyi aradığını bilmeden buralarda bir çocuk doktoru varmış, şeklinde geniş takılanlar ve daha birçok özellikli yaklaşımlarda bulunanlar mevcuttur.
Bana adresi ver. Çin’de olsa bulurum! şeklinde iddialı konuşan tipler de var elbet.
Adres tarif etme konusunda taksi durakları, büfeler, çay ocakları oldukça uzmanlaşmıştır bu arada.
Bu yüzden camına adres tarif edilmez, lütfen adres sormayınız, türünden uyarıcı levhalar asanlar da az değildir. Ama en etkili uyarı hiç şüphesiz adres tarifi ücrete tabidir, levhasıdır.
Adres kelime olarak da sosyal hayatımızın önemli bir parçasıdır.
Adres Giyim, Cafe Adres, Lezzet Adresi vb. isimlerle anılan birçok işletmemiz; topu adrese postaladı, adresini şaşırmış türünden birçok deyimimiz de bulunur.
Adres sorma eyleminin yerleşik bir alışkanlık olduğundan söz etmişken bu eylemin sadece sokakta gerçekleşmediğini ve kurum içi iletişimlerde de kullanıldığını hatırlatmak isterim!
Yaşadığımız toplumun sosyolojik yapısı ile ilgili önemli ipuçlarını barındıran bu duruma bir örnek vermek istiyorum:
Her gün binlerce hastanın ziyaret ettiği Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Laboratuvar Tahlil Sonuçları Birimi’nin camında bilgisayar dökümünden alınmış bildiri aynen şu şekildedir:
Sonuç alma, danışma değildir!
Kan bankası nerede?
-Koridorun sonunda.
Arşiv nerede?
-Koridorun sonunda sağda.
9 numaralı materyal odasına nasıl gidebilirim?
-Acil kapısından çıkınız, solda poliklinik binası var. O binanın içerisinde.
Hemodiyaliz laboratuarına nasıl gidebilirim?
-Tünele gidiniz. İlerleyiniz. Turnikeleri geçtikten sonra solda.
Sonuçları ne zaman alabilirim?
-Sonuç alma yan tarafta. Oraya sorabilirsiniz.
Adres sorma, arama, tarif etme konusunda yazılıp söylenebilecek daha çok çarpıcı şeyler var şüphesiz.
Eğer merak ediyorsanız buyurun gazetemize gelin.
Erol Kaya Caddesi üzerinde Sahil Cami istikametine doğru ilerleyin, İş Bankası'nı geçin, Roma Dondurmacısı’nın önüne geldiğinizde sola dönerseniz Gazipaşa Caddesi’ne girersiniz, oraya girmeyin. Direkt ilerleyin. Garanti Bankası’nın karşısında, Petula giyim mağazasının üstünde, üçüncü kattayız. Kafanızı kaldırdığınızda tabelamızı göreceksiniz. Zilde de Pendik Gazetesi yazıyor. Bekleriz.