AKLIMA SIĞMAYANLAR “Biraz Yavaşla…”

Ne güzeldi o akşam sohbetleri, sobada pişirilen kestaneler, patlamış mısırlar, piknikler…
Önce televizyon girdi hayatımıza, ardından senin dizin benim filmim derken, evin her odasına çil yavrusu gibi dağıldık.
İşi-gücü, yorgunluğu bahane ederek yan odadakinin bile yüzünü görmez olduk.
Şu geçirdiğimiz salgın günlerinden hiç bahsetmiyorum bile…

Dün çocuktuk; hayat gözümüze muhteşem, eğlenceli ve kolay geliyordu.
Bugün yetişkiniz; sorumluluklarımız var ve yaşam mücadelesi veriyoruz.
Yarın mı?
Düşünmek bile istemiyorum.
Çünkü takvim yaprakları koptukça hayat şartlarının daha da zorlaşacağına inananlardanım.

İpini koparmış gibi ilerleyen zamana ‘Dur!’ demek geçiyor içimden. Dur! Ya da ne olursun biraz yavaşla. Ne bu acele?
Sonra akrabalarım, sevdiklerim, değer verdiklerim geliyor aklıma.
Eskiden her ne kadar çalışıp, koştursak da onları ihmal etmez, ziyaret ederdik.
Mesela gurbetçiler vardı. Ne yapıp-edip, senede bir kere de olsa sevdiklerini ziyaret ederlerdi.

Sonra ne mi oldu?
Aramıza yine teknoloji girdi ve sanki ayaklarımızı yerden kesti.
Ziyarete gitmek yerine, telefonla aramayı tercih ettik. Nedendir bilinmez, seslerini duymak yerine bayramda bile kısa mesajlar yollamaya başladık. Şimdilerde çok şükür görüntülü görüşüyoruz da yüzlerini görebiliyoruz.
Gurbettekiler de ne yapsın? Bu kolaylıktan nasiplerini aldılar tabii ki…

“Hayat pahalılığından senin haberin var mı?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Kimseye de haksızlık etmek istemem, geçim telaşı olsa gerek deyip geçeceğim.
Ama pahalılığa rağmen kendi zevklerimize fazla mı vakit ayırıyoruz demeden de yapamayacağım.

Öte yandan;
“Eskilerin geçim telaşı, sorumlulukları, zevkleri yok muydu?” diye kendi kendime sormuyor değilim.
Belki onlar daha özveriliydi. Belki zamanları çoktu. Belki de geçen yıllar onların yüreklerinde her ne varsa, bizim yüreğimizden sıyırıp aldı.

Akıp giden zamanı durduramayız.
Ayağımızın altında fren varmışçasına ona basarak biraz yavaşlayalım.
Biraz nefes alıp, çevremize bakalım…
Sahip olduklarımız; ailemiz, akrabamız, arkadaşımız, dostumuz ellerimizden kayıp gitmeden -tedbirimizi alarak- onlara vakit ayırıp, zaman geçirmek elimizde.
Tıpkı geçmişte olduğu gibi…

Görün bakın, bu hepimize iyi gelecek.
Çünkü hepimizin buna ihtiyacı var…

Maksadım kimseyi tenkit etmek değil,
Sadece ‘aklıma sığmayanlar’ ı sizinle paylaşmak istedim…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.