Bu aralar eski günlere biraz fazla takılmış gibiyim.
‘Kaybettiğimiz değerler’, ‘unutulmaya yüz tutmuş’ ve ‘unutulanlar’ gibi konular, aklımı meşgul eder oldu. Yaşlanıyor muyum ne?
Bir yandan unutulan meslekleri, diğer yandan yok oluşlarındaki sebepleri düşünürken,
Zaman mı bizi bu hale getirdi, yoksa biz mi zamana uyduk?
İhtiyacımız mı kalmadı, yoksa vazgeçmeyi mi seçtik?
Meslekler mi değişti, yoksa biz mi değiştik? Gibi soruların cevabını arar oldum.
Bir değişim olduğu aşikar.
‘Değirmencilik’, ‘çömlekçilik’, ‘örücülük’, ’lostıracılık’, ’zembilcilik’, ’külekçilik’, ‘zerzevatçılık’ gibi, o kadar çok mesleğin adı unutuldu ki,
Korkarım yakında ‘saat tamirciliği’, ‘yorgancılık’ gibi daha birçoğunun da adı unutulacak.
Nasıl unutulmasın? Zaman değişiyor ve sanırım biz de ona ayak uyduruyoruz.
Ancak; ince işçilik, göz nuru gerektiren ‘Edirne işi’, ‘çinicilik’ vb. zanaatlardan uzaklaşılması, toplum için büyük değer kaybı oluşturabileceği de ortada…
Öte yandan;
Belki kolayımıza geldiği için bazı meslekleri icra etmekten vazgeçiyoruz.
Belki talep olmadığından,
Belki de teknolojinin sebep olduğu mecburiyetten diye düşünmüyor değilim.
Mesela;
Ulaşımdaki motorlu araçların sayısı arttıkça, binek hayvanlarına ihtiyacımızın kalmadığı gibi,
Tarlayı süren, yük taşıyan hayvanların yerini traktörlerin aldığı gibi,
Sonuç; nalbantlar mesleklerinden uzaklaştı.
Şu koşu atları da olmasa belki bu mesleğin bile adını unuturduk.
Tıpkı ‘çerçicelik’ veya ‘yazmacılık’ mesleklerini unuttuğumuz gibi…
Eskiden, bir katırın çektiği arabada iğneden ipliğe her şey satılırdı. İşte onlara ‘çerçi’ denirdi. Şimdilerde onların yerini ‘AVM’ ler almış olsa da ‘taksitçi’ denilen satıcılar bazı mahallelerde hala nefes alıyor.
Yazmacılık ise; yemeni, örtü gibi şeylerin üzerindeki desenleri kalemle çizip, fırçayla boyama mesleğiydi. Ne yazık ki, artan nüfusun taleplerini karşılamak adına ‘yazmacıların’ yerini çoktan baskı makineleri aldı.
Hatırlarsanız, bir de şekerci amcalarımız vardı. Sokak sokak dolaşırlardı. Kimisi bir çubuğun ucuna renkli macunları sarardı. (Önlerinde az sıra beklemedik.)
Ya da koluna taktığı elips şeklindeki beyaz sepetiyle lahmacun satan bıyıklı amcalar.
Onlar da yerlerini pastanelere, marketlere, kebapçılara bıraktı.
Kısacası, kapı önünden geçen seyyar satıcılar da artık mazide kaldı. Çok şey değişti çok…
Eskiden neredeyse her şey ayağımıza gelirdi.
Ama biliyor musunuz? Aslında değişmeyen tek şey yine bu.
Giriyorsun internete, beğeniyorsun, veriyorsun siparişi geliyor.
Eskiden büyüklerimiz camdan seslenirdi. Şimdi biz sessizce alıyoruz.
Maksadım maziyi hatırlatmak değil,
Sadece ‘aklıma sığmayanlar’ ı sizinle paylaşmak istedim.