Asıl zenginliğimiz; yüreğimizdir. Yüreğimizi nelerle beslediğimiz çok önemli…
İyi düşünüp, iyi davranmakla yüreğimizi besleyebilirsek, nefes aldığımız sürece yaşama sevincimizi arttırabiliriz.
Yüreği iyilikle dolu olan insan, zorluklara ve olumsuzluklara rağmen hayatın tadını çıkartmasını bilir.
İyi olmak, iyilik yapmak bir seçim olduğu gibi hayatı iyiliklerle donatıp güzelleştirmek de elimizde…
İyilik yapmanın; gönül almaktan tutun da düşeni yerden kaldırmaya veya maddi manevi ihtiyaç karşılamaya varan geniş bir yelpazesi vardır.
Mesela; kapının önüne koyduğumuz su ya da başkasına zarar vereceğini düşünerek yoldan kaldırdığımız bir taş…
Aslında ‘iyilik’ merhametten doğar… ‘Merhamet’ bizim yaradılışımızda var.
Merhametli insan asla bir cana kıymaz. İyilik kanadını ihtiyacı olanın üzerine açar.
Şahsi çıkarların olmadığı ve reklamsız yapılan iyilikler, hayatımızı daha anlamlı kılacağı gibi başkalarını da özendirebilir.
Reklam derken yanlış anlamayın!..
Tabii ki, güzellikler paylaşıldıkça artar. Örnek olmak adına siz de paylaşın. Ama lütfen abartmayın!..
Halk arasında “İyilikten maraz hasıl olur.” diye bir söz vardır, bilirsiniz…
İyi niyetle yaptıklarımız, bazen bizi zor durumda bırakabilir. Yapmamız gereken tek şey; iyilik yaparken sınırlarımızı korumak olacaktır.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim;
İyilik damardaki kan gibidir. Durmaz akar, bırakın aksın. Aksın ki, her yere bulaşsın. Belki dünyamız o zaman daha güzel bir yer olur.
İki nefes arasıdır yaşam.
Yaptıklarımız yanımızda, yapmadıklarımız ardımızda kalır.
Ne elimizde bir valiz ne de cebimizde üç-beş kuruş.
Ezanla geldik, ezansız namazla sevdiklerimize veda etmeden öylece gideriz.
Keşke deriz… Keşke biraz vaktimiz olsaydı.
İşte bize vakit,
İsraf etmeden harcayalım.
Ama şükretmeyi de unutmayalım.
Maksadım zamanınızı çalmak değil,
Sadece ‘aklıma sığmayanları’ sizinle paylaşmak istedim…