ALLAH'I KALPTE ARAMALIYIZ



Allah'ı Kalpte Aramak ve İbadetin Gerçek Mahiyeti

Kuran'da hiçbir ayette, ibadet ederken Kâbe'ye dönülmesi gerektiği açıkça belirtilmemiştir. Ancak zaman içinde bu anlayış, farklı yorumlar ve kültürel etkilerle şekillenmiştir. Müslümanların erken dönemlerinde, Mekkeli müşriklerin baskı ve ambargoları, ibadet edenleri büyük zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Müslümanlar bir araya gelemiyor, ibadet ve tefekkür ettikleri mescitlere erişimleri engelleniyordu. Bu, inen vahiylerin tartışılması ve üzerinde düşünülmesini de neredeyse imkânsız hale getirmiştir.

Bu dönemde, üç yıl boyunca vahiy gelmediği olmuştur. Allah’ın Elçisi (s.a.v.) bile bu süreçte kendinden şüphe etmeye başlamış, göğe bakarak vahyin devamını umut etmiştir. Nihayetinde Allah, bir ayette, "Senin göğe bakıp durduğunu görüyoruz," diyerek Elçisi’ni teselli etmiş ve müminlere, o yasaklı mescide ulaşmaları gerektiğini müjdelemiştir. Allah, "Nerede olursanız olun, o mescide ulaşın; bu sizin için zor olabilir, ancak mükâfatı büyük olacaktır," buyurmuştur. Bu, müminlerin dayanışma içinde olduklarında zorlukları aşabileceklerini gösteren bir çağrıdır. Sayısal güç kazandıktan sonra ise Allah, müminlere ambargoyu delmelerini ve özgürlüklerini kazanmalarını emretmiştir.

Ancak tarihsel süreçte şeytanın ve insanların saptırmalarıyla bu durum farklı bir hale bürünmüştür. Mescidi Haram adını verdikleri belirli bir bölge, kutsallık atfedilen bir merkez haline gelmiştir. Bugün birçok Müslüman, sanki Allah yalnızca oradaymış gibi Kâbe’ye yönelmekte ve bu yapıya bir tapınma anlamı yüklemektedir. Bu durum, taşlara tapan Mekkeli müşriklerin davranışlarından farklı mıdır?

Oysa Allah, "Doğunun da batının da Rabbiyim" derken, tüm evrenin ve her yönün kendisine ait olduğunu vurgulamıştır. "Nereye dönerseniz Allah oradadır" diyerek, kendi varlığının her yerde olduğunu açıklamıştır. Ayrıca, "Ben size şah damarınızdan daha yakınım" buyurarak, kendisini uzaklarda değil, kalplerimizde aramamız gerektiğini belirtmiştir.

İnanç, kalpten ve bilinçten gelen bir olgudur. Eğer Allah’ı belirli yapılarda, belirli yönlerde arıyorsak, diğer inançlardan farkımız kalmaz. Çünkü ibadet yalnızca bir mekan ya da yönle sınırlı değildir. Evren, Allah’ın yarattığı muazzam bir ibadethanedir ve her yerde, her zaman ibadet edilebilir. Nereye dönerseniz dönün, Allah oradadır.

Bu bağlamda, kıble tayini yapmanın, belirli bir yapıya ya da yöne kutsiyet atfetmenin anlamsız ve hatta yanlış olduğunu düşünüyorum. İnanç, mekanlardan ve yönlerden bağımsızdır. Allah’a ulaşmak için kalbimize bakmalı ve ibadetimizi evrenin her yerinde gerçekleştirebileceğimizi unutmamalıyız.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.