Devletin önemli kademelerinde görev üstlenen, MHP Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in 25 Kasım doğum günüydü. Peki Alparslan Türkeş kimdir? Alparslan Türkeş’in hayatına dair bilmeniz gerekenler…
Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) kurucusu ve ilk genel başkanı Alpaslan Türkeş 25 Kasım 1917, Lefkoşa’da dünyaya geldi. İşte Alpaslan Türkeş'in hayatı...
ALPASLAN TÜRKEŞ KİMDİR?
Alparslan Türkeş, Türk siyasi hayatının en çalkantılı dönemlerinde önemli bir rol oynamıştır. 25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da doğan Türkeş, askeri kariyerinin ardından siyasete atılmış ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) kurucusu olarak Türk milliyetçiliği hareketine yön vermiştir.
27 Mayıs Darbesi ve Siyasete Atılış
Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu mezunu olan Türkeş, 27 Mayıs Darbesi'nde aktif rol alarak siyasi arenaya giriş yapmıştır. Darbe sonrası başbakanlık müsteşarı olarak görev almış, ancak daha sonra sürgüne gönderilmiştir.
MHP'nin Kuruluşu ve Ülkücü Hareket
Türkiye'ye dönüşü üzerine Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılan Türkeş, partiyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak yeniden yapılandırmıştır. MHP, Türk milliyetçiliği ideolojisiyle kısa sürede geniş kitlelere ulaşmış ve Türk siyasetinin önemli bir aktörü haline gelmiştir. Türkeş, MHP aracılığıyla Türk milliyetçiliği hareketini örgütleyerek, ülkücü hareketi başlatmıştır.
Siyasi Kariyer ve 12 Eylül Darbesi
Türkeş, MHP genel başkanlığı döneminde çeşitli koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı yapmıştır. Ancak 12 Eylül Darbesi ile birlikte siyasi hayatı kesintiye uğramış ve uzun yıllar hapis yattıktan sonra siyasete geri dönmüştür.
MHP'nin Yeniden Yapılanması ve Son Yılları
12 Eylül sonrası siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte MHP'yi yeniden yapılandıran Türkeş, partiyi 1991 genel seçimlerinde iktidara yakın bir konuma getirmiştir. Ancak 1995 genel seçimlerinde parlamento dışında kalmış ve 4 Nisan 1997'de hayata gözlerini yummuştur.
Alparslan Türkeş'in Mirası
Alparslan Türkeş, Türk siyasetinde derin izler bırakmış, milliyetçi hareketin en önemli liderlerinden biri olarak anılmaktadır. Ülkücü hareketin kurucusu olarak kabul edilen Türkeş, Türk milliyetçiliği düşüncesinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Özetle
*Askeri geçmişi ve 27 Mayıs Darbesi'ndeki rolü: Türkeş'in siyasi hayatı, askeri kariyeri ve 27 Mayıs Darbesi'ndeki aktif rolüyle şekillenmiştir.
*MHP'nin kuruluşu ve ülkücü hareket: MHP'yi kurarak Türk milliyetçiliği hareketini örgütlemiş ve ülkücü hareketi başlatmıştır.
*Siyasi mücadelesi ve 12 Eylül Darbesi: Siyasi hayatı boyunca birçok zorlukla karşılaşmış, 12 Eylül Darbesi'nden sonra uzun yıllar hapis yatsa da siyasi mücadelesinden vazgeçmemiştir.
*Türk siyasetine etkisi: Türk siyasetinde derin izler bırakmış ve Türk milliyetçiliği düşüncesinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
ALPASLAN TÜRKEŞ’İN KRONOLOJİK SIRAYLA HAYATI
Alparslan Türkeş'in kökeni, özellikle siyasi hayatı boyunca sıklıkla tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmaların merkezinde, Türkeş'in doğum yeri, ailesi ve hatta doğum adı gibi temel bilgiler yer almaktadır.
Doğum Yeri ve Aile Kökenleri
Türkeş, 25 Kasım 1917'de Kıbrıs'ın Lefkoşa şehrinde doğmuştur. Ailesi, aslen Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinden olup, 19. yüzyılda siyasi nedenlerle Kıbrıs'a sürgün edilmiştir. Babası Ahmet Hamdi Bey Gazimağusa'nın yakınlarındaki Tuzla kentinden, annesi Fatma Zehra Hanım ise Larnaka'dan gelmektedir. Türkeş'in doğduğu ev, günümüzde TİKA tarafından restore edilerek müze haline getirilmiştir.
Köken Hakkındaki İddialar
Ancak, bazı kaynaklarda ve özellikle siyasi rakipleri tarafından Türkeş'in kökeni hakkında farklı iddialar ortaya atılmıştır. En dikkat çeken iddialardan biri, Hrant Dink tarafından dile getirilen ve Türkeş'in Ermeni kökenli olduğu yönündeki söylemidir. Dink'e göre, Türkeş, Sivaslı bir yetim olup Kıbrıslı Müslüman bir çift tarafından evlat edinilmiştir.
Benzer şekilde, bazı kaynaklarda Türkeş'in doğum adının Hüseyin Feyzullah olduğu ve bu ismin daha sonra Alparslan olarak değiştirildiği iddia edilmektedir. Bu iddialar, Türkeş'in siyasi hayatı boyunca zaman zaman gündeme gelmiş ve kendisi tarafından reddedilmiştir.
Türkeş Ailesinin Açıklamaları
Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, konuyla ilgili şu sözleri sarf etmiştir:
Bu iddia 20-25 yıldır sol cenahtan rahmetli babamın Kıbrıslılığına yönelik bir itham olarak gündem geldi. Ben babama ve kendime pasaport çıkartmak için Kıbrıs'a gittiğimde nüfus kayıtlarına baktım. Böyle bir şeye rastlamadım. Benim gördüğüm kayıtlarda Alparslan olarak yer alıyor. O yıllarda Alparslan ismi Kıbrıs'ta pek kullanılmıyor. Bu nedenle Ali Arslan olarak bir ara kullanılmış aile etrafında. [...] Babamın Lefkoşe'de doğduğu yıllarda çocuklara iki isim veriliyor, birisi babanın ismi olur hep. Bu durumda Alparslan Ahmet Hamdi olması lazımdı. Hem babama bu iki zatın ismi verilmiş olsaydı, neden değiştirsinler ki, bu zatlara saygısızlık olmaz mı?
ALPASLAN TÜRKEŞ ASKERÎ KARİYERİ
Alparslan Türkeş, Kıbrıs'tan Türkiye'ye geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktası yaşamıştır. 1933 yılında ailesiyle birlikte yaşadığı Lefkoşa'yı terk ederek, İtalya bandıralı "Viyana" gemisiyle Limasol limanından İstanbul'a doğru yola çıkmıştır. Bu geçiş, onun hayatının yeni bir dönemine işaret etmekteydi.
İstanbul'a ulaşmasının ardından, Lefkoşa doğumlu bir milletvekili olan Hüseyin Sırrı Bellioğlu'nun tavsiyesi üzerine Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydını yaptırmıştır. Bu sayede hem askeri eğitime başlamış hem de Türk vatandaşlığına geçmiştir. Kuleli Askeri Lisesi'ni başarıyla tamamlayan Türkeş, daha sonra Kara Harp Okulu'nu bitirerek mesleki kariyerine adım atmıştır.
Askerî okuldan mezun olduktan sonra piyade teğmeni rütbesiyle göreve başlayan Türkeş, ilk olarak Kars'a tayin edilmiştir. Kısa süre sonra bir arkadaşıyla görev yerini değiştirerek Isparta'ya geçmiştir. İşte bu dönemde, ileride hayatını birleştireceği Muzaffer Hanım ile tanışmış ve evlenmiştir.
Isparta'daki görevinden sonra Gelibolu'ya atanan Türkeş, burada farklı birliklerde görev yaparak askeri tecrübe kazanmıştır. Bu dönemde, Çanakkale Boğazı'nın çevresindeki bölgelerde görev yapmış ve ülkesine hizmet etmiştir.
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI
1944 yılında, Türk milliyetçisi düşünür Nihal Atsız ve çevresinde toplanan bir grup aydın, "ırkçılık" ve "Turancılık" suçlamalarıyla yargılanmaya başlanmıştır. Bu davada, Atsız'ın evinde yapılan aramada Alparslan Türkeş'e yazdığı mektupların bulunması üzerine, o dönemde Erdek'te görev yapan Türkeş de gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır.
Türkeş'in Savunması ve İlk Karar
Davanın ilk duruşmasında Türkeş, kendisini "Türk milliyetçisi" olarak tanımlamış ve "ırkçı" olmakla suçlamayı reddetmiştir. Ancak mahkeme, Türkeş'i de içeren birçok sanığa hapis cezası vermiştir.
Davanın Gelişimi ve Beraat
Askeri Yargıtay'ın, davanın görüldüğü mahkemenin tarafsız olmadığına karar vermesi üzerine, dava yeniden görülmüştür. Bu ikinci yargılama sürecinde, mahkeme ırkçılığın anayasa suçunu oluşturmadığına hükmederek tüm sanıkların beraatına karar vermiştir.
ABD EĞİTİMİ
Beraatinden sonra orduya dönen Türkeş, 1948 yılında, ABD'ye eğitime gönderilecek subaylar için açılacak sınava katıldı ve sınavı kazanan 16 kişiden biri oldu. Önce Kansas eyaletindeki Amerikan Harp Akademisi'nde, sonra Georgia eyaletindeki Amerikan Piyade Okulu'nda iki yıl boyunca "gerilla harbi" eğitimi gören Türkeş, bu dönemden bahsederken "Amerikalılar II. Dünya Savaşı'nın galibi olarak çok gururluydular, bizi de Marshall Planı çerçevesinde Sovyetler'e karşı güçlendirmek için eğitiyorlardı." ifadelerini kullanmıştır.
TÜRKİYE'YE DÖNÜŞÜ VE ABD'DE GÖREVLENDİRİLMESİ
ABD'de aldığı eğitimden sonra Türkiye'ye dönen Türkeş, Çankırı Gerilla Okulu'na yüzbaşı rütbesiyle atandı ve burada iki buçuk yıl boyunca "gerilla hocası" olarak görev yaptı. Harp Akademisi sınavını kazanınca İstanbul'a gitti ve anılan okuldan binbaşı rütbesiyle mezun oldu.
1955 yılında dış görevler sınavına girerek Pentagon'da göreve başladı, ABD'nin başkenti Washington, DC'de bulunan NATO Daimi Komitesi'nde bulunan Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı ve 1958 yılına kadar ABD'de kaldı.
Aynı sırada uluslararası ekonomi eğitimi gördü. 1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı.
27 MAYIS DARBESİ
Türkeş, 27 Mayıs 1960 günü Demokrat Parti iktidarına karşı gerçekleştirilen askerî darbenin öncesinde, 1958 yılında Elazığ'da albay rütbesiyle görev yaptığı birliğinden Ankara'ya atandı ve Albay Talat Aydemir'in önerisiyle Millî Birlik Komitesi'ne (MBK) alınarak, darbeyi planlayıp yürütecek olan 38 kişilik MBK içinde yer aldı.
Darbe sonrasında kurulan askeri yönetimde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenen Türkeş, bir süre iktidarın önemli isimlerinden biri olmuştur. Ancak, Millî Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılıkları kısa sürede derinleşmiş ve Türkeş ile diğer komite üyeleri arasında ciddi anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.
"Ondörtler"in Sürgünü
Türkeş ve onun gibi düşünen 14 subay, ülkenin yapısal sorunlarının çözülmeden seçimlere gidilmesinin doğru olmadığını savunmuşlardır. Bu görüş ayrılığı, komitenin dağılmasına ve "Ondörtler" olarak adlandırılan bu grubun üyelerinin görevden alınarak sürgüne gönderilmesine neden olmuştur. Türkeş de bu süreçte Hindistan'a sürülmüştür.
İdam Tehlikesi ve Adnan Menderes
İrfan Ülkü'nün iddialarına göre, Türkeş, sürgündeyken idam edilme tehlikesi yaşamıştır. Ancak ABD'nin baskısı sayesinde bu durumdan kurtulmuştur. Sürgün yıllarında, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesine karşı çıkmış ve bu konuda bir mektup yazmıştır.
Türkiye'ye Dönüş ve Siyasi Hayat
Sürgünden dönen Türkeş, kısa sürede geniş halk kitlelerinin desteğini kazanmış ve siyasi hayatına yeniden başlamıştır. Milliyetçi çevreleri bir araya getirerek çeşitli siyasi partilerde görev almış ve nihayetinde Milliyetçi Hareket Partisi'ni kurarak Türk siyasetinde önemli bir güç haline gelmiştir.
SİYASİ KARİYERİ
Alparslan Türkeş’in siyasi hayatı, 27 Mayıs Darbesi sonrası yaşadığı sürgün ve ardından Türkiye’ye dönüşüyle yeni bir evreye girmişti. Sürgünden döndükten sonra aktif siyasete atılmaya karar veren Türkeş, öncelikle milliyetçi çevreleri bir araya getirmeyi hedefledi. Bu amaçla 1963 yılında Huzur ve Yükseliş Derneği’ni kurma kararı aldı.
Huzur ve Yükseliş Derneği
Bu derneğin kurulmasının temel amacı, o dönemde siyasi arenada etkin olan ideolojilerin dışında, milliyetçi bir çizgide toplanan insanlara bir platform sunmaktı. Derneğin programı, daha sonra kuracağı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) için bir zemin hazırlayacak nitelikteydi.
21 Mayıs Darbe Girişimi ve Türkeş’in Rolü
Ancak, derneğin kuruluş çalışmaları tam anlamıyla hayata geçirilemeden, Türkiye bir kez daha bir darbe girişiminin eşiğine geldi. Talat Aydemir liderliğindeki bir grup subay, 21 Mayıs 1963'te ikinci bir darbe girişiminde bulundu. Türkeş de bu süreçte Aydemir ile temas kurmuş, ancak darbe planını uygun bulmamıştır.
Türkeş, darbe girişiminin başarısız olacağını öngörerek hükümete bilgi vermiştir. Bu durum, hem kendisinin tutuklanmasına neden olmuş hem de darbenin bastırılmasında önemli bir rol oynamıştır. Yaklaşık 3,5 ay hapis yatan Türkeş, daha sonra darbeyi engellemeye yönelik çabaları nedeniyle serbest bırakılmıştır.
CUMHURİYETÇİ KÖYLÜ MİLLET PARTİSİ DÖNEMİ
Alparslan Türkeş, sürgünde olduğu dönemde 14'lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965'te, 14'lerden Dündar Taşer, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) katılarak fiilen siyasi hayata atılmış oldu. Öte yandan, 14'lerden Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, İrfan Solmazer, Numan Esin ve Fazıl Akkoyunlu ise CHP'ye katıldı.
Türkeş ilk olarak partide genel müfettişlik görevi üstlendi. Partiye katılışından bir buçuk ay sonra olağanüstü kongre talebinde bulundu; talebi partinin Genel İdare Kurulunda 6'ya karşı 11 oyla kabul edildi. Olağanüstü kongreye gidiş sürecinde 14'lerden Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce ve Fazıl Akkoyunlu da CKMP'ye katılarak Türkeş'in partideki ağırlığını artırdılar.
Gerçekleştirilen olağanüstü kongrede Türkeş 698 oy alarak partinin genel başkanı seçildi. Daha sonra 10 Ekim 1965 seçimlerinde Ankara'dan milletvekili seçilerek, 48 yaşında parlamentoya girmiş oldu. 1961 yılındaki seçimlerde yüzde 14'e yakın oy alan CKMP, bu seçimde yüzde 2,2 oy alarak 11 milletvekili çıkardı.
Bundan sonraki süreçte CKMP'yi dönüştürme çalışmalarına ağırlık veren Türkeş, "korporatist, kalkınmacı-modernist bir Kemalist restorasyon tanımı ağır basan" bir söylem kullandı.
24 Kasım 1967 tarihinde gerçekleştirilen CKMP 8. Kongresi'nde özellikle önemli adımlar attı; 1965 yılında yayımladığı "Dokuz Işık" isimli risaledeki görüşler bu kongrede 9 Işık Doktrini olarak partinin resmi doktrin olarak kabul edildi. Türkeş, bu dönemde kendisini sevenler tarafından "Başbuğ" ilan edildi.
Türkeş, 1966 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde Cemal Gürsel'in görevden ayrılmasından sonra askerlikten yeni emekli olmuş bir cumhurbaşkanı daha seçmenin demokratik olmayan bir geleneği başlatacağını düşünerek aday oldu, 461 oy alan Cevdet Sunay karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti.
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
6-8 Şubat 1969'da Adana'da yapılan olağanüstü kongrede CKMP'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi, terazi şeklindeki amblemi ise üç hilâl olarak değiştirildi. Söz konusu kongre, Türk-İslam sentezinin ülkücü doktrinin ana unsuru hâline geldiği yer oldu ve bundan sonra Nihal Atsız, Türkeş'i "Türkçülükten ayrılıp şeriatçılığa ve dinciliğe kaymakla" suçladı.
Türkeş, 12 Ekim 1969 tarihinde ve 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan genel seçimlerde Adana'dan milletvekili seçildi. Anılan seçimlerde MHP sırasıyla 1 ve 3 milletvekili çıkartabildi.
1975-1980 arası dönem
1975'ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükûmetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. Bu dönemde sağ ve sol çatışması arttı. Yetkililerin elinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin şiddetin esas kaynağı olduğuna dair kanıtlar vardı ve Cumhuriyet Savcısı kapsamlı bir soruşturma yapmak istiyordu. Ancak hükûmet buna izin veremezdi. Çünkü bu rolün açığa çıkarılması koalisyonun dağılması anlamına geliyordu ve Demirel bunu düşünmek bile istemiyordu.
5 Haziran 1977 tarihinde yapılan genel seçimlerde partisi % 6,42 oranında oy alan Türkeş, yine Adana'dan milletvekili seçildi.
12 Eylül Darbesi ve sonrası
12 Eylül 1980 günü saat sabah 4'te ordu yönetime el koydu. Alparslan Türkeş bunun yedi saat öncesinde evinden ayrıldığı için, darbe sonrasında diğer siyasi liderler (Demirel, Ecevit, Erbakan vb.) gibi gözaltına alınamadı.
Darbeyi gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, darbenin ertesi günü "Devlet Başkanı" imzasıyla yayımladığı bildiride, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan Türkeş'in de teslim olması gerektiğini, aksi takdirde suçlu durumda olacağını ilan etti.
Darbeyi ordudaki hangi grubun gerçekleştiğinden emin olmadığı için bir süre gizlenen Türkeş, 15 Eylül günü saat 04:00 civarında evine döndü, birkaç saat içinde evine gelen inzibat erleri tarafından gözaltına alındı. Öncelikle Erbakan'la birlikte İzmir'deki Uzunada Deniz Üssü'ne götürüldü, buradaki bir villada 20 gün kadar kaldıktan sonra Ankara, Mamak'taki Sıkıyönetim Savcılığı'na götürülerek sorgulandı.
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi tarafından 29 Nisan 1981 tarihinde açılan "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Üna Davası" kapsamında, idam cezası istemiyle yargılanan Türkeş, 11 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve toplam 4 yıl 7 ay 25 gün tutuklu kaldıktan sonra, 9 Nisan 1985 tarihinde tahliye edildi.
MİLLİYETÇİ ÇALIŞMA PARTİSİ DÖNEMİ
Türkeş, 1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte, darbeden sonra ülkücüler tarafından 7 Temmuz 1983 tarihinde Muhafazakâr Parti adıyla kurulan ve 30 Kasım 1985'te Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) adını alan partiye 20 Eylül 1987 tarihinde üye oldu ve iki hafta sonra, 4 Ekim 1987 günü yapılan olağanüstü kongrede, 210 delegenin tamamının oyunu alarak genel başkanlığa seçildi.
MÇP bir ay sonra, 29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlere Türkeş'in liderliğinde girdi ve %2,91 oranında oy alarak milletvekili çıkaramadı. 26 Mart 1989 günü yapılan yerel seçimlerde ise partinin oyu Türkiye genelinde %4,14 seviyesinde kaldı.
MÇP, 1991 genel seçimlerine Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile yapılan seçim ittifakı çerçevesinde tek başına girmedi. Parti bu ittifakla 19 milletvekili çıkarırken, Türkeş de Yozgat milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi.
Bu dönemde Türkeş, bir yandan MÇP'yi merkeze çekmek, öte yandan Anavatan Partisi'ni etkisizleştirmek amacıyla, Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti arasında 30 Kasım 1991 tarihinde kurulan koalisyon hükûmetine güvenoyu vereceğini açıkladı. Ancak bu kararı partide dört fire verilmesine neden oldu ve Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller, Esat Bütün ve Saffet Topaktaş, TBMM'deki oylamaya katılmadılar. Bu isimler daha sonra iki milletvekilini (Ahmet Özdemir ve İsmet Gür) de yanlarına alarak 4 Temmuz 1992 tarihinde MÇP'den ayrıldılar ve 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi'ni kurdular.
Milliyetçi Hareket Partisi
12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin adlarının kullanılmasına ilişkin olarak Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan değişiklikle MÇP'nin ismi 24 Ocak 1993 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi. 1995 genel seçimlerinde MHP ve Türkeş parlamento dışı kaldı.
Türkeş, Soğuk Savaş'ın 1991'de bitmesiyle birlikte, 1980 öncesinde komünizm karşıtlığı ve Türk milliyetçiliği çerçevesinde oluşturduğu siyasi söylemini, 1991 sonrasında Türk cumhuriyetleri ve Kürt sorunu çerçevesinde şekillendirdi.
ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN ESERLERİ
Türkeş, 9 Işık başta olmak üzere siyasi ve tarihi görüşlerini içeren kitaplar yazdı.
Kitapları: Gönül Seferberliğine, Temel Görüşler, Türkiye'nin Meseleleri, Bunalımdan Çıkış Yolu, Kahramanlık Ruhu, Yeni Ufuklara Doğru, 1944 Milliyetçilik Olayı, 27 Mayıs ve Gerçekler, Fırtınalı Yıllar, MHP ve Bozkurtlar, Türklük Gururu ve Şuuru, Her Türlü Emperyalizme Karşı, Bir Devrin Perde Arkası, 9 Işık ve Türkiye, 9 Işık, 9 Işık / Millî Doktrin, Milliyetçilik, Ahlakçılık, Türk Milliyetçilerinin Zaferi, Ülkücülük, Basılan Kervanımız, Dış Politikamız ve Kıbrıs, Milliyetçilik-Ülkücülük Üzerine Konuşmalar, Toplumculuk, Dış Meseleler, Savunma, Sorgu, Millî Devlet Güçlü İktidar, Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik, İlimcilik, 27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler
ALPARSLAN TÜRKEŞ ‘İN ÖLÜMÜ
Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da öldü. Kabri, Ankara Beştepe'de bulunmaktadır.