İlhan Şeşen, önce Haydarpaşa Lisesi’nde öğrenim görmüştür. Fakat Şeşen bir türlü oraya alışamamıştır. Babasından istekte bulunarak kendisini Pendik Lisesi’ne aldırmıştır. Orada birçok arkadaş da edinmiştir.
İlhan Şeşen, Kızıltoprak’tan Pendik’e her gün buharlı trenle gidip gelirmiş. Kompartımanlarda, boş derslerde gitar çalarmış.
Pendik Lisesi’nin 1968 yıllarında oynanan bir maçta, İlhan Şeşen de bulunuyor.
Şeşen arkadaşları ile Pendik Lisesi yolunda
Şeşen, Pendik’te bulunan kültür merkezlerine çok kez konser vermeye gelmiştir.
İlhan Şeşen’den Pendik’e müzik ziyafeti
Popüler Türk Müziğinin sevilen ismi İlhan Şeşen Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde konser verdi. Çıkardığı albümlerde yer alan şarkılarının yanı sıra İngilizce parça da söyleyen sanatçı müziği kadar anlattığı esprili anılarıyla da keyifli dakikalar yaşattı.
Popüler Türk Müziğinin sevilen ismi İlhan Şeşen unutulmaz bir konser verdi. Pendik Belediyesi tarafından Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen konserde salon tıklım tıklım doldu. Bugüne kadar çıkardığı albümlerde yer alan şarkılarının yanı sıra İngilizce parça da söyleyen sanatçı her şarkı sonrasında anılarını izleyenlerle paylaştı. Sesi kadar esprileriyle salondakilere keyifli dakikalar yaşatan İlhan Şeşen’e Pendikliler de hem alkışlarıyla hem de sesleriyle eşlik etti. Konseri sonunda sanatçıya Pendik Belediyesi tarafından çiçek takdim edildi. Şeşen, iki saat süren konserinde Pendiklilere hafızalardan silinmeyecek bir gece yaşattı.
İlhan Şeşen’in Pendik’teki konser videosunu izlemek için tıklayın.
İlhan Şeşen kimdir? Kariyeri hakkında ne biliyoruz? Hayatına dair birçok konuyu araştırdık.
18 Haziran 1948’de Manisa’da doğan İlhan Şeşen, Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 10 yıl serbest avukat olarak çalıştı. 1968’de dans müziği orkestralarında şarkıcılık yaparak müziğe başladı ve aynı yıl gitar çalmayı öğrendi. 1971 yılında ‘Kavga’ isimli bir kırkbeşlik plak çıkarttı. 1983’te avukatlık mesleğini bırakarak yeğenleri Gökhan ve Burhan Şeşen ile beraber Grup Gündoğarken’i kurdu.
Grubun çalışmalarına ara verdiği dönemde, 1994 yılında ‘Aşk Haklı’ isimli solo albümünü yaptı. TRT’ye ‘Gençler Haklı’ isimli bir program hazırlayan Şeşen, 1995 yılında bu defa özel bir kanalda ‘Arka Pencere’ isimli bir programın yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendi. ‘Amcam Burada’ isimli bir de radyo programı hazırlayan İlhan Şeşen, TRT1’de yayınlanan ‘Cesur Kuşku’ adlı dizide rol aldı. İkinci solo albümü ‘Neler Oluyor Bize’yi 2002 Ocak ayında sevenleriyle buluşturan İlhan Şeşen, albümün içindeki bütün şarkıları ve özellikle ‘Neler Oluyor Bize’ adlı şarkısıyla büyük bir çıkış yakaladı. 1,5 yıl aradan sonra Türk Pop Müziğinin ‘amca’sı İlhan Şeşen, yeni solo albümü “Şimdi Ben Bu Şarkıları Kime Söyleyeyim?” ile sevenleriyle buluştu.
Aynı dönemde TRT1’de yayınlanmakta olan ‘Mühürlü Güller’ isimli dizide rol aldı. Dördüncü solo albümü ‘Aşk Yalan’ ise Mayıs 2005’te müzik marketlerdeki yerini aldı. 2013 yılında ‘Gel’ albümünü piyasaya çıkarttı.
Ayrıca günümüze kadar; Aliye, Annem, Hayatımın Rolü, Görüş Günü Kadınları, Aşk Yalanı Sever, Milat ve Paramparça isimli dizilerde rol aldı.
2017 yılı Mayıs ayında Sony Music etiketiyle ‘İstanbullu Şarkılar’ albümü yayınlandı. Sanatçı bu albümde ‘Ayrılık Üstüne’ isimli şarkısını kliplendirdi. Şeşen, beğeni toplayan albümün ardından 2018 yılında sözü ve müziği kendisine, tüm düzenlemeleri ise dünya çapında başarılarını ispatlamış piyanist Burçin Büke’ye ait olan, İlhan Şeşen ve Burçin Büke ortaklığında derlenen ‘Ciddi Eğlence’ albümünü müzikseverlerle buluşturdu.
Usta sanatçının aynı yıl yayımlanan ‘Hediyem’ isimli tribute albümünde ise, birbirinden değerli sanatçı dostlarının yorumları yer alıyor.
Sanatçının 47. Sanat yılını da taçlandıran 14 İlhan Şeşen şarkısının yer aldığı albümde; Sensiz Olmaz (Yalın), Sıcaklardandır (Dilhan Şeşen) ve Sen Benim Şarkılarımsın (İhtiyaç Molası) şarkılarıyla kliplendirildi.
Usta sanatçılar İlhan Şeşen ve Vedat Sakman’ın 2013 yılında sahne projesi olarak doğan ve zaman içinde ortak bir albüme evrilen çalışmaları Akustik Hikayeler 2020 Haziran ayında Sony Music etiketiyle müzikseverlerin beğenisine sunuluyor.
Şebnem İyinam’ın İlhan Şeşen ile gerçekleştirdiği röportajı aktarıyoruz:
“Hayat korkunç gürültüyle sonsuz sükûnet arasında gidip geliyor. Sükûnet daha zor anlaşılan bir şey, gürültü hemen algılanıyor. Benim de sound’ umda sürekli bir sükûnet olduğu için, zaman içinde anlaşılan bir şey oldu müziğim. O yüzden ilk 20 sene zordu tabii… Ben zaten yaşama çok yumuşak bakan bir adamım, şimdi hakkım teslim edildikçe daha da yumuşuyorum” diyor söz yazarı, besteci ve yorumcu İlhan Şeşen.
İlhan Şeşen, solo albümü ‘Neler Oluyor Bize?’ ile bunca gürültünün arasında duyuldu.
Grup Gündoğarken’in amcası, solo albümünde sürdürdüğü müzikal soundu ile bize nasıl bir hayat öneriyor?
Sınıflandırmalara itibar edersek; dediğin gibi küçük burjuva sesleri çıkardığım söylenebilir, ama bu bir öneri değil tabii. Galiba çoğumuz küçük burjuvayız. Küçük burjuvanın tam karşılığını bile unuttum, yani o kadar biziz.
Müzikte bilinçli değil, ama içgüdüsel olarak tercihim; kafaları oynatmaktan çok, oynayan kafaları durdurmak. İlk albümün demosunu cebimize koyunca taksi şoförüne dinletmiştik;
“Nasıl buldun?” dedik, “Sakin be abi,” dediydi.
Sizden o küçük burjuvanın sülalesini karikatürize etmesini istesem…
Birinci muhteşem babam, ikinci muhteşem ağabeyim, üçüncü muhteşem benimdir!
Yeğenleri domine mi ediyorsunuz?
Asla dominant biri değilim. 1971’de ilk solo 45’liğimi yaptım. Onlar (Burhan ve Gökhan Şeşen) oldu plağı ellerine alınca ağlayanlar.
Onca yeğenin arasından sadece ikisi benimle ilgilendi. Diğerleri heveslenmedi. Şeşen sülalesinde müzikle ilgilenen ilk adam bendim. Beni müziğim dominant yaptı. Lider karakterim vardır, ama peşimden gelenler yanlış yapar.
‘İçki insanı düşürür’
Hayatta en düşük ne yapmıştınız?
En düşüğü içkidir benim hayatımda. İçki düşürür, düşük yapar insanı. İçki içtiğim bir dönem vardır. O zaman da aynı şeyleri söylerdim, fakat üslubum farklıydı. Epeydir laflarıma daha çok dikkat ediyorlar, çünkü onlara gündüz söylediğim aynı şeyi gece başka bir üslupla söylemiyorum. Ertesi gün karizmam sarsılmasın diye bana bir şey demezlerdi ama… İçki insanın algılamasını değiştiren bir şey. Dolayısıyla o sen olmuyorsun.
Belki de tam tersi, kendin oluyorsun?
Bu fikri asla kabul etmem.
Ne oldu da bıraktınız içkiyi?
Sevgilimi kırdım, insanları kırdım ve doktora gitmeyi akıl ettim.
Eşinizden ne zaman ayrıldınız?
1993-94’tü galiba… İnsan kendi hayatıyla diğer hayatlar arasında direkt bir ilişki kurmadığı için rahatsızlık ya da sevinç gibi duygular yaşamıyor olabilir, ama en yakınıyla böyle olmuyor tabii. Ciddi çelişkilere götürüyor insanı.
Benim eski karımla olan ilişkim de böyle. Benim yaşımdadır karım ve o benim asla üzmeye cesaret edemeyeceğim insandır. Onun yüzü düştüğü an.. ki düşüktür şu an yüzü…
Neden?
Çünkü benim hayatım bambaşka, onunkisi bambaşka… Asıl çekişme de buradaydı ve ortada çocuklarımız vardı. Onları büyütmek için bir müddet başka hayatları unuttuk, çarpıştık, didiştik, insani olanların hepsi yapıldı.
Ama ortaya iki sağlıklı çocuk çıkardık. Şimdi bitti. Artık kendi hayatlarımızı birbirimizin hayatları için zorlamıyoruz. Hayatım biraz komplike, onunki daha sade. Konuşuyoruz, yardımlaşıyoruz, ama karı-koca ilişkisi yaşamıyoruz.
Şarkılar birer itiraf özgür olmak için mi?
Ben şarkılarımı itiraflar olarak görürüm Şebnem. Onlar benim itiraflarım. Birileri o itirafları yapmamı engelliyorsa, o engelleri yıkmak, onları ortadan kaldırmak lazım. Çünkü, ancak o itiraflarla ulaşacağınız şeyler vardır hayatta.
Onları ortadan kaldırmak, ama nasıl?
Kendi içinde, psikolojik olarak ortadan kaldırmak tabii… Onları ortadan kaldırmaya imkân var mı yoksa? Yakınınızdaki insanlar hayatınızı yakından bildikleri için bazı şeyleri kabul etmeleri çok zor oluyor, ama insan da bazı şeyleri eğip bükerek şarkı yapıyor.
‘Vazoda kurumuş güllerini attım’ diye bir mısram varsa da benim vazoda kurumuş murumuş güllerim yok! ‘Ona verdiğim güller acaba atılmış mıdır?’ diye düşünmüşüm ve o acaba gülleri attı mı atmadı mı diye aklımdan geçirip, sonra onu kendime çevirmişim… Çok trajik. Diyorsun ki “Bak bu bir şarkı…”
Agresifleşiyor musunuz?
Tam tersine, depresifleşiyorum. “Yapmayın yahu, ben şimdi size ne yaptım?” oluyorum.
O yüzden mi ‘ayrılık sadakattir hayata’?
Benim ettiğim ciddi laflardan biridir bu. Tamamen kadın-erkek ilişkisine indirgeyerek söylüyorum, aşk bittiyse sonucu ayrılık olmalı.
Bütün acılarına rağmen ben yine de ayrılığı tercih ederim. Aşkta en mutlu son, ayrılıktır
üstelik, eğer aşksa…
Kelimelerle aranız epey iyi…
Dille oynamayı sevmek değil bu, yaşamı daha basitleştirmek için müracaat ediyorum kelimelere. Onlar olmasa birbirimizden ne anlayabiliriz ki…
Fakat ikili ilişkilerde konuşmalar çok da derinlere vardığında, bir yerde “Susalım artık” diyen ilk kişiden sonra, artık susulması lazım bence. Kafam hiç karışık değildir benim…
Neden karışık olmasın?
Bilmiyorum, bir şeyler nettir bende.
Peki neye borçlusunuz bunu?
Çok ciddi söylüyorum; Monteigne’e, Nâzım Hikmet’e ve Aziz Nesin’e. O kadar açtılar ki beni. Biri eksik olsa, sacayağı gibi bir tarafa sallanırdım herhalde. Üçü olunca sağlamım ben. Mecbur kalsam, Nâzım da yeterdi hani…
Siz bir kadının karşısında genel anlamda nasıl bir erkeksiniz?
Tüm hislerimi söyleyen bir erkeğim, kendi düğümünü onun karşısında kendim çözecek kadar. Kadınlardan çekmişimdir, bazen onlar da benden çektiklerini söylerler, ama benim hayatımda gitar ve şarkılarım diye bir şey var.
Kadınlar zaman içinde böyle bir dayatmaya girebiliyorlar, ‘ya ben ya o’ gibilerden. Ben ve benim gibilerin en büyük handikabı; biz kişiliğimizle, bedenimizle değil, şarkılarımızla varız.
Kadın ve şarkı ayrılmaz bir ikili mi?
Çok enteresan, mesela bir sürü şarkı yapmışım o güne kadar. Onunla beraber olduğum süre içinde de bir sürü şarkı yapmışım ve bana döndü dedi ki, “Beni kullanıyorsun.”
Bunu, beni suçlayarak ve çok ciddi bir şekilde söyledi üstelik. Ben ne diyeyim şimdi?
Size bunları söyleyen kadınla devam ettiniz mi?
Bir süre devam ettim, ama bir şeyler yıkıldığı için öyle biri yok şimdi ve hiçbir şey hissetmiyorum ona karşı. Aslında izin verin de ben itiraflarımı sadece şarkılarıma bırakayım.
‘Karşımda durdu aşkın tamamı.’ Hangi aşkınızda buldunuz bu cümleyi?
Aşkın tamamının karşında durması ne büyük bir iddia değil mi? Bazen bulduğum şeyler beni de şaşırtıyor. Bence en güzel aşk en son aşktır. ‘Aşkın tamamı’ diyebilmek için biraz yaş da gerekiyor galiba, aşk ancak bir yaştan sonra olgunlaşıyor çünkü.
Siz olgun değilken neler oldu?
Babam, ağabeyim ve beni eğiten hocalar olmasaydı muhtemelen serseri olurdum ben.
Hiç unutmuyorum, 13 yaşında Samsun Fuarı’nda hırsızlık yapmıştım. Çalmaya değmeyecek kadar ucuz yüzüklerdi. Bu fuar dediğim renkli, ışıklı, ampullü şeyi Samsunlu kırolar olarak ilk defa görüyoruz arkadaşlarımla, imitasyon yüzükleri de tabii. Gidip onlardan çalıp, biraz bakıp, sonra denize atmıştık. Yakalansan işte, belki de ıslahevini boylayacaksın. Hayatın böyle cilveleri vardır. Ama Samsun tuhaf bir yerdir. Bütün evlerinin, bütün sokaklarının denize bakmasında bir anlam vardır.
İstanbul maceranız nasıl başladı?
Lise 1’de belge almakla başladı! Samsun’u özlüyordum, İstanbul bana basıyordu.
Haydarpaşa Lisesi’ne gönderdiler önce. Kapılar büyük, bacalar büyük, dehlizler, yukarıda boş kuleler… Çok soğuk, çok büyük, çok zor geldi. Babama yalvar yakar kendimi Pendik Lisesi’ne aldırdım, arkadaşlarım oradaydı. Kızıltoprak’tan Pendik’e her gün çuf çuf buharlı trenle gidip gelirdim. Kompartımanlarda, boş derslerde gitar çalardım.
Babamdan sonraki en büyük şansımsa hukuk fakültesinde çok iyi hocaların elinde okumuş olmak. Tüm kıroluklarım, avam tarafım hukuk eğitimim sayesinde gitmiştir. Adaleti, asaleti, eliti hocalarımdan tanıdım. Onlara özendim. Yoksa ben avam biriydim.
Şeşen, Pandemi sürecinde müzik sektöründe yaşanan sıkıntıları anlattı…
İlhan Şeşen: Çok zor durumdayım, belki intihar etmem ama sokak çalgıcılığına başlayabilirim
Şarkıcı İlhan Şeşen, koronavirüs salgınının müzik sektörüne etkilerini değerlendirirken “Ben yine az çok geçmişte para kazanan bir adam olarak onu yedim. Ama şimdi çok zor durumdayım. Bu durum üç-dört ay daha sürerse belki intihar etmem ama sokak çalgıcılığına başlayacağım” dedi.
Şarkıcı İlhan Şeşen, yeni tip koronavirüs salgınının müzik sektörüne etkilerini değerlendirdi. Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin’e konuşan Şeşen, “Vallahi çok ağır geçti. Ben yine az çok geçmişte para kazanan bir adam olarak onu yedim. Ama şimdi çok zor durumdayım. Bu durum üç-dört ay daha sürerse belki intihar etmem ama sokak çalgıcılığına başlayacağım. Mecburum buna” dedi.
Şeşen, Cimin’in “Gerçekten mi?” şeklindeki sorusu üzerine “Evet. Açlıktan ölelim mi? Konserler, festivaller yok; müzik yapılan hiçbir mekan açılmazsa ne yapacağım? Benim yapabildiğim bir tek müzik var, dolayısıyla çıkacağım sokağa ve çalgıcılık yapacağım. Benim öyle komplekslerim yoktur. Ev geçindirmek zorundayım” ifadesini kullandı.
Sokak çalgıcılığının müzisyenliğin son mertebesi olduğunu belirten Şeşen, “Hırsızlık, arsızlık yapmıyoruz, müzik yapıyoruz. Sokak çalgıcılığı çok şerefli bir mertebe. Hiç yüksünmüyorum. Sağlığım elverirse sokağa ineceğim çalmaya” diye konuştu.
‘Dayanma gücüm azaldı, açlıktan öleyim mi?’
Şeşen, “Hangi semti düşünüyorsunuz?” sorusuna “Bodrum olabilir. Bir sokak köşesinde oturacağım, çalacağım. İsteyen kolluk kuvveti gelsin kaldırsın, ben de giderim bu sefer öbür tarafta çalarım. Sokakta çalmak bir suç değil. Çalacağım yani çarem yok, ne yapayım? Dayanma gücüm azaldı. Açlıktan öleyim mi? Her şey dijitale geçmiş, albüm yapsan satmaz, tıklanmalar bir garip, yani bizi kim anlayacak? MESAM’dan üç kuruş para gelirse onu harcıyoruz, o da çok cüzi” yanıtını verdi.
Cimin’in yönelttiği diğer bazı sorular ve Şeşen’in bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
– Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Müzik yasağını saat 00.00’a çekiyoruz; kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok’ demişti. Sizce bu düzenlemede haklılık payı var mı?
Meseleye objektif bakınca işin başka yönleri de var. Mesela yolda yürüyemiyorsunuz çünkü her mekan kendi müziğini sonuna kadar açmış, büyük bir kakofoni halindeler, korkunç bir gürültü kirliliği var. Müzikten başka her şeye benziyor. Müzik değil resmen gürültü.
‘Belki bu karar her iki tarafa da nasihat olur da müzikteki bu kirliliği en aza indirirler’
– Sadece Bodrum için geçerli değil bu karar ama…
Ben bu kararı savunmak, aklamak derdinde değilim. ‘Tayyip Erdoğan’ın verdiği kararın yanındayım’ demiyorum. Ben müzikteki gürültü kirliliğinden bahsediyorum, karar yanlış ama bazı yerlerin o kadar cılkı çıkmış ki… Herkes de bu gürültüyü kaldırmak zorunda değil. Mesela ben Bodrum’a gittiğimde her yerden ayrı bir müzik sesi gelmesinden ve yolda o kakafoni eşliğinde yürüyememekten şikayetçiydim. Saçma sapan müzikler ve volümü açık! Alınan karar bir musibettir ama bir musibet bin nasihatten iyidir. Belki bu karar her iki tarafa da nasihat olur da müzikteki bu kirliliği en aza indirirler.
Kaynak: ilhansesen.com.tr, Vikipedi, medyaradar.com, Pendik Belediyesi, Duyuru Gazetesi, Sputnik
15.12.2021 12:55:08