BM Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından dün 2023 Dünya Nüfus Durumu Raporu yayımlandı. Raporda, bu yılın ortalarında Hindistan’ın nüfus bakımından Çin’i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi olacağı belirtildi.
Bu durum, dünya nüfusundaki gelişme kuralının doğal bir sonucu olmasına karşın kimi Batılı medya kuruluşları bunu çarpıtarak “dünyanın yük merkezi değişti”, “dünya nizamında büyük değişim oldu” ve “olumsuz nüfus sebebiyle Çin’in yine kalkınma maksadına kavuşması daha sıkıntı olacak” üzere tabirlerde bulundu…
Bir müddettir Batılı medya kuruluşlarının haberlerinin dünyaya vermek istediği tek ileti: “Çin’in gelişmesi, büyük zorluklarla karşı karşıya.”
Aslında Batılı medyanın Çin nüfusunu mazeret etmesi, yeni haber değil. Son yıllarda doğum siyasetinden yaşlı nüfusundaki artışa ve yeni doğan nüfusun azalmasına kadar Batılı medya daima çarpıtma haberlere imza atıyor. Demografik temettü kaybolunca Çin iktisadında resesyon görüleceği ve dünya iktisadının de olumsuz etkileneceği tezini yaymaya çalışıyorlar.
Bu tabirler lakin nüfusun gelişme kuralının temel bilgisi olmadan söylenebilir. Günümüzde doğum ve doğurma talebinin azalması, bütün dünyanın karşılaştığı bir sorun. Bu, iktisadın gelişme basamağı, insanların şuuru ve diğer toplumsal ve ekonomik ögelere bağlı. Örneğin, Batılı gelişmiş ülkeler, genel olarak emek gücü yetersizliği meselesini yaşıyor. Bu probleme karşı Batılı medya neden “olumsuz nüfus sebebi, iktisadın büyümesini engelliyor” üzere müşahedeler yapmıyor? Bu tam bir çift standart oyunu.
Nüfusun kapsamı, bir devletin gelişmesi için kıymetli bir öge. Lakin bunun iktisadın itici gücü haline gelip gelmeyeceği, bir devletin sistemi ve siyasetine bağlıdır. Tarihi tecrübeler, nüfusun artmasının bir ülkenin avantajı haline gelebilirken bir öteki ülkenin ağır yükü de olabileceğini doğruladı. Gelişmekte olan birçok ülke, büyük nüfusa sahip olmasına karşın eğitim durumu, sektörel zayıflık ve ticaret ortamı üzere nedenlerle uygun gelişemedi.
Büyük nüfusa sahip olan Çin’in ıslahat ve dışa açılma siyasetinin uygulanmaya başlanmasından bu yana ve bilhassa Dünya Ticaret Örgütü’ne iştirakinin akabinde demografik temettü güzelce görüldü. Çin gelişmenin hız şeridinde yola devam ederken dünyaya da ortak çıkar fırsatını sağladı. Artık yüksek kaliteli gelişme basamağına giren Çin için inovasyon gelecek dönemki gelişme kritiği oldu. Uzun vadeli olarak Çin’in emek ağır bölümlerden vazgeçip global dal zinciri ve tedarik zincirinin yüksek düzeyine adım atması, kaçınılmaz bir eğilim oldu.
Dolayısıyla Çin’in gelişme perpektifinin değerlendirilmesinde yalnızca nüfus boyutu endeksine değil iktisadın büyüme kalitesine de bakılmalı. Bu yılın birinci çeyreğinde Çin iktisadı beklentinin üstüne çıkarak yüzde 4,5 arttı. Bu esasen Çin’in kaliteli gelişmesini doğruluyor.
Bunun dışında Çin’in demografik temettüsü konuşulduğunda yalnızca toplam sayı değil, kalite ve yetenek üzere ögeler da göz önünde bulundurulmalı. Çin, yaklaşık 900 milyon emek gücüne sahip ve yılda 15 milyon yeni emek gücü artıyor. İnsan kaynaklarındaki zenginlik yeniden Çin’in avantajlarından biri. Daha değerli olarak Çin’de yüksek eğitim gören nüfus 240 milyonun üzerinde. Yeni artan emek gücü, ortalama 14 yıl eğitim gördü. Hasebiyle Çin’de demografik temettü kaybolmadığı üzere, yeteneğin demografik temettüsü oluşmaya başladı.
Bununla birlikte yaşlılık sorunu ve düşük doğum problemine karşı Çin, üç çocuk siyaseti ve ilgili teşvik siyasetlerini uyguluyor.
Bazı Batılılar daima Çin’in kelamda nüfus sıkıntısını abartarak provokasyonlarda bulunuyor. Bu seferki amaçlı haberler de yeniden tesirli olmayacak.
Kaynak: Çin Memleketler arası Radyosu
Hibya Haber Ajansı
20.04.2023 11:20:09