Pendik Sanat Akademisi’nin düzenlediği “Katı, Hüsn-i Hat, Sedef Kakma ve Ahşap Oyma” Sergisi açıldı. Ahşap oyma sanatıyla yapılan eserler ziyaretçilerin büyük ilgisini çekti.
Pendik Sanat Akademisi yıl sonu sergileri devam ediyor. Katı, Hüsn-i Hat, Sedef Kakma, Ahşap Oyma Sergisinin açılışı Mehmet Akit Ersoy Sanat Merkezi’nde yapıldı.
Sergide geleneksel sanatlarımıza yönelik ustaların ve usta olma yolunda önemli adımlar atmakta olan kursiyerlerin onlarca eseri bulunuyor. Sedefkâr Ş. Hakan Üç’ün Mescid-i Nebevî’den, Bâb-ı Cibrîl’den ilhamla hazırladığı Bâb-ı Sır isimli eser de yer alıyor.
Ş. HAKAN ÜÇ: NASİP, LİYAKAT VE SADAKAT…
Sedefkâr Hakan Üç, sanatı yolculara hizmet eden bir ‘han’a benzetiyor: “İbrahim Ethem bey, sanat bir han gibidir. Ustalar hancı olur, ömürleri vefâ ettikçe yolculara hizmet ederler. Yolcular handa talep ettikleri kadar kalırlar, talep eden talebe olur. Bu bir çark gibidir, hedefe ulaşmak için döner durursun ve bir yerden sonra hedefte bulursun kendini… Biraz nasip, biraz liyakat ve çok da sadakat ihtiva eder. Ben bu keyfiyeti şuna benzetiyorum. Mezopotamya kültüründe bir çarkıfelek motifi vardır. Yaşam ve ölüm döngüsünü temsil eder. Benzer ilişki tasavvufta da mürşidi kâmil ile derviş arasında olur. Hüsamettin Yivlik hocamda bulduğumuz aslında bir nevi aradığımızdır. Allah kendilerinden razı olsun. Her daim duacısıyız ve yamacındayız.”
BÂB-I SIR’A GENEL BİR BAKIŞ…
Bâb-ı Sır (Sır Kapısı), Sedefkâr Ş. Hakan Üç’ün ellerinden neş’et eden son eser olma hususiyetini hâiz. Ş. Hakan Üç bu çalışmayı Mescid-i Nebevi’nin Cibril Kapısı’ndan (Bâb-ı Cibril) esinlenerek üretmiş. 185×145 cm. ebadındaki çalışmanın hikâyesini ustamızdan dinliyoruz: “Bu sene nisan ayında Hakk’a yürüyen validem, Efendimiz Aleyhisselâm’a gönülden bağlıydı. Mütemadiyen umre ziyaretinden, Mescid-i Nebevî’den ve Bâb-ı Cibril’den bahsederdi. Kendisine rahmet olsun. (Âmin.)
“BÜYÜK BİR İŞ YAPALIM HOCAM!”
Pendik Belediyesi PSA nezdinde tertip edilmekte olan geleneksel sanatlar kurslarımız için yılsonu sergileri düzenliyoruz. Belediyemizin kültür işlerinden ve kurslardan sorumlu şefi Nuri Şahin, “Büyük bir iş yapalım hocam!” dediğinde gönlüme validem ve Bâb-ı Cibril düştü. Sonrasında da Bâb-ı Cibril’i tablo formunda yorumlamak nasip oldu. Her şey, her oluş nasip ve gönül işi… Bilindiği üzere nasipten ötesi olmuyor!”
BÂB-I CİBRİL.
Bâb-ı Cibrîl, kutlu mescidin en büyük ve müzeyyen kapısıdır. Bâb-ı Cibril, Efendimizin (sav) Mescid-i Nebevî’ye mütemadiyen girdiği kapı olması hasebiyle Bâb-ı Nebî ve Hazret-i Osman’ın (ra) evinin karşısında bulunması sebebiyle Bâb-ı Osman olarak da isimlendirilmiştir. Mezkûr kapıya Bâb-ı Cibrîl adı Peygamber Efendimizin (sav) Kureyzâ Yahudileri üzerine sefer düzenleyeceği zaman, Cebrail Aleyhisselâm’ın (ra) İslâm ordusuna yardım için geldiğinde bu kapının önünde beklediği için verilmiştir.
SEDEFKÂR ÜÇ: KAPI FORMUNDA DA KULLANILABİLİR.
Sedef kakma sanatkârı Ş. Hakan Üç, levha şeklinde hazırladığı eserini talebe göre kapı formuna getirebileceğini belirttikten sonra bir buçuk kg okyanus sedefi ve 660 adet eskitme masif parçadan müteşekkil Bâb-ı Sır’ın üretim süreçlerini şu cümlelerle özetliyor: “Eseri maddi imkânlarımızın el verdiği ölçülerde üretmenin gayreti içerisinde bulunduk. Bâb-ı Cibrîl’in masif malzeme, gerçek altın varak ve som altın bölümlerini Bâb-ı Sır’da sedef, sarı metal, pirinç ve imitasyon varak ile güncelledik. Kapıda kullanılan altının yerine pirinç, imitasyon altın ve zamanla renk atmayan malzemeler kullandık. Pandemi koşullarında sergiye yetiştirebilmek için gece gündüz çalıştık ve Allah’ın inayetiyle Bâb-ı Sır ortaya çıktı.”
Hakan Usta, “Bâb-ı Cibril’in, Bâb-ı Sır’a dönüşerek sedef kakma ile buluşması geleneksel sanatlarımız açısından hangi anlamları havidir” şeklindeki sualimizi de şu cümlelerle cevapladı: “İbrahim Ethem Bey bu sorunuz manevî anlamda bizim için çok kıymetlidir. Rahmân Suresi’nin 22’nci âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hakk “inci ve mercan”dan bahis açıyor. Ayet-i celilede dikkatlerin çekildiği “lü’lüü”/”inci” ve “mercan” sedef kakma sanatımızla da ilgili olduğu için eserin üretim süreçlerinde bu konuyu epeyce araştırdık. Alûsî Tefsiri’nde “İnsanlar inci (sedef) ve mercanın sırrını bilselerdi altın ve gümüş gibi mücevherler yerine inci ve mercan kullanırlardı” şeklinde bir ibare mevcut. Biz de bunu kaynaktan yola çıktık. Bâb-ı Cibril’de som altın olarak kullanılan “Muhammed” (sav) ism-i şerifinde sedefi tercih ettik.”
PENDİK’TEN MEDİNE-İ MÜNEVVERE’YE…
Sedefkâr Ş. Hakan Üç’ün ellerine, gönlüne sağlık. Bâb-ı Sır ile sergi ziyaretçilerini, sanat sevdalılarını Pendik Mehmet Akif Ersoy Sanat Merkezi’nden Medine-i Münevve’ye, Mescid-i Nebevî’ye götürmekte olan Ş. Hakan Üç’ü hususen tebrik etmeyi üzerimize vazife addediyoruz. Nitekim bilindiği üzere marifet iltifata tâbidir ve dahi müşterisiz meta zâyidir.
07.07.2021 17:26:33