Türk Edebiyatının Önemli Şiirlerinden Bestelenmiş Şarkılar

Edebiyat ve müzik iki ayrı sanat dalı olarak görülse de aslında duygulara hitap ederek bir noktada birleşiyor. Ülkemizde sayısız şiir bestelenerek birer şarkı olarak hafızamızda yer edindi. Bazı şarkılar ise dillere pelesenk olmasına rağmen bir şiirden bestelendiği bilinmiyor. Bir şarkının sözlerinin daha önce bir şairin kalemin düşmüş satırlar olması, o şarkıyı çok daha anlamlı hale getiriyor.

Türk edebiyatında usta şairlerin kaleminden çıkıp müzisyenlerin notalarında canlanan bestelenmiş şiirlerden bazılarını sizlerle paylaşıyoruz.

İşte, Türk Edebiyatının usta kalemlerinin elinden çıkıp sonrasında şarkıya dönüşmüş meşhur şiirler:

Yüzün bir kır çiçeği gibi: Bu Aşk Burada Biter – Ataol Behramoğlu

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim

Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver

Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim

Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir

Solarken albümlerde çocuklar ve askerler

Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner

Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler

Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!

Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı

Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim

Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver

Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim

Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Biçare gönüller: Sessiz Gemi – Yahya Kemal Beyatlı

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Ama sizin adınız ne: Denge – Turgut Uyar

Sizin alınız al inandım

Sizin morunuz mor inandım

Tanrınız büyük amenna

Şiiriniz adamakıllı şiir

Dumanı da caba

Bütün ağaçlarla uyuşmuşum

Kalabalık ha olmuş ha olmamış

Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum

Ama sokaklar şöyleymiş

Ağaçlar böyleymiş

Ama sizin adınız ne

Benim dengemi bozmayınız

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de

Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı

Yan gelmişim diz boyu sulara

Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum

Hiçbirinizle dövüşemem

Benim bir gizli bildiğim var

Sizin alınız al inandım

Morunuz mor inandım

Ben tam kendime göre

Ben tam dünyaya göre

Ama sizin adınız ne

Benim dengemi bozmayınız

Yüz bin gözle seyrederim seni: Ceviz Ağacı – Nazım Hikmet Ran

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.

Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Müjgan’la ben: Mahur Beste – Attila İlhan

şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız

o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

gittiler akşam olmadan ortalık karardı

bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

geceler uzar hazırlık sonbahara

Görecek günler var daha: Aldırma Gönül – Sabahattin Ali

Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın

Aldırma gönül, aldırma

Dışarda deli dalgalar

Gelip duvarları yalar

Seni bu sesler oyalar

Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi

Yukarıya çevir gözü

Deniz dibidir gökyüzü

Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha

Bir sitem yolla Allah’a

Görecek günler var daha

Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter

Yollar gide gide biter

Ceza yata yata biter

Aldırma gönül, aldırma

Geç bunları anam babam: Dedikodu – Orhan Veli Kanık

Kim söylemiş beni

Süheyla’ya vurulmuşum diye?

Kim görmüş, ama kim,

Eleni’yi öptüğümü,

Yüksek kaldırımda, güpegündüz?

Melahat’i almışım da sonra

Alemdara gitmişim, öyle mi?

Onu sonra anlatırım, fakat

Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?

Güya bir de Galataya dadanmışız;

Kafaları çekip çekip

Orada alıyormuşuz soluğu;

Geç bunları, anam babam, geç;

Geç bunları bir kalem;

Bilirim ben yaptığımı.

Ya o, Mualla’yı sandala atıp,

Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?

Ada yeli estirir: Şinanay – Melih Cevdet Anday

Ada vapuru yandan çarklı

Bayraklar donanmış cafcaflı

Simitçi, kahveci, gazozcu

Şinanay da şinanay.

Müslümanı, yahudisi, urumu

İsporcusu, ihtiyarı, veremi

Kiminin saçı uçar, kiminin eteği

Şinanay da şinanay.

Estirir de ada yeli estirir

Seni sevindirir beni küstürür

Lüküs kamarada kimler oturur

Şinanay da şinanay.


30.03.2023 11:57:40