Adı Sabri…
Sizden iyi olmasın,iyi bir arkadaşım…
Benden daha yaşlı..Aramızda 8 yaş fark var..
Sabri iyi hoş bir arkadaş da, hiç hoşuma gitmeyen,beni sinir eden bir huyu var..
Ne mi o huyu?
Örneklerle anlatayım…
Geçen ay,işyerimde maaşımın ödenmesi biraz geciktirildi…
Bunu anlatıp,dert yandım Sabriye..
Ondan da “Niye öyle öyle yaptılar?..Çok ayıp etmişler” falan gibi sözler bekledim..
Ama o öyle yapmadı…
Zaten bu huyu nedeniyle hiçbir zaman öyle yapmadı..
İşte beni sinir eden huyu bu…
Ben “Maaşı geciktirdiler” deyince, “Olsun..Belki paraları yoktur…Belki başka biyere acil ödemeleri vardır…Verirler…Böyle şeyleri kafaya takma..” dedi..
Bunu,beni sakinleştirmek,teselli etmek için yaptığını düşünüyordum.Kafaya takıp da,mevzuyu büyütmeyeyim,sinirlenip işten çıkmayayım,işsiz kalmayayım diye yapıyor,kendince de doğru yaptığını düşünüyordum.Ama bu benim hiç hoşuma gitmiyordu..
Anlaşılsın diye abartayım :
Değilim ya,mesela evli olsam..
Karım beni aldatmaz ya,mesela aldatsa..
Ve ben bunu Sabri’ye anlatsam “Karım beni aldatıyor Sabri” desem,eminim şöyle diyecek :
“Olsun.Canı çekmiştir.Bikereden bişey olmaz.Böyle şeyleri kafaya takma..”
Bunu da beni sakinleştirmek için,olay çıkarıp da karıma da,kendime de zarar vermeyeyim diye yapacak…
— Ama Sabri,karım beni hem de tanıdığım bi arkadaşımla aldatıyor!
— Olsun..Başka birini bulamamıştır…Böyle şeyleri kafaya takma…
— Ama üstelik de benim evimde,benim yatağımda aldatıyor!
— Olsun…Ev bulamamıştır,yatak bulamamıştır…Böyle şeyleri kafaya takma…
1919 yılında yaşıyor olsak, Sabriye,
— “Sabri Yunan İzmir’e girdi..” desem,ne dediğimi bile anlamadan,
— “Olsun…Girecek başka biyer bulamamışlardır.Çıkarlar.Böyle şeyleri kafaya takma…” diyecek,adım gibi eminim..
Yunanı sevdiğinden değil de,sırf ben sinirlenip de İzmir’e giderek,Yunana dalıp kendime zarar vermeyeyim diye..
Bu huyunda amacı kötü olmasa bile,her seferinde karşı tarafı tutmasına,benden yana bikaç cümle söylememesine,benim fikrime bir kez olsun bile katılmamasına sinirlenirim..
Bazan bekarlıktan dert yanarım, “İki yakamı bir araya getirip de evlenemedim bitürlü” derim,
“Boşver,ne yapacaksın evlenip de?..Bekarlık gibisi var mı?..Hesap soranın yok,sorumluluğun yok,kafana göre takılıyorsun,bundan güzel bişey var mı?.” der.
Bi ara evliliğin eşiğine gelmiştim, bu sefer de “İyi yapıyosun.Evlilik gibisi yok.Sorumluluk şart.Düzenli bir hayatın olur,huzurun olur, evdeki huzur,mutluluk budur” gibi şeyler söylemişti…
Fakirlikten dert yandım, “N’apıcan zengin olunca?.Görüyoruz,okuyoruz,seyrediyoruz,enginlerin hepsi mutsuz…Boşver zenginliği,parayı pulu,azıcık aşım kaygısız başım..Para mutluluk getirmez.İnsanın gönlü zengin olmalı..” dedi.
Başka bir gün,yeri geldi aynı şeyi ben söyledim,bu kez “Yok yahu..Oldu mu zengin olmalı insan..Bi giydiğini bi daha giymemeli…Bikere geliyorsun dünyaya,nimetlerinden yararlanmadan,gezmeden,görmeden,pahalı yemekler yemeden,lüks mekanlara takılmadan tadı çıkar mı hayatın?.Şans yok bizde anasını satayım,fakir geldik,fakir gideceğiz.” dedi…
Yalnızlıktan dert yandım,”Yalnızlık gibisi var mı be?..Keşke ben de biraz yalnız kalabilsem..Ne güzel,kafa dinliyorsun işte..” dedi.
Gün oldu yalnız kalamamaktan,kalabalıklardan şikayet ettim “Yalnız kalıp ne yapacaksın?..Kendinle mi konuşacaksın?..Yalnızlık Allaha mahsustur…Yalnız kaldın mı,kötü düşünceler üşüşür kafana..Yalnız kalma..İnsanlarla birlikte ol,harala gürele,kendi dertlerini unutursun..” dedi…
Bigün “Aşk yok hayatımızda aşk..” dedim.”Bela mı arıyorsun başına?” dedi.
Başka bigün kendisi içkiyi fazla kaçırınca “Aşksız geçen ömrüme yazıklar olsun!.” diyerek masaya yumruk attı,leblebi tabağını yere düşürdü…
Bigün “Hayat çok anlamsız,yaşamak yorucu” dedim…”Olur mu canım..Kaldır kafanı etrafına bak.Pırıl pırıl güneş,cıvıl cıvıl insanlar,kuşlar,böcekler,hayat herşeye rağmen yaşamaya değer..” dedi..
O gece gittik yattık,gece üç’te telefonum çaldı,arayan Sabri’nin oğlu…Sabri pijamalarıyla çatıya çıkmış, “Bıktım artık yaşamaktan” deyip atlamak üzereymiş. “Sen onun en iyi arkadaşısın,seni dinler,gel de ikna et,yoksa atacak kendini..” dedi oğlu..
Koştum gittim,aşağıdan “Çok doğru yapıyorsun Sabri..Atla kurtul bu kahrolası dünyadan!..” diye seslendim,beş dakka sonra giyinip yanıma indi “Yok be ya…Yaşamaktan vazgeçilir mi?..Hayat güzel,yaşamak güzel..Hadi gidelim biyerde çorba içelim..” dedi…
O zaman anladım…
Sabri’nin beni sakinleştirmek,teselli etmek gibi bir derdi yokmuş meğer..
Sabri,insanın zıddına gitmekten hoşlanan biri.Bundan zevk alıyor…
Sizin de var mı böyle inadına sizin zıddınıza gitmekten zevk alan arkadaşlarınız?
Yok,bişey diyeceğimden değil de,sadece sordum……..