Geçtiğimiz kış’tı galiba..
HES Kodu modası çıktığı günlerdi.
HES Kodunu,İstanbul Kart ile eşleştirmek gerekiyor dedilerdi..
Yoksa otobüslere binemeyecek mişiz idi.
Pek biryere gittiğim yok ama beklenmedik bir durum çıkar,otobüse binmek durumunda kalırım,kartımda Hes kodu olmadığı için,otobüs şoförü “Kartında Hes kodu yok amca,binemezsin” der,canım sıkılır diye halletmek istedim..
Canımı sıkacak olan,otobüse binememek değil,50 yaşındaki otobüs şoförünün bana amca diyecek olmasıydı..
Sakalım yüzünden 120 yaşında görünüyor olabilirim ama benim yaşımdaki insanların bana amca demeleri de,hiç hoşuma gitmiyor..
Neyse,uzatmayayım…
(Kısaltmayalım da..Herşeyi olması gereken uzunlukta anlatalım)
Hes kodunu,otobüs kartıyla eşleştirme işleminin internet’ten veyahut kart satılan yerlerden yapılacağını öğrendim.
“Veyahut”u tercih etmek zorunda kaldım.
İnternetten yapamadım.Telefonum da,telefon yaşıyla yaklaşık benim kadar yaşlı ve yorgun.Artık bazı sitelere ulaşamıyor.
Eşleştirme yapmak için yakındaki bir kart satılan yere gittim, “Biz yapmıyoruz,sahilde Beyaz Masa var,orada yapıyorlar” diyerek beni uzak bir yere yönlendirdi..
“Buraya kadar gelmişken,gideyim bari” deyip,gittim..
Hes kodumla,otobüs kartımı eşleştirdim..
Hes kodumla,otobüs kartım bu eşleşmeden memnun kaldılar mı,birbirlerinden hoşlandılar mı,birarada olabilecekler mi,bilmiyorum.Zor zamanlar katlanmayı gerektirir.Benim anlatmak istediğim bu değil zaten.
Bu,yazının giriş kısmıydı.
Hes kodu işlemini yaptırmak için sahile indim.
Hava bir hayli soğuktu.
Üzerimdeki mont’a sıkı sıkı sarılmıştım.Üşümeyeyim diye de hızlı yürüyordum.
Sahildeki meydanda iki genç sevgili gördüm.
Açık havada,meydandaki taş masalı banklardan birine yanyana oturmuşlar,kumpir yiyorlardı..
Bir süre sahilde elele dolaşmışlar,acıkınca kumpirciye gidip köpükten tabaklar içinde kumpir almışlar,açık havada oturup yemeye karar vermişlerdi..
(Bakınız şu cümle gayet edebi bir cümle : “İki sevgili,taş masalı banklardan birine yanyana oturmuş,kumpir yiyorlardı…”
Bu bir roman olsa,böyle başlardım.)
Neyse,
Hava 4-5 derece falandı.
Ama yaşları 18-20 arası olduğunu tahmin ettiğim bu iki sevgili beni donduran bu soğuğa aldırmadan açık havada oturmuş keyifle kumpir yiyorlardı.
Üşümedikleri belliydi.
Peki,beni üşüten soğuk,onları niye üşütmüyordu?
Benim yaşlı,onların genç olması mıydı sebep?
Yoksa Kumpir yüzünden miydi?..
Bence ikisi de değildi..
Onları üşütmeyen,sıcak tutan,aralarındaki sevgiydi..
Ama sonra,bu derece bir soğukta sevginin de yeterince ısıtmayacağını düşündüm.
Sevgi en fazla 5 derece ısıtır.
Toplasan 9 derece yapar.Ki bu da açık havada oturamayacak bir soğuktur.
Anladım ki bu iki gencin arasında sevgiden daha fazla birşey vardı : AŞK…
Onları ısıtan aşk’tı..
Birbirlerine olan aşkları..
Kesin öyleydi.Çünkü aşk bu havada en az 15 derecelik bir katkı yaratır..
Hava da 5 derece.Toplayınca 20 dereceye yakın bir sıcaklık oluşur.
Bu sıcaklık da,açık havada kumpir yiyebilmek için yeterli bir sıcaklıktır..
Aşk böyledir işte : İnsana dört derecede,açık havada kumpir yedirir..
Aşık olup olmadıklarından emin olamayanlar için bir işarettir bu.Eğer sevgilinizle buz gibi havada,bir bankta oturmuş kumpir yiyorsanız,aşıksınız demektir..
O iki genç sevgili belki evlenecekler,iki tane çocukları olacak,bir haftasonu ailece yürüyüş yaparlarken o bankın önünden geçecekler,erkek (Adı Selim olsun.Çocukta Selim tipi vardı) karısına (Karısının adı da Ayşe olsun.O da Ayşe gibi duruyordu) “Hatırlıyor musun Ayşe,seninle burada kumpir yemiştik” diyecek..
Ayşe de “Evet.Hava çok soğuktu.Ama hiç üşümemiştim” diye cevap verecek..”Çünkü yanımda sen,içimde aşk,önümde kumpir vardı…”
Aaah ah..Aşk böyledir işte..
Bilmeyenler,nasıl bişey diye merak edenler varsa bilgilendireyim dedim…