Sizlere yeni tanıştığım Fatma hemşireden, onun büyüklerinden ve büyük kahramanımızdan söz etmek istiyorum. Fatma hemşirenin dedesinin, babasının anılarıyla, Atatürk’ü sonsuz bir sevgi, büyük saygı ve minnetle anıyorum. Fatma teyze yetmişli yaşlarında, emekli. Doksan küsür yaşında olan annesiyle beraber yaşıyor. Şu an annesine bakıyor. Bir oğlu var, eşi vefat etmiş. İnsanlara yaklaşımı pozitif, oldukça sakin mizaçlı. Şahsi kanaatime göre; kendisine çok uygun bir meslek seçimi yapmış. Öyle ki, işe başladığı hastaneden emekli olmuş. İş yaşamı boyunca, sadece masa değişikliği olmuş. Baba tarafından Bolulu, anne tarafından Türkmen. Dedesi, Atatürk’ ün eşraflarındanmış. Dedesi Atatürk için; “Eşsiz bir liderdi. Köprü olsa; üzerinden geçmem.” dermiş. Geleneksel Atatürkçü duruşu, ona miras kalmış. Hayatı boyunca da, bu hiç değişmemiş. Annesi ve babasını kaybettiğinde, Atatürk dedesini yanına almış. Atamızın vefatının son iki yılındaki bir dönem aralığında, kimsesiz çocuklarla birlikte, Dolmabahçe Sarayı’nda iki yıl onunla kalmış. Daha sonra abisi onu yanına almış. Atatürk bu çocuğu kaybetmenin endişesiyle, gazeteye ilan vermiş. Sonucunda çocuk abisiyle kalmış. Büyümüş. Delikanlı olmuş. Atatürk’ ün vefat ettiği 10 Kasım günü askerî birliğe teslim olacakmış. Ama o gün birliğe teslim olmak yerine, Atatürk’ün cenazesine katılmış. Ordudan ceza görmüş. Askerliğini dört yılda tamamlamış. Bana babalık yaptı, diye anlatırmış. Bu hikâyede anlatmak istediğim; Atamıza olan sonsuz sevgi ve saygımız, bir de eski insanların vefası. Maalesef; günümüzde bazı değerlerimizi kaybettik.