Cennet Cil

NEREYE GİDİYOR BU İNSANLAR ?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ne anlatacağımı karar veremediğim nereden başlayacağımı bilemediğim ilk yazımı yazıyorum. Bu yazıda satırların beni götüreceği yere birlikte gideceğiz. Nereye gidiyor bu insanlar dedim başlığa. Çünkü nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Cumhuriyetin 100. yılı sebebiyle hep birlikte coşku içerisinde olmamız lazımdı. Yüzyıl önce yendiğimiz canavar, gördüğümüz tüm korku filmlerindekinden daha korkunçtu. Yıllarca büyük bir imparatorluğun kanını iliklerine kadar sömürmüş, öyle bu insanlar atalarının bulduğu bilimsel gelişmeleri dahi gavurun icadı sanıp reddetmişlerdi. Ne oldu? Şaşırdın mı sayın okur ? Yoksa sen en basit örnek olarak verebileceğimiz bize Avrupa’dan yaklaşık 300 yıl sonra gelen matbaanın bile Avrupa’ya bizim aracılığımızla geçtiğini bilmiyor muydun ? Ya da Avrupa’da Aydınlanma çağını ve Rönesans hareketlerini başlatan bilimsel çalışmaların Arapça ve Farsçadan yapılan çevirilerle başladığını hiç duymuş muydun ? Bilmezsin, bilemezsin. Bilsen bile muhtemelen sana bizim her şeyi onlardan önce bulduğumuzu söylerler ama bulduklarımızı neden reddettiğimizi sorgulatmazlar. İşte biz bu canavarı yendik. O kokuşmuş geri kafalılığı, cehaleti yendik. Peki ya sonra ?

Masalları hep mutlu sonla biter. Sonrası pek konuşulmaz. Bizim öykümüz ise tarihin görüp görebileceği en muhteşem destandı. Cehaleti ve emperyalizmi yendik. Sömürge altındaki uygarlıklara bir umut ışığı olduk. Düşmanların bile takdirini kazandık. Cumhuriyetin hikayesi kan ve gözyaşlarıyla dolu bir hikayedir. Cumhuriyeti evladından vazgeçen analar, canından vazgeçen çocuk askerler, geleceğinden vazgeçen aydınlar kurdu. İşçi, köylü, fakir, aydın saraylı olmayan herkesin emeğiyle gücüyle kuruldu. Peki sonra ne oldu ? Ne oldu da “ Güle güle cumhuriyet’’ yazanlara alkış tutacak hale geldi bu millet? Hayvan, mal yerine insan statüsü kazanmasını sağlayanlara nasıl kafir diyecek hale geldi bu kadınlar. Kadınlar da seçilebilir diyen adamlardan “ Kadınların yönettiği kavimler yok olmaya mahkumdur’’ diyen kadınlara nasıl geldik ? Nasıl oldu da ağıt yakmaktan oynamaya başladı bu millet Hey On Beşli türküsüne. Ne çabuk unutuldu Halide Edipler, Kazım Karabekirler, Fevzi Çakmaklar, İnönüler? Nasıl unutuldu “Ya istiklal ya ölüm’’ diyenler ? Ayağında çarık, elinde süngü, kalbinde vatan sevgisiyle ölüme koşan çocuklar. Evet çocuklar diyorum. 15-16 yaşında gençlerin öldüğü savaşlar gördü bu topraklar.  

Özgürlük için, vatan için, namus için savaşan insanlar artık okullarda küçümsenir hale geldi. Cumhuriyet bir günde kurulmadı. Bir günde de yıkılmayacaktır. Cehalet de bir günde yenilmedi ki bir günde dirilsin. Nasıl olur peki ? Gelin size küçücük bir anımdan örnekle açıklamaya çalışayım. Henüz ilkokul 5. sınıftayken bir öğretmenim bana Çanakkale savaşında ölen insanlardan daha fazlasını doğudaki terör olaylarında kaybettiğimizi bu savaşın çok fazla abartıldığını söylemişti. Şimdi üniversite öğrenimi en iyi şekilde tamamlamış bir insan olarak o öğretmenimin aslında cehaletin bir parçası olduğunu görebiliyorum. Çünkü dönemin nüfusu ile şehit oranını kıyaslamadan 20 yılda verdiğimiz şehit sayısıyla hemen hemen 1-2 yılda verilen şehit sayısını kıyaslaması yetmezmiş gibi savaştığımız kişileri de kıyaslayabilme gafletinde bulunmuştu. Ben okuyup araştırıp gerçeği öğrendim. Peki ya diğer arkadaşlarım ? Sınıftaki yaklaşık 30 çocuktan kaçı iyi bir üniversiteye gidip, doğru öğretmenlerin elinden geçip, araştırıp tarihini doğru öğrenebildi ? İşte böyle sayın okur. Cehaletin ölü karanlığı böyle böyle tekrar üstümüze çöktü. Bir tarafta karanlığı ışık sananlar diğer tarafta bir çift mavi gözün ışığını arayanlar… Ve ortada da o mavi gözlerin tekrar gelmeyeceğini bilip çare arayanlar… Daha fazla cehaletin altında ezilmemek için kendi ışığını yaratmak için o bir çift mavi gözden ilham alanlar var. Peki nereye gidiyor bu insanlar ?  

NEREYE GİDİYOR BU İNSANLAR ?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 6 Kasım 2023, 11:37

    İnsanlık kavramının iyi bir yere gitmediği kesin…

    Maalesef günümüz dünyasında insanlar kavramını ele alacak olursak, çok yoğun bir kitlenin nereden ve nasıl gelirse gelsin cüzdanlarını doldurmak ve sürekli haz yaşamak için insanlığın tüm manevi değerlerini ezip, insani meziyetleri yok ederek, kendilerine kazanç sağlamanın peşinde olduğu gerçeğini söyleyebiliriz….Ama bu Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacaktır öngörüsünü asla değiştirmeyecektir, değiştiremez.

    ‘Bugün bu kutsal vatan toprakları üzerinde hür ve bağımsız olarak yaşıyorsak, bunu aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize borçluyuz. Türk Devleti ilelebet payidar kalacaktır. Bu kutsal topraklar kolay kazanılmadı .Her karış toprağında aziz şehitlerimizin kanları ve kahraman gazilerimizin ayak izleri vardır. Milletimiz ve vatan toprağımız aleyhindeki yıkıcı planlar bugünde devam etmektedir yarın da devam edecektir. İşte bu yüzden MAVİ GÖZLÜ cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir. En çok gençliğe güvenmiştir. Hepimizin ezbere bildiği Gençliğe Hitabe’de anlatmıştı aslında Ulu Önder Atatürk gençlikten beklentisini.’Bütün ümidim gençliktedir!’ dedi.

    O Büyük Mavi Gözlünün ümitle baktığı GENÇLİK…

    Cumhuriyeti fikirleriyle, çalışmalarıyla geliştirecek ve ileriye taşıyacak ve aynı zamanda cumhuriyet için çalışırken onu iç ve dış tehlikelere karşı yine gençler koruyacaktır….
    Atatürk, Gençliğe Hitabesi’nde de açık ve net şekilde söylemiştir; harici ve dahili bedhahlar karşısında duracak olan yine gençlerdir…

    Gençler bir ülkenin hiç bitmeyen enerjisi, tüm zenginliklerinden daha önemli olan kaynağıdır.

    Cevapla
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Pendik Gazetesi - Son Dakika ve Güncel Haberler, Flaş Haberler - Pendik Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!