Yeminli Mali Müşavir Ahmet Gündüz: Bu dönem şirketler de, bireyler de lüzumsuz harcamalar yapmasınlar. Ayaklarını yorganlarına göre uzatsınlar. Gelecek yıllarda enflasyon dizginlenmezse hem şirketlerin hem vatandaşlarımızın maliyet artışları sürecektir. Bu nedenle 2023 yılı, temkinli davranılması gereken bir yıldır.
YEMİNLİ Mali Müşavir Ahmet Gündüz bölgemizin entelektüel isimlerinden birisi. Ekonomi başta olmak üzere Türkiye ve dünya gündemini yorumlaması için görüşlerine sık sık başvuruyoruz.
Sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri sürekli gözlemleyerek değerlendirmeler yapan Gündüz, mesleki birikimini de işin içine kattığında; yakın gelecekte ne tür gelişmeler olabileceği noktasında da isabetli öngörülerde bulunabiliyor.
Bunu, kendisiyle geçmiş dönemlerde gerçekleştirmiş olduğumuz söyleşilerde; isabetli değerlendirmeleri, uyarı ve çözüm önerileri ile de ortaya koymuş durumda.
Ahmet Gündüz’ü bu anlamda takip eden, onun yorumlarını ve öngörülerini dikkate alan çok sayıda esnaf, iş insanı ve yatırımcının da olduğunu biliyoruz.
Türkiye yine kritik bir safhadan geçiyor ve ortada yine farklı birçok söylem, belirsizlik ortamı mevcut.
Bu noktada, bir bilirkişi olarak onun görüşlerinin okurlarımızın ilgisini çekeceğini umuyor ve sorularımızı yöneltiyoruz.
Ekonomide sıra dışı bir çalkantı – kaos yaşanmakta. Ne oluyor? Neden oluyor? Bu işin sonu nereye varacak? Öngörülerinizi aktarır mısınız?
Ekonomimiz son 20 yılın en önemli dönemeçlerinden birini geçiriyor. Aslında dünya ekonomisi 2020 yılının ocak ayında Çin’de başlayan ve tüm dünyayı etkileyen Covid- 19 salgını nedeniyle çok etkilendi. Bu salgının süregeldiği 2020 ve 2021 yıllarında çok sayıda sektörde üretimler durdu. Çok önemli fabrikalarda, tedarik zincirlerinde aksamalar oldu. Bu yüzden başta Avrupa ve Amerika olmak üzere tedarik zincirlerinde kesintiler ve zorluklar oluştu. 2022 yılının başlarından itibaren açılma dönemine giren dünya, tekrar eski hızına ulaşabilmek için patinaj çekiyor. Bu durum hem enflasyon hem de tedarik sıkıntısı yarattı.
Ülkemize gelince; Türkiye Covid-19 salgını döneminde üretim ve tedarik zincirini hiçbir zaman durdurmadı. Üretime devam ederek tedarik zincirinin kopmasını engelledi. Tabi ki ülkemizde de restoranlar, kafeler kapandı. Sokağa çıkma yasağı uygulandı. Bu uygulama sosyal hayatımızı olumsuz etkiledi. Ancak kesinlikle ülkemizin ekonomi çarklarının durdurmadı. Bu kesinlikle süper bir karardır. Eğer ülkemizde üretimlere ara verseydik; tedarik zinciri kırılırdı ve bu süreci ayağa kaldırmak önümüzdeki uzun yılların kayıp olmasına sebep olurdu.
Hükümetimiz salgın döneminde esnaflarımıza, işçilerimize, şirketlerimize hem parasal, hem de vergisel destekler vererek ekonomiye destek oldu. Tabi ki ne kadar yapılsa azdır. Mevcut durumdan olumsuz etkilenen esnafımız için yetersizdir. Ancak yapılanlar azımsanacak düzeyde de değildir.
Dünya genelindeki ekonomik krizin Türkiye’ye yansıması daha şiddetli olmuş gibi görünüyor. Bu sefer kriz teğet geçmedi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Dünya ekonomisinde oluşan dalgalanmalar, ülkemizin ekonomisini de etkilemiştir. Tabi ki dünya ekonomisindeki çalkalanma döviz kurlarının etkisi ile şiddeti katlanarak yansımıştır. Oluşan % 10’luk artış kur etkisi ile bizde TL bazında 20 misli bir etki oluşturmuştur. Ülkemizde üretimin yabancı girdi maliyetlerine bağlı olması, üretim maliyetlerini tetiklemiştir. Tetiklenen girdi maliyetlerine 2022 yılında yapılan asgari ücret artışları, elektrik ve akaryakıt artışları ekonomide fiyatların birden yükselmesine sebep olmuştur. Bu sefer ekonomik kriz % 100’ün üzerinde bir enflasyona dönüşmüştür. Ekonomimiz ciddi şekilde etkilenmiştir. Yine de hükümetin Kur Korumalı Mevduat Uygulaması, sabit kur sistemine geçişi kolaylaştırmış ve enflasyonun belinin kırılmasına yardımcı olmuştur.
2023 yılında ekonomik beklentiler sabit beklenmektedir. Enflasyonla mücadeleye devam edilmelidir. Aksi takdirde 90’lı yılların yüksek enflasyonlu dönemine geçişimiz kaçınılmaz olur.
Birey / Ticari kuruluş / şirket ölçeğinde ekonomik krize karşı nasıl pozisyon alınmalı. Önerileriniz neler?
Şirketlerin veya bireylerin 2023 yılında harcamalarına dikkat etmelerini önermekteyiz. Dövize dayalı yatırımlardan uzak dursunlar. Maliyet artışlarına karşı tedbirler alsınlar.
Çok iş çok para değildir. Az ama kaliteli iş ile çok para kazanmayı hedeflerine koysunlar.
Bireyler de lüzumsuz harcamalar yapmasınlar. Ayaklarını yorganlarına göre uzatsınlar. Gelecek yıllarda enflasyon dizginlenmezse hem şirketler hem vatandaşlarımızın maliyet artışları sürecektir.
Bu nedenle 2023 yılı temkinli davranılması gereken bir yıldır. Hamdolsun hükümetimiz işletmelere kredi desteği, istihdam desteği veriyor. Bize göre bu desteklerin daha da arttırılması gerekir. İşletme sahipleri dövize yatırım yapmaktansa hammadde alsınlar. Borsaya giren vatandaşlarımız tüm varlıklarını yatırmasınlar. Her zaman yumurtaları aynı sepete koymak hatalıdır. Birkaç yatırım seçeneğini birlikte değerlendirsinler.
“Yeni personel istihdam eden her şirketin, 6 ay personel maaşını ve SGK primini işsizlik fonundan karşılamalıyız. Emeklilere en az asgari ücret kadar maaş vermeliyiz. Sosyal Güvenliği tek tipe indirerek 4a, 4b ve 4c ayrımını komple kaldırmalıyız.”
Var olan ekonomik tabloyu Türkiye ölçeğinde değerlendirdiğimizde ‘çıkış yolu‘ için uygulanan politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sizinle çok sayıda röportaj yaptık. Hepsinde somut öneriler sundum. Bu kez de yeni önerilerim olacak.
Öncelikle Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Oranını aynı yapmalıyız. Her ikisi de % 20 olmalıdır.
Kademeli Gelir Vergisi uygulamasını kaldırmalıyız. Kaldıramıyor isek ilk dilimi bir milyon TL olarak belirlemeliyiz. Böylelikle çalışanı, esnafın vergi baskısını azaltmış oluruz.
Yeni personel istihdam eden her şirketin, 6 ay personel maaşını ve SGK primini işsizlik fonundan karşılamalıyız.
Emeklilere en az asgari ücret kadar maaş vermeliyiz.
Sosyal Güvenliği tek tipe indirerek 4a, 4b ve 4c ayrımını komple kaldırmalıyız. Herkesin emeklilikte tek tip şarta tabi olmasını sağlamalıyız.
Çalışanların kıdem tazminatını fon hesabına almalıyız. Bu fondan ancak emekli olunca ödenmesini sağlamalıyız.
KDV oranını % 1’e indirmeliyiz. Bu mümkün değilse % 5’e indirip, indirim mekanizmasını kaldırmalıyız.
Meslek Liselerini özendirmeliyiz. Herkesin üniversiteye gitmesi gibi bir olaydan vazgeçmeliyiz.
Eski kanunları güncelleme yaparak, gelişme ve ilerleme yapamayız. Mutlaka VERGİDE, EĞİTİMDE, ADALETTE reform yapmalıyız.
Sizce ‘Yeni dünya düzeni’ kavramı ile yaşanmakta olan krizlerin – savaşların, anlaşmazlıkların bir bağlantısı var mı? Dünya nereye evriliyor?
Dünya yeniden kutuplaşmaya gidiyor. Bilirsiniz zıt kutuplar birbirini iter. Rusya ile Ukrayna savaşı zıt kutupların arasındaki ilk kıvılcımdır. Bu kıvılcıma birkaç Avrupa ülkesi dahil olabilir. Bu durumda üçüncü dünya savaşının çıkmasına ramak kaldı. Amerika’nın amacı bizi de Yunanistan ile kızıştırıp aramızda bir savaş pozisyonu yaratmak. Bu oyuna gelmemeliyiz. 100 yıl önce bizi 4 cephede savaştıran Avrupa bugün de aynısını yapmak istiyor.
Ekonomimizin bağımlılığının azaldığı, çok sayıda doğalgaz ve petrol rezervinin keşfedildiği bu günlerde, en önemli tehlike yabancı düşmanlığını besleyerek bizi birileri ile kavga ettirmek. Bu oyuna millet olarak, hükümet olarak gelmemeliyiz. En kötü barış, savaştan iyidir. Ecdadımız 100 yıl önce bu senaryoyu yaşadı. Aynı filmi tekrar etmeyelim.
Siyasi bir hedefiniz var mı?
Ben ülkeme hizmetten hiçbir dönem kaçmadım. Şartlar oluşursa tabi ki elimizi taşın altına sokarız. Şu an için mesleki faaliyetlerimle, seminer ve konferanslarımla meslektaşlarıma, camiamıza destek veriyorum.
Amacımız; ülkemizin istikrara kavuşması, VERGİDE, EĞİTİMDE, ADALETTE reformların bir an önce yapılması ve bu coğrafyada huzurlu, müreffeh yaşamın hayat bulmasıdır.
Söyleşimizde sorularımızı cevaplarken birçok konuda çarpıcı bilgilere de yer verdiniz. Teşekkür ederiz.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de size teşekkür ederim.