AYAK GEYİĞİ – METİN YAZICI KÖŞE YAZISI

Herhangi bir uzvunuza özel bir yakınlık duyduğunuz oldu mu bilmem.

(Benim oldu demeye getireceğim sözü)

Benim oldu.

Bir gün çekyatta uzanmış film seyrediyoruz. Ben arada bir ayak parmaklarımla Hacivat -Karagöz oyunu oynuyorum. Film sıkıcı yani.

İşte ne olduysa o gün oldu:

Arkadaşım “Valla benimkilerden güzel ayakların var” diye bir iltifat ediverdi.

Ayaklarım adeta yerden kesildi.

Müthiş havaya girdim.

İşte o gün bu gündür, üçünün de bende ayrı bir yeri vardır!

El üstünde tutarım onları.

Gözüm gibi bakarım:

İki ayağıma, bir de arkadaşıma.

 

Bu arada, hayata ve ayaklarıma bakış açımın değiştiğini de itiraf etmeliyim.

 

“Bırak şimdi bu ayakları” diyerek konuyu önemsemeyebilirsiniz elbet.

Ama önemsemezseniz, önemsettirirler gülüm!

 

Sırf komiklik olsun diye giderayak değil; ölçüp biçip, ayağımızı denk alarak yazıyoruz ne yazıyorsak…

Ayak bu çünkü. Gücünü tabandan alıyor! Önemli.

 

Boşuna dememişler:

‘Cennet anaların ayakları altındadır’ diye.

Allah birinin işlerini rast getirecekse, ‘yürü ya kulum’ der!

Yürüyen ayak pas tutmaz…

Aya ilk ayak basan insan tarihe geçmiştir.

Gol krallarına altın ayakkabı hediye edilir.

En tatlı sohbetler, ayaküstü yaptıklarımız,

En tatlı yemekler ayaküstü atıştırdıklarımızdır.

En kıymetli alkış, ayakta yapılandır.

Annemiz bize kızdığında; ‘ayakların kırılsın’ der.

Mafyayı kızdırırsanız; sizi ayaklarınızdan vurur.

Bir iş yerinde başınıza gelebilecek en büyük felaket, iş arkadaşınızın ayağınızı kaydırmasıdır.

Ecdadımızın dünyada ayak basmadığı tek bir kıta bile kalmamıştır.

Biz bu memleketi, hep birden ayağa kalktık da kurtardık.

O yüzden, dost başa düşman ayağa bakar.

‘Ayak takımı’ deyip geçmeyin. Onlar olmadan bir ayak boyu yol alamazsınız.

Ayak ile ilgili hangi şarkı piyasaya çıkmışsa popüler olmuştur. Nazan Şoray’ın ‘Ayağında gümüş halhal’, İbo’nun ‘Ayağında kundura’ ve Mahsun’un ‘Ayaktayım yıkılmadım’ şarkıları hala unutulmuş değillerdir.

 

Ben şahsen ayaklarıma özel bir özen gösteririm. Kimse bu konuda bana ayak uyduramaz. Örneğin; diğer ayağım incinmesin diye, ayak ayak üstüne atmam.

Yorganımı ayağıma göre uzatırım.

Sürekli okurum; sırf bana ‘ayaklı kütüphane’ desinler diye.

Organ bağışı kapsamında, kimi gözünü, kimi böbreğini, ciğerini, dalağını, pankreasını, bademciklerini, yüreğini falan; ben ise ayaklarımı bağışlarım.

Ömür boyu üç – beş defa hastalandım, onları da ayakta tedavi olarak atlattım.

Ne yaptı – etti çalıştıysam; hep kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek için yaptım.

Bir gün elden ayaktan düşersem, en çok ayaktan düştüğüme üzülürüm.

 

Size de tavsiyem; ayaklarınızın kıymetini bilin, onları arkadan vurmayın, sıkmayın, onlarla dost olun.

Onları yormayın, yıpratmayın, üzmeyin. Merdiven çıkmayın, düz ayak yerleri tercih edin.

Ayaklarınızı üşütmeyin, terletmeyin, kokutmayın, burkmayın, kırmayın, morallerini bozmayın, onları motive edin.

Birbirinize ayak oyunları yapmayın.

Ayağınızı başınıza toplayın. Onlara mukayyet olun!

 

Bir çırpıda okudunuz ve bitti işte!

 

Ama bunları yazabilmek için biz ne yollar yürüdük, neler gördük geçirdik.

Şu ayaklarımın dili olsa da konuşsalar…

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.