“Oğlum hırsızlık, dolandırıcılık, namus meselesi gibi yüz kızartıcı bir olayla sakın karşıma çıkma. Eve böyle dönmektense kendini Boğaz Köprüsü’nden aşağı at. Şerefli, haysiyetli, ahlaklı, namuslu ve dürüst bir yaşam önceliğin ve idealin olsun.”
O, BABASINI ilk olarak 5 yaşında görüp kucaklayabilmiş. Şimdilerde, ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın ’35 Yaş Şiiri’ni geride bırakmış, 37 yaşında orta yaş dönemine girmiş bir iş insanı, politikacı, aile babası.
Coğrafyamızda yaşayan çoğu insan gibi bu yaşa gelinceye kadar yokluklarla, zorluklarla mücadele etmiş. O yüzden de büyüklenmekten, kibirden uzak, mütevazı.
Büyük Birlik Partisi Pendik İlçe Başkanı Erdi Ceylan’dan bahisle başladığımız bu röportajımızda, onu daha yakından tanımak için hazırladığımız soruların cevaplarını aldığımızda; okurlarımızla ‘bir hayat hikâyesi’ paylaşmış olacağız.
Bu hikâye; sokakta caddede, çarşıda pazarda, sosyal ve kültürel etkinliklerde, eş dost muhabbetlerinde, iş dünyasında, siyasi faaliyetlerde zaman zaman karşılaşabileceğimiz ilçemiz Pendik’ten bir insanın hayat hikâyesi.
İlginizi çekecek, yer yer kendinizle de benzerlikler görebileceğiniz, üzerine yorumlar yapabileceğiniz bu röportaj dileriz sizlere de keyif verir.
Bizi özgeçmişiniz hakkında bilgilendirir misiniz?
Sivas Yıldızeli Esenköy 1988 doğumluyum. İlkokulu Yıldızeli’nde, ortaokulu ve liseyi Sivas Pamukpınar Anadolu Lisesi’nde yatılı olarak bitirdim. Öğrencilik hayatımda 6 yıl ailemden ayrı düştüm. Yükseköğrenimime halen devam ediyorum. İnşaat teknikeriyim ve müteahhitlik ile iştigal ediyorum.
Yeni evli sayılırım. 25 Mayıs 2024 evlilik tarihim. Eşim Hülya Hanım da Sivaslı. 12 yıl Kavakpınar’da ikamet ettim. Evlendikten sonra Yakacık’a yerleştik.
Annem Zehra Hanım, Babam Lütfi Bey 4 kız 2 erkek 6 çocuklu bir ailenin ferdiyim. Ben 5 numarayım.
Çocukluk döneminiz nasıl geçti? Çocukluk arkadaşlarınız ile halen görüşüyor musunuz?
Çocukluğum pek renkli geçti sayılmaz. O dönemler de oldukça zor şartlar mevcuttu. 13 yaşına kadar okul tatillerinde köyde çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştım. Tek eğlencemiz arkadaşlarla arsada top oynamaktı. Biz sağlam, samimi arkadaşlıklar kurduk. Birçok çocukluk arkadaşımla halen görüşüyorum. Emre, İsmail, Selahattin, Fatih, Eyüp bunlardan birkaçı.
Diyar isimli arkadaşımız da şehit oldu.
Anne ve babanızla nasıl bir diyaloğunuz vardı?
Aslında bunu kelimelerle anlatmak zor. Çünkü yaşanmışlıkları, o dönemlerdeki duygu ve düşünceleri kelimelerle birebir örtüştüremezsiniz. Yani kelimelerin kifayetsiz kaldığını söyleyebilirim. Annem çilekeş, cennetlik bir kadındır. Öncelikle 6 kardeşi çekip çevirmek kolay değil. Bir de o dönem amcamın 4 çocuğu da biz de kaldı ve 10 çocuk olduk. Annem hepimize sevgisini sular seller gibi akıtan mübarek bir kadındır. Hakkını ödeyemeyiz. Babamı ilk kez 5 yaşında gördüm ve ayaklarına sarıldım. Annem bana hamile iken o İstanbul’a çalışmaya gitmiş ve ancak 5 yıl sonra dönebilmişti. Onu görüp ayaklarına sarıldığımda babam beni kucağına alıp sevdi. O an benim hayatımda iz bırakan bir andır. Heyecanını, sıcaklığını halen içimde muhafaza ederim. Babam son derece saygın ve biraz da otoriter bir adamdır. Onu hep örnek alır, sözlerine itibar ederim. İstanbul’a çalışmak için geldiğimdeki nasihati halen kulağımda küpedir, “Oğlum hırsızlık, dolandırıcılık, namus meselesi gibi yüz kızartıcı bir olayla sakın karşıma çıkma. Eve böyle dönmektense kendini Boğaz Köprüsü’nden aşağı at. Şerefli, haysiyetli, ahlaklı, namuslu ve dürüst bir yaşam önceliğin ve idealin olsun.”
Eşiniz ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Liseden sonra inşaat sektöründe çalışmaya başlamıştım. Kayınbiraderim asayiş şubede polis memuruydu. Kardeşine yani müstakbel eşime onun aracılığı ile bir daire sattım. Yani bir anlamda eşimin önce parasını aldım, sonra kendisini. Tabii ki şimdi her şeyim onun sayılır.
Kayınbiraderim ile samimi olunca, onlar da beni ailecek tanıyıp sevince iş kolaya vardı. Babam eşimi ailesinden istedi ve şu an çok mutluyuz.
Eşim mükemmel bir insandır. Bana güvenir. Anlayışlıdır. İş ve siyaset dolayısıyla eve geç geldiğim günler olur. Hiç şikâyet etmez. 36 yaşında evlendim. O karşıma çıkmasaydı evlenmezdim. İyi ki var. Ondan kuvvet alıyorum.
İstanbul’da da Pendik’te de çok Sivaslı var. Sivaslı olmak nasıl bir şey?
Öncelikle, Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, Sivaslı. O yüzden Sivas bizim kara sevdamızdır. Sivaslı olmakla gurur duymak için Muhsin Yazıcıoğlu tek başına yeterli bir nedendir.
Evet sayıca oldukça fazlayız. Örneğin benim akrabalarım ve köylülerimden sadece Kavakpınar’da 500 – 600 hane var. Fakat Sivaslıların özellikle siyasi platformda, layık olduklarınca, yeterince temsil edildiklerini söyleyemem. İstanbul’da bir belediye başkanımızın dahi olmaması bu noktada bir göstergedir. Birlik ve beraberliğimizi, dayanışmamızı artırmamız gerektiğine inanıyorum.
Sivaslı dedim mi önce kutsal değerlerine, devletine ve milletine bağlı yiğit insanlar akla gelir. ‘Yiğidolar’ lakabı boşuna söylenmemiş hakkımızda. Misafirperverliğimiz ve cömertliğimiz ile de anılan bir topluluğuz.
Askerliğinizi nerede yaptınız?
Askerliğimi 2008’de Yeni Foça Komando Birliği’nde yaptım. Özel kuvvetlerde görevliydim ve oradan bir başarı plaketim mevcut.
Bize iş hayatınızdan da bahseder misiniz? Nasıl başladı, bugüne kadar neler yaptınız ve şu an neler yapıyorsunuz?
Babam inşaat işleri ile uğraşırdı. Bu yüzden İstanbul’a gidip gelirdi. Ben de lisedeyken tatil zamanlarımda aileme destek olmak için ona yardımcı olarak yanında çalışırdım. 2000 yılından sonra ailecek Pendik Kavakpınar mahallesine yerleştik. 2009 yılında köydeki hayvanlarımızı sattık ve İstanbul’da iki daire alıp müteahhitliğe başladık.
Askerliği bitirdikten sonra Cezayir, Irak, Suriye’de 3 yıl, kısa bir süre de Azerbaycan’da otomotiv ve inşaat sektöründe çalışarak iş dünyasında tecrübe sahibi olmuştum. Türkiye’ye dönünce 2014 yılında Erdi Ceylan İnşaat unvanı ile kendi şirketimi kurdum. Bu şirket halen duruyor fakat aktif değil. 2015 yılında babam ile ortak kurduğumuz Lütfioğlu İnşaat şirketini halen aktif olarak sürdürüyoruz. Şirket olarak bugüne kadar yaklaşık 500 dairelik projeler hayata geçirmiş durumdayız. Şu an Güllübağlar ve Kavakpınar’da devam eden projelerimiz mevcut. Maltepe Zümrütevler’de de 22 proje tamamladık. Sektörde yoğun bir trafiğimiz var ve tecrübemizi oldukça pekiştirdik.
İş anlayışınız, çalışma prensipleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Ben kendi oturacağım özellikleri taşımayan hiçbir projenin içinde olmam. İşimin her safhasını baştan sona takip ederim. Sıfırdan daire teslimine kadar ki tüm aşamaların içinde bulunurum.
Ne yapacaksam açık ve net bir şekilde müşterilerimi bilgilendirir söz verdiğim ne varsa fazlasıyla yerine getiririm. İnşaatlarımda kaliteli malzeme, kaliteli işçilik, zamanında teslimat olmazsa olmazlarımdandır.
Güven, müşteri memnuniyeti, onların bizi tavsiye etmesi benim için önemlidir. Bugüne kadar Lütfioğlu İnşaat’tan daire alan herkes mutlu ve memnun kalmıştır. Çünkü bir daireyi sattıktan sonra da satış sonrası hizmetlerimiz sürer. Musluk bozulsa tamir ettiririz. Bir de faiz, enflasyon farkı gibi şeyleri satışa yansıtmayız. Dairelerimizi fahiş değil uygun fiyatlarla satışa sunarız. Sektörde yeniliklere uyum sağlamak için çaba sarf ediyoruz. Kavakpınar’da ilk yerden ısıtmalı daireler yapan firmalardan biriyiz. Müşterilerimizin talepleri doğrultusunda da kendimizi yönlendiriyoruz. Hem daha iyisi için imkanları değerlendiriyoruz.
Kendinizi nasıl bir insan olarak tanımlarsınız?
Ben önce insan olmaya değer veririm. Bir söz var, “Ara sıra aynaya bakmalı insan. Yakışıklı mıyım ya da güzel miyim diye değil; insan mıyım diye.” Bu söze bayılırım. Kavgacı değilim. Hep çözüm odaklı olmayı tercih etmişimdir. Dürüstlüğe önem veririm. Öyle yetiştirip terbiye aldım. Milli ve manevi değerlerimize, aile kavramına, arkadaşlığa dostluğa, yardımlaşmaya önem veririm. Spor yapmayı severim. Fenerbahçeliyim. Adımı Hasan amcam koymuş. Ben doğduğum dönem Fenerbahçe’de Rıdvan – Aykut – Erdi top oynuyormuş. Kura çekmişler. Üç isim arasından Erdi çıkmış.
Müzik dinlemeyi severim. Özellikle sazlı sözlü halk ozanlarını. Zaten bu Sivas’ın geleneklerinde var. Aşık Veysel en çok etkilendiğim isimlerden biridir.
Şiir ile de ilgiliyim. İlçemizde dinletiler veren Şehrin Şairleri’nin birkaç programına da katıldım. Yusuf Hayaloğlu’nun ‘Ah Ulan Rıza’ şiirine bayılırım. Kitap kurdu sayılmasam da, özellikle tarihi kitaplar okurum.
Eskiden sinemalarda film izlemeyi severdim. Artık pek sık gitmiyorum. Kemal Sunal, Kartal Tibet, Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Filiz Akın, Tarık Akan, Şener Şen ve birçok sinema sanatçısını beğenerek izledim. Eşkiya, Al Yazmalım Selvi Boylum, Çağrı filmleri favorilerim arasındadır.
Seyahat etmeyi severim. Paylaşımcıyımdır. Cimri insanlardan haz etmem. Hayatım boyunca da verdikçe kazancımın arttığına şahit oldum. Yokluğu da bilirim, şükretmeyi de.
Büyük Birlik Partisi Pendik İlçe Başkanı olarak görev yapıyorsunuz. Siyasete ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Neler yapıyorsunuz?
Aslında siyasetin hep içindeydim. Babam 1990’lı yıllarda Recep Tayyip Erdoğan için çalışmış. Onunla tanışmış. Biz ailecek Cumhurbaşkanımıza özel bir yakınlık duyarız. Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun anlayışını benimseyerek siyasetin içerisinde aktif oldum. Genel Başkanımız Mustafa Destici de bayrağı teslim aldığından bu yana aynı anlayışı devam ettiriyor. 2017 yılında BBP Tuzla İlçe Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. Yaklaşık 3 yıldır da Pendik İlçe Başkanlığını sürdürüyorum. Politikada özel bir beklentim yok. Allah rızasını gözeterek vatanıma ve milletime hizmet için çaba sarf ediyorum. İlçe teşkilatımızda özellikle gençlere önem veriyorum. Onlarla toplanıp sohbetler ediyor, faaliyetler gerçekleştiriyoruz.
Pendik Belediyesinin hizmetlerini ve Belediye Başkanı Ahmet Cin’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Belediyenin hizmetleri üst sınırda. Alt yapı, üst yapı çalışmaları, temizlik, sosyal kültürel faaliyetler, yardımlaşma, yatırımlar örnek düzeyde. Belediye Başkanımız Ahmet Cin’i de her anlamda başarılı buluyor, takdir ediyorum.
Ülke gündemi ile ilgili olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada bir ekonomik kriz var. Bu ülkemizde de özellikle son dönemlerde fazlasıyla hissediliyor. Bunda Türkiye’nin diz çökmesini isteyen, büyümesini – güçlenmesini engellemeye çalışan; özel emelleri olan malum güçlerin rolü de var elbet. Gezi olayları, 15 Temmuz, hortlatılmaya çalışılan Kürt – Türk – Alevi - Sünni ayırımı hep bu amaca yönelik işler. Ama bu zor şartları geride bırakacağımıza inancım var. Ekonomi bir yerde düzelir. Önemli olan ahlaki erozyonun olmaması. Ahlak bozuldu mu hiçbir şeyi düzeltemezsiniz…
Ayrıca bu dönem en fazla birlik beraberlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğumuz bir dönem.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail, Gazze’de bir insanlık suçu işliyor. Vahşice soykırım yapıyor. Dünya var olduğundan beri kötüler hep var olmuştur ve sonları kaçınılmaz bir şekilde mağlubiyettir. İsrail de gün gelecek işlediği suçların faturasını fazlasıyla ödeyecektir. Bu aşamada Müslüman kardeşlerimiz için yeterince bir şeyler yapamıyoruz. Dualarımız onlarla.
Sorularımıza verdiğiniz samimi cevaplardan dolayı teşekkür ederiz.
Bu fırsatı verdiğiniz için ben de size ve çalışma arkadaşlarınıza çok teşekkür ederim.