1981'de Şırnak Uludere'de bulunan ve Aramice yazılan Barnabas İncili, Hristiyanlık ve İslamiyet arasındaki tartışmaları alevlendiren iddialar içeriyor. Bu gizemli keşfin ardındaki gerçekler ve İncil'in içeriği hakkında merak uyandıran bilgiler.
Barnabas İncili'nin 1981 yılında Şırnak Uludere'de bir mağarada köylüler tarafından bulunduğu iddia edilmektedir. Aramice dilinde ve Süryani alfabesiyle yazılmış olan bu kitap, uzun yıllar boyunca elden ele dolaşmış ve papazlar tarafından çözülemez olarak kalmıştır. Filolog Hamza Hocagil'in yazıları çözmesiyle İncil'in içeriği ortaya çıkmaya başlamış ve iddialara göre Özel Harp Dairesi ve Vatikan gibi kurumlar da işin içine girmiştir. İncil'in bazı sayfalarının satıldığı, tekrar ele geçirildiği ve Vatikan'ın kitabın peşine düştüğü öne sürülmektedir.
İncil'in İçeriği ve Tartışmaları
Barnabas İncili'nin içeriği, Hristiyanlık inancının temel dogmalarıyla çelişmektedir. İddialara göre İncil'de şu bilgiler yer almaktadır:
Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olmadığı
Beklenen Mesih'in Hz. Muhammed olduğu
Hz. İsa'nın çarmıha gerilmediği
Domuz etinin haram olduğu
Bu bilgilerin Hristiyan dünyasında büyük bir etki yaratacağı düşünülmektedir. İddialara göre Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu ve Esat Coşan gibi isimler de İncil ile ilgilenmişlerdir. Hatta İsrail eski Cumhurbaşkanının torunu Viktoria Rabin'in bu İncil'i okuyarak Müslüman olduğu ve daha sonra öldürüldüğü öne sürülmektedir. Ayrıca gazeteci Kutlu Adalı'nın İncil'i araştırması ve tehditler alarak öldürülmesi de dikkat çekici bir detaydır.
İncil'in Akıbeti ve Komplo İddiaları
Barnabas İncili'nin akıbeti hala belirsizdir. İncil'in nerede olduğu, kimin elinde bulunduğu ve içeriğinin ne kadarının doğru olduğu gibi sorular hala cevap beklemektedir. Bazı iddialara göre İncil, Türk Devleti'nin Batı'ya karşı elinde tuttuğu kozlardan biridir. Ancak bu iddialar kanıtlanmamıştır.
Barnabas İncili, gizemli keşfi, tartışmalı içeriği ve etrafındaki komplo iddialarıyla dikkat çeken bir konudur. İncil'in gerçekliği ve içeriği hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen, Hristiyanlık ve İslamiyet arasındaki tartışmaları alevlendiren bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir.