Çevrenizde olup biten olayları değerlendirirken, bazılarının sizden farklı düşünmesini – yorum yapmasını yadırgar mısınız?
Bu soruyu, yazıyı kaleme aldıktan hemen sonra sorduğum ilk kişi ‘Ben hayır derim’ cevabını verdi. Yadırgamazmış yani…
Ama yaşanmakta olanları değerlendirdiğimizde, durumun pek de öyle olmadığını söyleyebiliriz.
Çoğunluk gerçekten böyle düşünse ve buna uygun davranmış olsaydı; memlekette toplumsal bir barış ve huzur ortamı mevcut olurdu.
Gerçek şu ki; bizler her ne kadar hoşgörüden bahsediyor olsak da; aynı duygu ve düşünceyi paylaşmadığımız insanlarla sağlıklı bir iletişim kurup, ortak noktalar bulmakta zorlanıyoruz.
Peki bu niye böyle?
Farklı düşüncelere sahip olmanın, olayları farklı yorumlamanın ‘doğal’ olduğunu içselleştiremiyoruz da ondan!
Bu noktada ‘içselleştirmek’ anahtar bir kavram.
İçselleştirmeden, ‘mış gibi’ davranırsak; savaş baltalarını bilinmez bir süre için toprağa gömen – duruma katlanan, fakat her an savaşa hazır bireyler topluluğu olmaktan kurtulamayız!
Herhangi bir ev sizin için ne ifade eder?
Kişisel cevabınızı merak ediyorum. Çünkü herhangi bir ev, birçok insan için farklı anlam ve değerler taşıyabilir.
Bir emlakçı o evin kaç para edeceğini, mimar nasıl inşa edildiğini, hırsız o eve nasıl girilebileceğini, evsiz bir vatandaş ise ona nasıl sahip olabileceğini düşünür.
İnsanların sadece farklı meslek sahibi olmaları bile ‘ev’ kavramı üzerinde çeşitli yorumlara yol açabilirken; ekonomik, sosyal, kültürel, politik konular gibi çok daha elastiki kavramlar hakkında, ‘aynı şeylerin düşünülmesini’ beklemek zordur.
Boş bir bardak düşünün.
Bu bardağın içine ‘su’ doldurursanız karşıdan baktığımızda saydam bir renk, bir yudum içtiğinizde de ‘su’ tadı alırsınız.
Aynı bardağa ‘çay’ dolduracak olursanız, karşıdan baktığınızda kırmızı bir renk, bir yudum içtiğinizde de ‘çay’ tadı alırsınız.
Eğer bu bardağa ‘limonata’ doldurursanız sarı bir renk görecek, içtiğinizde de ‘limonata’ tadı alacaksınızdır.
İnsan beyni de, doğduğunda boş bir bardağa benzer.
Kişi ailesinden, okulundan, arkadaşlarından, içinde bulunduğu çevreden, okuduklarından, gezip gördüklerinden, yaşadıklarından ne almışsa beyni onlarla dolar.
Onların rengini alır, tadını verir…
Bir soru daha!
Su dolu bir bardağa bakıp rengi kırmızı değil diye kızar ya da bir yudum içip çay tadı alamadınız diye bozulur, bu yüzden bardağı fırlatıp atarak kıracak olursanız; ne kadar doğru davranmış olursunuz?
Bu tutum, herhangi bir konuda aynı şeyleri düşünmediğiniz bir insanı yadırgamak, ötekileştirmekle eş değer bir şeydir…
İdeal olan, birbirlerine benzer nesne ya da olayları farklı yorumlayabileceğimizin ‘doğal’ olduğunu kabul etmek, içselleştirmektir.
Bu kavrayış bizlere; birbirimizi tanıma, anlama ve birbirimizden lezzet alma, fikir dünyamızı zenginleştirme adına önemli bir zemin oluşturabilecektir.
Diyeceğim:
Bu noktada bize düşen; “Ortada kuyu var yandan geç” şeklinde kolaycı bir anlayış ile hareket etmek yerine; kuyudan su çıkarmaya çalışmaktır…
Derinlere indiğimizde yeşilin kırmızıdan daha mavi olduğunu göreceksiniz…