Karen Armstrong, İngiliz yazar, yorumcu ve dinler tarihçisi. Karşılaştırmalı din hakkındaki kitapları ile tanınmaktadır.
Bir Batılının gözünden son peygamber’in hayatı…
Hz. Muhammed’in hayatı, Batılı bir din tarihçisinin objektif bakış açısıyla ve bez ciltli özel baskıyla okuyucuyla buluşuyor.
Batı tarafından sürekli tehdit olarak görülen ve dünyanın en fazla yanlış anlaşılan dini İslâmiyet’tir. İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’in Batılı bir yazar olan Karen Armstrong tarafından yazılan bu kapsamlı ve tarafsız biyografisi, İslâmiyet ve Müslümanlar hakkında doğru bir anlayış yansıtıyor.
Kabul görmüş kaynaklardan ve kendi derin araştırmalarından yararlanarak Son Peygamber’in adım adım izinden gidiyor ve örnek bir Müslüman’ın nasıl olacağını ‘Mükemmel İnsan’ın hayatı üzerinden ortaya koyuyor.
Armstrong Hz. Muhammed kitabında, aynı zamanda İslâmiyet’i diğer semavi dinler olan Musevilik ve Hıristiyanlık ile karşılaştırarak hem tarihsel hem de dinî bir gelişimin izlerini sürüyor.
Glasgow Herald
Hz. Muhammed Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İslam, dünyanın en hızlı yayılan dinidir. Karen Armstrong’un İslam Peygamberi Hz. Muhammed hakkında hazırladığı bu biyografi çalışması, bize İslamiyet ve bu dine bağlı insanların dünya görüşleri hakkında güçlü ve doğru bir anlayış sunmaktadır. Hz. Muhammed, aynı zamanda İslamiyet’i kendisine en yakın iki din olan Musevilik ve Hristiyanlık ile de karşılaştırmaktadır.
“Bu kitap, İslamiyet’i bir din olarak anlamak ve Hz. Muhammed’in nefes kesici yaşam öyküsünü öğrenmek için son derece yararlı bir kaynak.”
Glasgow Herald
“Sadece Batılı okurların yanlış anlayışlarını ve kanılarını düzeltmekle kalmayacak, aynı zamanda Müslümanlar için önemli derecede dinî görüş sağlayacak bir kitap.”
Muslim News
Kitabın Yazarı Karen Armstrong Kimdir?
Katolik bir rahibe olarak yedi yıl geçirdikten sonra 1969’da ayrıldı ve Oxford Üniversitesi’nden edebiyat lisans diploması alıp Londra Üniversitesi’nde modern edebiyat dersleri vermeye başladı. Aynı zamanda bir kamu kız lisesinin de İngilizce bölüm başkanlığını yaptı. 1982’de serbest yazarlığa ve görsel yayıncılığa başladı ve 1983’te ortadoğuda St. Paul’ün eserleri ve hayatını konu alan altı bölümlük bir belgesel dizisi çekiminde görev aldı. Diğer televizyon çalışmaları Varieties of Religious Experience (Dini Tecrübenin Türleri, 1984) ve Tongues of Fire (Ateşten Diller, 1985) gibi yapıtları içermektedir ki ikinci yapıt dini ve şiirsel ifade ile ilgili aynı isimli bir antoloji oluşturması ile sonuçlanmıştır. 1988’de (ve 1991, 2001 sonraki baskılar) yayınladığı Holy War (Kutsal Çatışma) adlı eseri batıda sert eleştirilere hedef olmasına yol açmıştır.
Karen Armstrong Kitapları – Eserleri
Tanrı’nın Tarihi
Mitlerin Kısa Tarihi
Hz. Muhammed: Bir Batılının Gözünden Son Peygamber’in Hayatı
Tanrı Adına Savaş
İncil
Tanrı Savunusu
Hz. Muhammed
Büyük Dönüşüm
İslam
Buda
Kan Tarlaları
Kudüs Kutsal Şehir
Kudüs’ün Tarihi
Karen Armstrong Alıntıları – Sözleri
Kederler içindeki Orpheus,karısının kaybı yüzünden ömrü boyunca yaş tutmuş ve şiddet dolu,korkunç bir ölümle yüzleşmişti:Tekrar evlenmeyi reddederek Trakya kadınlarını öyle öfkelendirmişti ki kadınlar elleriyle onu parçalara ayırmışlardı. (Büyük Dönüşüm)
Buda yüzünde canlı bir gülümsemeyle, insan zihnini ormanda dolaşan bir maymuna benzetiyordu: ‘Bir dalı kavrıyor, sonra onu bırakıp bir diğerine yöneliyor.’ (Buda)
Herhangi bir mitin değerini ve doğruluğunu değerlendirmenin tek yolu ona uygun hareket etmekti. (Tanrı Savunusu)
Yahweh İsraillilere birbirlerine karşı nazik olmayı öğütlemiş olabilirdi ama yabancılara merhamet göstermemeleri gerekiyordu. (Büyük Dönüşüm)
“Hakikatın peşinde olan kişi, hiçbir bilimden kaçınmamalı, hiçbir kitabı küçümsememeli, tek bir inanca da daha fanatik biçimde bağlanmamalı.” (Tanrı’nın Tarihi)
Kendi yüreğinize baktığınızda, neyin doğru olduğunu bildiğinizi göreceksiniz. (Buda)
“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet , degiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.” (İslam)
Kur’an, Medine’deki Müslümanları cihada hazırlama ya başladı. Savaş ve kan kaçınılmazdı ama cihat kelimesinin temeli, aslında “kutsal savaş”tan fazlasını ifade etmektedir. Fiziksel, ahlaki, ruhsal ve entelektüel bir çaba anlamına gelmektedir. Eğer Müslümanlar amaçlarını gerçekleştirmek için öncelikle savaş ve şiddeti kullanmayı düşünselerdi, silahlı çatışmaları ifade edebilecek çok farklı Arapça kelimeler de vardı; harb (savaş), sıra ‘ (çatışma), me ‘rake (meydan savaşı) veya kital (öldürme) gibi. Ama bunun yerine daha belirsiz, geniş anlamlar ifade eden bir kelime seçmiştir. Öte yandan, cihat, İslam’ın beş şartından biri değildir ve Batı’da yaygın olan görüşe rağmen, dinin merkezinde yer almamaktadır. Ama Müslümanlar yoksul ve zayıfın sömürülmediği saygın ve adil bir toplum yaratabilmek için her alanda – ahlaki, ruhsal ve politik – mücadele etmeye hazır olmalıydılar. Bazen savaşmak kaçınılmaz olabilirdi ama bu, cihadın bütününün sadece bir parçasıydı. Hz. Muhammed’in bir meydan savaşından dönerken şöyle dediği bilinir: “Küçük cihattan daha büyük cihada dönüyoruz.” Çünkü kişinin kendi içindeki ve günlük hayatın tüm detaylarındaki kötülüğü yenmesi çok daha zor ve esastı. (Hz. Muhammed: Bir Batılının Gözünden Son Peygamber’in Hayatı)
İnancın bilgiye, bilime ve kesinliğe gereksinimi yoktur. (Tanrı’nın Tarihi)
Granada’nın işgaliyle tamamlanan İspanya’nın birleşmesi, etnik temizlikle başarıldı, Müslümanlar ve Yahudiler yurtlarını kaybettiler (Tanrı Adına Savaş)
Eski Müslüman toprağı Endülüs’ün İspanyollar tarafından alınması reconquista, İberya Yahudileri için bir felaketti. İslami devlette, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam üç yüz yıl boyunca göreli bir ahenkle beraber yaşayabilmişlerdi. (Tanrı Adına Savaş)
Demeter kızına kavuşunca,dünya yine çiçeklere büründü fakat kış aylarında kızı yeraltına inince yeryüzü de ölüyordu. (Büyük Dönüşüm)
Dionysos ilk asmayı Attikalı çiftçi İkarus’a vermiş ve üzümleri nasıl hasat edeceğini göstermişti.Çiftçinin arkadaşları şarabın tadına bakınca alkol doğrudan beyinlerine ulaşmış ve hepsi sarhoşlukla yere kapaklanmıştı.Daha önce hiç sarhoş olmadıkları için,köylüler İkarus’un onları öldürdüğünü sanmışlardı.Onu sopalarla ölümüne dövmüşler ve İkarus’un kanı şaraba bulaşmıştı.Trajik bir son olarak,çiftçinin kızı Erigone babasının kırıklar içindeki cesedini bulunca kendini asmıştı. (Büyük Dönüşüm)
Göreceğimiz gibi, en yaygın duygular, uç durumlarda, sert şekilde patlak veren acizlik ve yok olma korkusudur. (Tanrı Adına Savaş)
Mitoslarda Ana Tanrıça kurtarıcı değil, ölüm ve kederin sebebidir. (Mitlerin Kısa Tarihi)
Bir hayvan ayın eşliğinde tanrılara verildiğinde onun ruhu yok olmaz,evcil hayvanı temsil eden Geush Urvan’a (Boğa’nın Ruhu) dönerdi.Aryanların sığırlarıyla bağları çok sıkıydı.Bu şekilde kutsanmamış bir hayvanın etini yemek günahtı çünkü saygısızca öldürme fiili onu sonsuza dek mahveder ve dolayısıyla tüm yaratıkları akraba kılan kutsal yaşamı kirletirdi. (Büyük Dönüşüm)
Eğer bugün Müslüman kadınlar kendilerine sunduğumuz özgürlükleri reddediyor gibi görünüyorlarsa, bunun nedeni sapıklık değil, Batılıların kadınlar ve cinsiyetler arasındaki ilişki hakkındaki görüşünün bozulmuş olmasıdır. Eşitlik ve özgürlükten söz ediyoruz ama aynı zamanda reklamlarda, pornografide ve eğlence ortamlarında kadınları sömürüyor ve aşağılıyoruz; hem de Müslümanların son derece tuhaf ve sapıkça bulduğu bir şekilde. (Hz. Muhammed: Bir Batılının Gözünden Son Peygamber’in Hayatı)
“Tanrı’yı gizem olarak görmek yerine, filozoflar onun aklın kendisi olduğuna inanmaktaydılar.” (Tanrı’nın Tarihi)
Kendi kendinizin adası, kendi kendinizin sığınağı olmalısınız ve bunları başka birinde aramamalısınız. (Buda)
Benliğini seven bir kişi diğerlerinin benliğine de zarar vermemeli. (Buda)