“Evlenmeden olmaz” diyen,evlenmeden olmayan kızlardandı.
Güldüğünde,zamanı geldiği halde bir türlü öldürmeye kıyamadığı içindeki çocuk,korkusuzca çıkardı olmuş dudaklarından.
Onu o halde gülerken öptüğünde,ışıltılı bir haz,neşeli bir sabah kahvaltısı tadı duyardı insan.
Güzelliği,gücüydü ve hep yenmek zorundaydı.
Yenilmenin,hayata bağlayan hırsından yoksundu.
Kendisini reddedecek erkeği arıyordu.
En çok reddedecek olana aşık olmaya hazırdı..
Bunu bilmiyordum ve benim de onun kadar büyük bir reddedilişe ihtiyacım vardı.
Bir öğle üzeri,Haydarpaşa Tren Gar’ında,Adapazarı Ekspresi ikinci yolun baş tarafından hareket etmek üzereyken reddetti beni.
Gar’ın soğuk taşlarının üzerinden bir güvercin havalandı.
Bunun,benim o anki duygusal durumumla bir ilgisi yoktu.Bir hamal ürkütmüştü güvercini.İlgisi olsaydı,duygularım o kadar yoğundu ki,havalanan,güvercin değil,hamal olurdu.
Üzüntüm,zevk alamayacağım kadar büyüktü.
Giderken,arkasından,mankensi yürüyüşüne,ağırlığı yüzünden onu daha dik başlı,burnu havada biri yapan siyah dolgun saçlarına baktım.
İleride birgün evlenecek,daha sonra hayal kırıklığına uğrayacak,onu mutsuz eden kocasından intikam almak için bilerek çirkinleşecek,şişmanlayacaktı,biliyordum.
Takvimsiz günlerden birinde,sokakta evkadını evkadını yürürken karşılaşacaktık.
Eski gülüşlerinden biriyle içimi oyup yanımdan geçip giderken,benim,geçmişte kazanılmış,sıkıldığında teselli eden küçük zaferlerden biri olduğumu düşünecekti.
Ben de onu,en güzel yenilgim diye hatırlayacaktım…..