BİR KAMU KURUMUNU NE YAPSAK DA ÇÖKERTSEK?

Kamu kurumları, kendisini var eden millete hizmet vermek üzere var.

 

Kamu kurumları modern binâlara kavuşsalar ve modern teknolojilerle donatılsalar da söz konusu kamu kurumlarının bir türlü “çözülemeyen” ya da “çözülmek istenmeyen” kronik yapısal sorunları hâlâ devâm ediyor.

 

Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilâtında büyük bir motivasyon bozukluğu bulunmakta; haksız uygulamalar, çalışma iştiyâkini azaltmakta ya da tamâmen ortadan kaldırmaktadır.

 

Bâzı yüksek, orta ve alt kademede görev alan personeller; kurumun disiplin cezâlarını ve Türk cezâ hukûkunun cezâlarını da göze almak sûretiyle, yasa ve ahlâk dışı yollara sapmaya devâm etmektedir.

 

Bu nedenle; vatandaşların Kamu kurumlarına ve Kamu çalışanlarına bakışında, belirgin bir şekilde “negatif yönde” büyük bir değişim başlamıştır:

 

          -Artık, şerîatin kestiği parmak acıyor!

 

         -Artık, Devlet’e karşı boyun kıldan çok daha kalın!

 

O nedenle; Kamu kurumlarındaki sorunların, sadece “taraflardan birinin gayreti” ile çözülmesi mümkün değildir.

 

Her iki tarafın “Devlet+Millet” olarak aynı niyeti taşımak üzere“sorunlara birlikte el atma”sı gerekmektedir.

 

Her biri bir kitapta bahis konusu olabilecek kadar derin detayları olan bu yapısal sorunlardan ve “sorun çözmeye istek duyacak olanlara yol gösterici olacak olan”çözüm önerilerinden bâzılarını ana başlıkları ile özetleyecek olursak aşağıdaki şekilde îzâh edebiliriz:

 

Açıklamalara, konu başlığındaki gibi ters ironi yöntemiyle “yapılmaması gerekenleri îmâ etmek” sûretiyle girecektim; ama, “ya kırk yılda bir dediğimi yapmaya kalkarlarsa!” diye çekindim açıkçası.

 

Onun için, biz herkesin bildiği standart yoldan gidip işin nasıl olması gerektiğine bakalım hep birlikte.

 

Kamu kurumlarının “îtibâr”ını ve personelin de “iştiyâk”ini geri kazanmasını sağlamak için aşağıdaki önerilerin dikkate alınması faydalı olacaktır:

  

A-Atamalar

1-Hakkında kovuşturma ve şâibe bulunan siyâsetçi ve personeller, hiçbir siyâsî ve idârî göreve atanmamalıdır.

 

2-Bütün kurumlarda kesinlikle; sınava dayalı ve hiçbir şekilde atlama, hoplama ve zıplama olmayacak şekilde hiyerarşik bir terfî modeli oluşturulmalıdır.

 

3-İdârî atamalarda; en düşük kademedeki atama için en az 10 yıl çalışma şartı getirilmeli, üst kademeye atama için alt hiyerarşide en az 3 yıl görev yapmış olmalıdır.

 

4-Atanmış bir personel açık bir suç, kasıt, ihmal, savsaklama, …vb. fiili olmadıkça görevden alınamamalı; eğer haklı nedenle görevden alınmışsa, geri dönüş hakkı olmamalıdır!

 

5-Nâdir hâller hâriç, tavanda bakan ve bakan yardımcıları ile tabanda ilçe müdürleri dâhil olmak üzere: Taşra ve merkezde şûbe müdürü ve daha yukarıda göreve atanan siyâsî ve idârî kadrolar, kesinlikle “ilgili kurumun îfâ ettiği hizmetin temel eğitimini almış” kişilerden oluşmalıdır.

 

6-Hangi düzeyde olursa olsun, kesinlikle kurum dışından idârî atamalar yapılmamalıdır.


Kurum dışından yapılan idârî atamalar, personelin kendini geliştirme ve göstermeye yönelik motivasyonunu bozmakta ve personelde “değersizlik duygusu” yaratmaktadır.


Söz konusu kurum dışı “yetenekli” personel illâ terfî edecek ve ödüllendirilecekse, “daha öncebaşarılı olduğu kurumda” yükselmelidir.

 

7-Kurumda klanlaşmaya müsâade edilmemeli; belirli idârî ve teknik kadrolarda oluşmuş olan klanlar dağıtılmalı ve klan içi “döngüsel atamalar”a son verilmelidir.

 

8-Bâzı personeller; “damızlık personel gibi” ve “Bakanlıkta adam kıtlığı varmış gibi” bir görevden bir göreve, bir görevden diğer bir göreve atanıp durmamalıdır.

 

B-Fırsat Verme, Ödül ve Cezâ Verme

1-Türk Cezâ Kânûnu’nda da “suçun tanımlılığı ilkesi” şeklinde belirtildiği üzere, disiplin cezâları ile ilgili hükümlerde belirtilen “genelgeçer ve belirsiz” , “kale karışık” ve “yoruma dayalı”suç tanımları açık tanımlı bir hâle getirilmelidir.


Kamu Etik Kurulu vb. kurullar, bu konuda düzenleme yapması konusunda yasa koyucuyu sürekli uyarmıştır. Ancak yasa koyucu ve yürütücüler, söz konusu uyarıları dikkate almamakta ısrar etmektedir.

 

2-Müfettişlerin, kulunu cezalandırmak için sebep ve fırsat arayan “yarıtanrı=Allahçık” gibi davranması önlenmeli; incelemeye tâbi tuttukları her personelde mutlakâ “suç bulma ve suç uydurma” tutumundan vazgeçmesi sağlanmalıdır.


Aynı zamanda, müfettişlere ahlâk ve dirâyet bilinci verilerek “tetikçi”olmaları önlenmelidir.


3-Kamu personellerinin, bir ve ikinci derece hısım ve akrabâları ile yakın eş ve dostlarının mal varlıkları yakından tâkîp edilmelidir.


Rüşvet, zimmet ve irtikâp gibi suç işleyenler ile açıklanamaz şekilde mal varlığı artan kamu görevlileri kamu görevinden uzaklaştırılmalıdır.


Ayrıca; söz konusu mêmurlar ile suça yardım ve yataklık edenler, en az 20 yıl hapis cezâsı ile cezâlandırılmalı ve bunların mal varlıklarına el konulmalıdır.

 

4-Kamu çalışanlarının "mal beyânı" usûlü değiştirilmeli, sâdece kendisinin, velî ve vâsî olduğu kişinin mal varlığı beyânı istenmelidir.


Kamu çalışanlarının eşlerinin mal beyânı; bizzat kendi imzâları altında alınmalı, eşlerin "hesap vermeme özgürlüğü" ve "şahsî mal edinme hakkı" diğer eşin bilgisine müdahalesine açık hâle getirilmemelidir. Aynı zamanda, kamu çalışanının eşinin fevri davranışının ve gizli mal edinmelerinin kamu personeli üzerinden disiplin suçu açısından yaratacağı yasal krizler önlenmelidir.


Ayrıca: Banka hesapları, hisse senedi, tahvil ve bono gibi kaydî paralar; kooperatif ve şirket ortaklığı gibi ticâret tescili; işyeri, konut, arsa, tarla ve bahçe gibi tapu tescili; araç ve yat gibi ruhsata tâbi malların beyânı istenmemelidir. Söz konusu varlık ve gelirler, kamu kurumları arasındaki veri tabanı ile merkezî bir denetim ile elde edilmelidir.


5-Fırsat verme, ödül ve cezâ uygulamalarında âdil ve şeffâf olunmalıdır.

 

6-Cezâyı hak edenlere, “aynı suçu işleyen ve işlemeye meyilli olanlara ibret olacak şekilde” cezâ vermek sûretiyle cezânın caydırıcılığı arttırılmalıdır.

 

7-Kamu kurumunun personel yoğunluğuna göre; her ilçede ve ilde, başkanlıkta ve genel müdürlükte her yıl en az 3 personel “yılın personeli” seçilmeli, söz konusu personeller gerçekçi ve değerlilik hissine kavuşacak bir şekilde ödüllendirilmelidir.

 

8-Yabancı dil eğitimine özel olarak fırsat sağlanmalı ve dil eğitimi almak isteyen personel mâlî olarak desteklenmelidir.

 

9-Kamu personelinin ulusal ve uluslararası sahadaki bilgisi ve görgüsü arttırılıp söz konusu personellerin edindiği görgüyü ve tecrübeyi bütün teşkîlât personeline sunacağı fiziksel ve dijital bir ortam oluşturulmalıdır.

 

10-Lise, ön lisans ve lisans düzeyinde “Mesleğe özgü özel eğitim” almış polis, erbaş, subay, hemşire, teknisyen, tekniker, veteriner hekim ve mühendis gibi personelin sırtında bulunan angarya “kâğıt kürek” işleri, aynı işleri yapabilecek diğer lise düzeyinde personel istihdâm etmek sûretiyle üzerlerinden alınmalı; ilgili personelin saha çalışmasına, vatandaş ile daha fazla birlikte uygulamalarda bulunmasına fırsat verilmelidir.

 


Devlet, hepimizin devletidir.

 

Herkesin elindeki yetkiyi ve yeteneği, başta Türk Devleti olmak üzere bütün insanlık için kullanması gerekmektedir.

 

Zoru ve olmazı denemenin kimseye faydası bulunmamaktadır.

 

Kaybedilen zamânın; bütün iyi niyete rağmen verilen yanlış, eksik ve yetersiz kararların vebâli çok büyüktür!

 

Bir insanın hayâtından kaybolan 5 yıl ile bir milletin hayâtından kaybedilen 5 yılın sonucu aynı değildir!

  

Çünkü, bir hükûmet süresi olan 5 yıl dikkate alındığında, bu sürede:

 

            -Fertler, ömürlerinden pek de sorun olmayacak kadar bir zaman kaybederken,

 

        -Bırakın geri gitmeyi, yerinde saymak bile bir millete bir çağ ya da istiklâl kaybettirmektedir!

 

Hakkâniyetli ve sürekli kontrol edilebilir bir sistem kurulduktan sonra, başarı Allâh'a emânet edilmelidir!

 

Çünkü, artık yapılacak herşey yapılmış demektir!

 

Giden gitti, gelen bir!

 

Artık Hükûmetin biraz durup nefes alması, sağı solu kolaçan etmesi ve taşları yeniden dizmesi gerekmektedir.

 

Bu konudaki düzenlemenin Devlet’e hiçbir mâliyeti bulunmadığı gibi; bu konu için ayrılacak zaman ve emek, hiçbir yatırımı geciktirmemekte veya engellememektedir.



 Tel: +90. 505. 518 80 53

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Altuntaş H. 11 Ağustos 2024 18:01

    Güzel konuya yer vermişsiniz, bu konuyu ilgili kurumlara da göndermek nasıl olurdu..

  • Erdal ŞALLI 04 Ağustos 2024 12:39

    Bunları dedin ve kaybettin. İster iktidar olsun ister muhalefet u dediklerinin hiç birini yapmaz yapamaz. Genel müdür ve üstü kadrolar her ne kadar bürokrasiden sayılsa da siyasi kadrolardır ve siyaseten atama normaldir. Sonuçlarına da siyasiler katlanacaktır. Ancak diğer kadrolar kesinlikle liyakate dayalı olmalıdır. Birkaç meslek ve birkaç kadro hariç kesinlikle merkezi sınav olmalı ve kesinlikle mülakat denilen şekilsiz ve haksız karar merkezi ortadan kalkmalıdır. Mülakat denilen garabet biliniyor ki insanların bilgi seviyesini ölçmek değil torpili olanları işe almak ve başarılı ancak torpili olmayanları elemek için uydurulmuş haksız bir sınav! Uygulamasıdır. Düzelir mi? Sanmam. Çünkü ister iktidarda ister muhalefette olsun hepsini işine geliyor. O yüzden gerçekten adil karakterli içinde gerçekten Allah korkusu olan haksızlığa ve hukuksuzluğa tahammül edemeyen biri olmadığı sürece de bu durum düzelmez.

  • Cumhurun avukatı 02 Ağustos 2024 11:36

    Yerinde saymak bile bir zarardır ne güzel söylemişsin üstat bunu İslam dünyasının geri kalıp deccali güçlerin dünyayı yakasından Pekala anlayabiliyoruz bu güzel temennilerin için o güzel yüregine sağlık diyorum yalnız devrim = inkılap = rekonstrüksiyon = yeniden inşa yapılmadan asla mümkün değil Malumunuz yeniden inşa için de bizim kadim kültürümüz yeter biizniillah

  • Abdulmuttalip ARSLAN 01 Ağustos 2024 23:21

    Aynen katılıyorum. Anca Bahsettiğin liyakate gelince sen olsan etrafında bulunan kaç kişiyi o makamlarda istihdam edersin.O da ayrı bir mesele