MagazinHaber Girişi : 14 Ekim 2021 14:16

Bir zamanlar Pendik’te yaşamış olan; Hasan Yalnızoğlu’nu yakından tanıyalım

Bir zamanlar Pendik’te yaşamış olan; Hasan Yalnızoğlu’nu yakından tanıyalım

Survivor yarışması ile tanıdığımız Hasan Yalnızoğlu; 20 Ekim 1974’te Üsküdar’da dünyaya geldi. Birçok dizi ve yarışmada rol alan Hasan Yalnızoğlu’nu Türkiye Survivor yarışması ile tanıdı. Peki Hasan Yalnızoğlu kimdir?

Hasan Yalnızoğlu;  dansçı, manken, oyuncu ve profesyonel güreşçidir.  Aslen Rizeli. İlkokulu Üsküdar’da tamamladı. Ortaokul ve liseyi Pendik Kaynarca’da okudu. 6 yaşında jimnastikle başlayıp aynı zamanda çok sevdiği futbolla da ilgilendi. Sonraki yıllarda yüzme sporunda başarılar kazandı. Ailesinin Pendik’e taşınarak semt değişikliği yapması  sebebi ile jimnastik ve yüzme sporundan bir süre uzak kaldı. En yakın spor salonu Kung Fu branşında olduğu için çalışmalara burada devam etti.

Liseyi bitirmeden okuluna 4 yıl  ara verdi. Bu süreçte bir tekstil fabrikasında çalıştı. Bir yandan da tekvando sporunda hem sporculuk, hem de eğitmenlik yaptı. Aynı yıllarda BJK Spor Kulübü’nde kürek sporu ile ilgilendi. Türkiye’de ilk kürek yarışında Türkiye rekoru kırıp ülkemizi dünyada temsil edip derece elde etti.

Daha sonra ara verdiği liseyi bitirip, İstanbul�Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ve Marmara Üniversitesi spor yönetimi bölümünden mezun oldu.

2010′da Amerikan Güreıp Turkish Power Wrestling’de sıkı bir eğitimden sonra Turkish Power Ağır Sıklet Şampiyonu oldu. 29 Ocak 2011 tarihinde Ankara’da Atatürk Spor Salonunda yaptığı unvan maçında Turkish Power Şampiyonluk Kemerini Kırkpınar Şampiyonlarından Warrior lakaplı Savaş Yıldırım’a karşı yaptığı karşılaşmadan sonra kazandı. 2. Maçında ise 12 Şubat 2011’de Kayseri Kadir Has Kongre ve Spor Merkezinde yaptığı mücadelede ise unvanını Soldier’a (Çağan Atakan Arslan) karşı korudu. 08 Mayıs 2011 tarihinde unvan koruma maçına çıktı. Dünyanın en güçlü adamı olarak tanınan Strong Man (Ersin Kuruel) ile ringe çıkan Camoka, Bursa Atatürk Spor Salonunda kemerini yine tartışmalı bir kararla koruyabildi.

03 Haziran 2012 günü Bursa Atatürk Spor Salonunda Contender Barbar (Alpay Selvi) ile yapılacak olan maça; 2012 Survivor Türkiye’de yarışmasında yarışmacı olarak Dominik’de olduğu için katılamadı ve “Turkish Power Ağır Sıklet Şampiyonu” unvanının askıya alınmasına sebep oldu.

Hasan Yalnızoğlu; 1.92 cm boyunda ve 95 kg ağırlığındadır. Aynı zamanda mankenlik de yaptı.

Kenan İmirzalıoğlu‘nun birinci olduğu 1997 yılındaki ‘Best Model’ yarışmasında Yalnızoğlu ikinci olmuştur. Best Model’de Kenan İmirzalıoğlu ile birlikte jüriden 28 puan aldı. Puanlar eşit çıkınca jüri başkanı organizatör Erkan Özerman, tercihini Kenan İmirzalıoğlu‘ndan yana kullandı ve Kenan İmirzalıoğlu,  Best Model seçildi.

Ardından Erkan Özerman, Yalnızoğlu’nu Hindistan’da yapılan ‘Mister International’ yarışmasına götürdü. Bu yarışmada da dünya ikincisi oldu.

Koreograf Uğurkan Erez‘den koreografi öğrenirken dansa merak saldı. ‘Sultans Of The Dance’ seçmeleri olduğunu öğrendiğinde girdi ve kazandı. Altı ay sonra da baş dansçı oldu.

2002 yılında sahnedeki performansını gören yapımcı Abdullah Oğuz, Hasan Yalnızoğlu’na ‘Karaoğlan’ dizisinde Camoka rolünü vererek sinema ve dizi hayatını başlattı. Son Osmanlı Yandım Ali, Keloğlan Kara Prens’e Karşı, Karaoğlan ve Kösem Sultan filmlerinde çok önemli karakterleri canlandırdı. Ve aynı yıllarda tiyatro ile ilgilendi.

2011 yılında ‘İstanbul Sanat Topluluğu’ grubunda ‘Silindir şapka’ tiyatro oyununda görev aldı. Tiyatro Om’un sahnelediği ‘Örselenmiş Ruhlar Resmi Geçidi: Shakespeare Sahnede’ adlı oyununda; oyuncu ve yönetmen yardımcısı görevindeydi.

Survivor Hasan Yalnızoğlu, 2 Aralık 2007 tarihinde kendi gibi dansçı ve 3 yıl önce Müslüman olup Ayşenur adını alan Rus asıllı Tatiana Ruichiana ile evlendi.

2015 yılında, Acun Ilıcalı’nın TV8 ekranlarında düzenlediği Survivor All Star yarışmasında Gönüllüler takımında yarıştı. 124 gün kaldıktan sonra 18. haftada adaya veda etti.  Yarışmayı 5. olarak tamamladı.

Yerli ve milli bir yarışma olan Operasyon Türkiye’nin Sunucuları Nazenin Tokuşoğlu ve Hasan Yalnızoğlu oldu.

Son olarak Gazete Damga’da yayımlanan (09.03.2021)  –  Müge Yücetürk’ün Hasan Yalnızoğlu ile yaptığı röportajı aktarıyoruz:

Sevgili Hasan Yalnızoğlu, pandemi süreciniz nasıl geçiyor?

Ben yaklaşık 2 yıldır sahalara pek çıkmadım. Ama şimdi herkes gibi bende, pandeminin getirilerini bildiğimiz için ona göre hareket ediyoruz. Şimdi biraz daha alanımızı açtık. En son Netflix için çektiğimiz “50 mt2” isimli bir dizi çalışması yaptık. Şimdi yine çocuklar için “Masal Şatosu” diye güzel bir projemiz olacak. Orada da yer alacağım. Onun dışında dans grubumuz var. Pandemiden dolayı gösterilerimiz iptal oldu. O askıda. Umarım önümüzdeki günlerde, sağlık açısından olumlu gelişmeler olursa, hayata geçireceğiz. Ayrıca bir spor salonum var, pandemi sürecinde bir ara kapattık. Şu an devam ediyor.

Dans grubu dediniz? Yetişkinlere mi yönelik?

Evet, yetişkin profesyonel dansçılara yer verdiğimiz bir grup. Bir hikayesi olan ve Türk Halk dansları motifleriyle birlikte içinde balesi de bulunan bir dans kumpanyası. Pandemi nedeniyle ara verdik.

Sporculuk yanınızda var. Peki dans mı spor mu?

Ben aslında sporcuyum. Dans, üniversite yıllarımda başladı. O yıllarda mankenlik yapıyordum. Defilelerde dans kareografileri oluyordu. Ben Uğurkan Erez ajansına bağlıydım. O da dans kareografileri hazırlıyordu. Beni uygun gördüler. Fakat sporcu olduğum için, estetik değil de, daha çok sporcu görseli ile yapıyordum. Sonra üniversiteye bir dans grubu geldi, Yıldız Teknik Üniversite’sinden. Ben o dans grubuyla dans etmek istediğimi söyledim. Orada modern dans eğitimlerine başladım. Derken, Sultan’s Of The Dance grubu sınav açtı. Bir arkadaşım giriyordu o sınava. Ben ona eşlik etmek için gittim. Beni kapıdan içeri almadılar. Ben de öyleyse sınava giricem dedim ve kendimi dans grubunda buldum.

İsminizin duyulmasında, dans sizin için başlangıç diyebilir miyiz?

Evet, spor maalesef Türkiye’de futbol demek. Diğer dallar çok ilgi görmediğinden sporcu yönümüz pek bilinemedi. Sonrasında, mankenlikte ise daha çok moda sektöründeki insanların bildiği biriydim. Benim mankenlik yaptığım 90’lı yıllarda erkek mankenlerden çok, kadın mankenler bilinirdi. Sosyal medya yok, çok sayıda tv kanalı yok. Magazin programlarındaki konular ise belli seviyede idi. Ben de çok dahil olmak istemiyordum magazinsel olaylara. Benim için ünlü olmak, dikkate değer bir şey yapmakla eşdeğer.

Günümüzde bir video ile ünlü olan, sosyal medya fenomenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Herkesin kendi tarzı, kendi düşüncesi. Benim tercih ettiğim bir şey değil. Sadece ünlü olmak için bir şey yapmak, benim tercihim olamaz. Faydalı birşeyler yapabiliyorsak, insanları eğlendirebiliyorsak, ille de bir mesaj içermesi de gerekmiyor. İnsanlığın pozitif yararına bir şey olacaksa, paylaşım yapmak ve onunla şöhret sahibi olabiliyorsanız, olmak benim tercihim. Demek ki, onlarında takipçileri var. Bireysel değerlendiremiyoruz maalesef bazı şeyleri. Takip edenleri değerlendirmek de bana düşmüyor, saygı duyuyorum ama ben tercih etmiyorum.

Kendinizi yaptığınız işlerden hangisine daha yakın görüyorsunuz?

Bu konuda mütevazi olamayacağım. Dünyada profesyonel anlamda, para kazanabileceğiniz mesleklerden olan dans, oyunculuk, mankenlik, spor ve öğretmenlik dallarının hepsinde profesyonelim. Bunlar bana göre dünyanın en güzel beş mesleği. Bunların hepsini birarada hala yapıyorum. Bunlar yaparken ayrı, fakat izlettirirken de, seyirciye ayrı bir görsellik sunan keyifli meslekler. İzleyenleri gördüğünde canlı temas oluyor. Dansta, tiyatroda. Anında seyircinin tepkisi sana geliyor ve bundan keyif alıyorsun.

Oyunculuk serüveni nasıl başladı?

Şunu itiraf etmeliyim ki, oyunculuk şöyle gelişti. Sahnede dans ederken Abdullah Oğuz beni gördü. 2001’de Karaoğlan dizisinde “Camoka’’ karakterinin teklif edilmesiyle başladı. Sonrasında da hep karakter roller geldi, tip gereği. “Keloğlan Kara Prens’e Karşı”da Dev’i oynadım. Ayrıca “Camoka’” karakterinin sinema filmi de çekildi. “Sende Dilersen” diye bir filmde Asuman Krause ile melek olduk. Yani beni genelde hep bu tarz rollere tercih ettiler. Şimdi yine karakter bir rol oynayacağım. Bu yeni rolümü, Yüzükleri Efendisi filmindeki Godolf rolüne benzetiyorum. Bir sinema filmi. Henüz çekimlere başlamadık. Blu TV için düşünülüyor.

Online ders veriyor musunuz?

Evet. Online olarak pilates dersleri veriyoruz. Talep olursa diğerleri ile de yapılabilir.

Survivar sürecine gelirsek? Nereden aklınıza geldi yarışmaya katılmak? Neden birçok ünlü takımındaki yarışmacıdan daha ünlü iken, gönüllülerden katıldınız?

O zaman “Osmanlı Kıyam” diye bir dizide oynuyordum. İzmit’te çekiliyordu. Çok yıpratmıştı beni. Orada olumsuz birşeyler yaşadım. Çok memnun değildim. Aynı zamanda da Amerıcan güreşi, Turkısh Power diye bir çalışmaya başlamıştık. Bir takım maçlar yapıyorduk. Bunu Acun abiyle beraber yapmak için randevu aldım. Orada yönetmen Mustafa Kazan ile biraraya geldik. O da projeyi inceledi fakat daha sonrası için düşünebileceklerini söyledi. O sırada bana Survivar’a katılmamı teklif etti. Bende daha önceden ne izlemiştim, ne de sempatim vardı. Oradaki kavgalardan sebep, olumsuz bakıyordum. Fakat kavgaların ekstrem bir durum olduğunu söylediler. Laf lafı açtı derken, kendimi Survivar’da buldum. İyi de oldu. 2012 yılında katıldığım çok iyidi. Ama 2015’ te katıldığımı pek iyi hatırlamıyorum doğrusu. 2012 de aldığım zevki alamadım. Baştan sona stresli geçti. Yarışma bittikten sonra kendimi bile izlemedim. Bir ağaç ev yapmıştım, 5 mt.ye. Sadece ona baktım. Nasıl yapmışım diye.

Hep sorulan klişe soruyu birde size sormak istiyorum? Adada yaşam zor muydu?

Hayır, bana göre zorluğu yoktu. Biz yaşamak için illa ki ek, biç öyle bir durumumuz yoktu. Sonuçta ölmeyeceğimiz kadar pirinç veriliyordu. Yani ölmeyeceğimizi biliyorduk. Sonuçta birşeyler yiyorduk. Yarışmalar öncesinde ise, bir tane ya muz, ya da ananas veriliyordu. Enerji içeceği veriyorlardı. Onları yiyip, içmezsen yarışmayı çıkartamazsın. Mesela ben, Rizeliyim. Rize’de de yaşam şartları zorluydu benim çocukluğumda. Öyle armut piş, ağzıma düş yoktu yani. Bu zorlukları yaşayan birisi olarak, benim için çok da zor değildi. Benim için en zor kısmı psikolojik kısmıydı, Özellikle 2015 için. Fiziksel şartlar beni asla etkilemedi. İnsan beyni herşeye hemen adaptasyon sağlıyor zaten. Ben böcekten korkarım diyenler bile, bir süre sonra alışıyor. Mesela gece yatarken tarla fareleri geliyordu. Üstümüzde dolaşıyorlardı. Bazı arkadaşlarımız ağlıyordu. Ama dört buçuk ay boyunca kaldılar.

Spor salonunuzda siz birebir eğitim veriyor musunuz?

2013 yılında açtık biz salonu. Kuruluş aşamasından, şu noktaya kadar her santiminde emeğim var. Eğitmen olarak da çalıştım. Temizlik görevini de yaptım. Benim yerim sonuçta. Buraya sahip olmaktan da çok mutluyum. Hep örnek veriyorum, yine vereyim. Hayatım boyunca bir sürü arkadaşım oldu. Bazen aklıma gelen fakat göremediğim arkadaşlarım var. Yer, mekan belli olunca geçerken bile uğrayabiliyorlar. Mekan sahibi olmak kıymetli birşeymiş. Maddi yanı bir yana, manevi yanı daha kıymetli benim için. Bale, kickboks, teakvando, jimnastik, fitness ve kardio bölümümüz var. Yakında yoga derslerimiz başlıyor. Havuz dışında, hemen hemen her türlü spor etkinliğimiz var.

Oyunculuk eğitimi aldınız mı?

Ben bir tiyatro oyununda oynadım. Shakespeare’in 7 tane oyununun kolajı idi. Orada Othello’yu oynadım. O esnada bir eğitmenden ders aldım. Oyunculuğun bana göre tanımı; rol her ne ise, nasıl oynadığınız ve ne kadar samimi olduğunuzdur. Yani çıkarttığınız karakterin ne kadar doğru veya yanlış olduğu, o rolü ne kadar samimi yansıttığınız ile alakalı. Jest ve mimikler bir yere kadar etkilidir. Bu bence doğuştan gelen bir yetenektir. Bunun eğitimini ne kadar alabilirsin ki. Çok uç karakter değilse, zaten replik seni bir yere götürüyor. Yüzünü, kaşını şekilden şekle sokmaya gerek yok. Tipoloji olarak zaten seni o şekle sokuyorlar. Saç, makyaj.

Kaynak: Hürriyet, Vikipedi,  Sözcü,  Biyografi.net, haberler.com, operasyontr.com, gazetedamga