Furkan Topaloğlu: “Türkiye yakın gelecekte dünyada söz sahibi olacak potansiyele sahip bir ülke. Bunun önüne geçmek isteyen güçler milli ve manevi değerlerimize yara vermek için çaba sarf etmekteler. Bu noktada özellikle gençlerimiz hedef alınmakta. Maddeci, maneviyattan uzak, değer yargılarını yitirmiş, bireysel hareket eden, bencil, kötü alışkanlıklara bağımlı suni bir gençlik üretilmeye çalışılmakta.
Fakat tüm bu baskılar, tuzaklar, tezgahlar; ‘Her şer’de bir hayır vardır’ söylemini doğrularcasına; zor şartlara karşı bağışıklık kazanılmasına da yol açtı.
Bu zorlu dönemde yaşanmışlıklarla, gençlerimiz geçmişe nispeten 50 yaş olgunluğuna erişmiş bulunuyorlar.
Ve bu gençlik her türlü zorluğu aşarak Türkiye’yi geleceğin yıldızı yapacak gençliktir. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın”
Furkan Topaloğlu AK Parti’nin bölgemizdeki genç ve aktif isimlerinden biri olarak siyaset dünyasında yer almakta.
Maltepe Üniversitesi İşletme mezunu Furkan Topaloğlu 1992 Trabzon doğumlu. Pendik ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi. Aynı zamanda AK Parti Gençlik Kolları Genel Merkez MKYK üyesi. ‘Marmara Bölge Koordinatörü’ sıfatı ile bu bölgede yer alan 11 ildeki 244 genç meclis üyesinin de koordinasyonunu sağlayan isim.
Topaloğlu, sahip olduğu sıfatlar ve üstlenmiş bulunduğu görevler dolayısıyla hem politik arenanın içinde yer almakta hem de sahada vatandaşlarla ve özellikle de gençlerle her daim temas içinde bulunmakta.
Ve işte tüm bu özelliklerinden dolayı da bizim için ‘Gençlik ve Türkiye’ ana başlığında sormak istediğimiz tüm soruları rahatlıkla yöneltebileceğimiz ideal bir röportaj konuğu.
Aklımıza geleni, kalbimizden geçeni, daha doğrusu yaşanmakta olan – tartışılan ne varsa onları Topaloğlu’na iletiyor, konuyu bir de onun bakış açısından görmek – göstermek istiyoruz.
Ve ilk sorumuzu yöneltiyoruz.
AK Parti’nin orta yaş ve üzerinden oy aldığı, gençlerin ağırlıklı olarak farklı anlayışlara yöneldiği söylemi mevcut. Özellikle sosyal medyada dönen bu söylemlerle ilgili ne diyorsunuz? AK Parti’nin gençlerle problemi var mı?
Bu söylem kesinlikle gerçeği yansıtmıyor.Özellikle şu veriyi aktarayım. AK Parti’nin 18-30 yaş arasındaki genç üye sayısı 1 milyon 200 bin. Bu rakam Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu güne, bir siyasi partinin ulaşabildiği en yüksek genç üye sayısıdır. Yani AK Parti olarak bu anlamda tarihi bir rekora sahibiz.
Bunun en temel nedeni; gençlerin idealist ve geleceği düşünen bir anlayışta olmalarıdır.
Genç nesil, ancak AK Parti ve Cumhur İttifakı kadrolarının güvenli bir gelecek inşa edebileceğine inanıyor.
Geçtiğimiz Mayıs ayında AK Genel Merkez Gençlik Kolları olarak Adana Stadyumu’nda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da konuşmacı olarak katıldığı bir gençlik şöleni organize etmiştik. Sadece bu etkinliğe 100 bin genç katıldı.
Söylenenlerin aksine, Türkiye’de sadece gençler oy kullansa 1. parti açık ara yine AK Parti ve Cumhur İttifakı olur…
Siz öyle diyorsunuz ama günümüzde gençlerin Türkiye’de mutlu olduğunu söylemek pek de kolay değil. Bir çok genç ilk fırsatta kapağı yurt dışına atmak istiyor. Bu ülkede kendileri için bir gelecek göremediklerinden kaynaklanmıyor mu sizce bu durum?
‘Gençlik bunalımı’, ‘gelecek kaygısı’, ‘içinde bulunduğu durumdan memnuniyetsizlik’ gibi kavramlar sadece bizim ülkemiz gençlerine mahsus kavramlar değil. Bu sosyolojik durum İtalya’da da, İspanya’da da, Almanya’da da benzer türlerde var ve yaşanmakta. Ama bazı sığ görüşlü ya da art niyetli çevreler bunu sadece Türkiye’ye mahsusmuş gibi gösterme gayreti içerisindeler.
İçinde bulunduğumuz dönem önemli değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak tarihe geçmekte.
Değişen dünyada yeterli donanıma sahip olmayan bireyler (bireyler için olduğu kadar devletler için de bu böyle) bocalayacak, geri kalacak, hatta işe yaramaz – atıl pozisyona düşebileceklerdir.
Dolayısıyla gençlerimizin kendilerini her anlamda yetiştirmeleri, yaşamın içinde aktif olarak yer alıp kendilerini yeni döneme hazırlamaları şart.
Dünya genelinde yaşanmakta olan ekonomik kriz, pandemi dönemi ve sonrasında oluşan şartlar da bunu destekliyor.
Bir üniversiteden mezun olmuş olmak artık yeterli değil. Yabancı bir lisan bilmek, bilime, teknolojiye yönelmek, belli mesleki vasıflara sahip olmak, iş hayatı ile ilgili çıraklıktan deneyimler önemli.
Örneğin ben üniversite öğrencisiyken de iş hayatının içinde yer aldım. Bu sayede yaşamın zorluklarına adapte olabildim. Halen günde 12 saat çalışıyorum.
Kolay ve kısa yoldan para kazanma düşüncesinin sağlıklı – istenilen sonuçlar üretemeyeceğini görmek lazım.
Genç arkadaşlara, kendilerini geliştirme yönündeki çabalarına ara vermemelerini öneriyorum.
Bu arada herkes doktor, mimar, makine mühendisi olmak zorunda değil. Ülkemizde mesleki okullara – eğitime önem verilmesi, bu nokta da mesafe alınması ile birçok sıkıntının aşılacağı inancındayım.
Diğer taraftan yurt dışında şartlar hiç de umulduğu gibi değil. Gençlerin yurt dışı hayalleri ile oradaki gerçekler birbiri ile örtüşmüyor! Bunu yurt dışında çeşitli deneyimleri olan bir genç olarak ifade ediyorum.
Kimse sizi çiçeklerle karşılamıyor. Üstelik Avrupa’nın birçok ülkesinde Türklere ve Müslüman kimliği taşıyanlara karşı, her şeyi zora koşan çifte standart bir anlayış hakim.
Yurt dışına çıkma sevdasında olan genç arkadaşlarıma, bu konuda tecrübe edinmiş kişilerden görüş almalarını öneririm.
Kuzenlerim Almanya’da ticaret yapıyorlar ve şu sıralar Türkiye’ye dönme hesapları içindeler.
Fransa’da yolda düşüp yerde kalsanız kimse size bakmaz.
Türkiye’de ise nispeten sosyal dayanışma, yardımlaşma, maneviyat, insaniyet mevcut.
İşin aslına bakarsanız bu ülkede kendine yer ve iş edinemeyen, dünyanın başka bir ülkesinde çok çok daha zorlanacaktır.
Genç nüfusumuz Türkiye’nin yakın gelecekte dünyada söz sahibi olmasında rol oynayacak bir faktör. Bu olguyu doğru değerlendirmemiz lazım. Ülkemizin mesafe almasından ürkenler ‘gençlik’ noktasında da olumsuz bir imajlar üreterek, yanlış yönlendirmeler peşindeler. Gençlerimizin bu tuzaklara düşmemesi gerekir.
Peki siz mevcut hükümetin bu noktada gençlere yönelik olarak yeterli alt yapıyı hazırladığını, onlara destek olduğunu söyleyebilir, bunu örneklendirebilir misiniz?
Bu konuda öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Siz kütüphaneler açabilirsiniz ama kimseye zorla kitap okutamazsınız!
Evet içinde bulunduğumuz dönemde mevcut yönetimimiz gençlere yönelik olarak akla gelebilecek her türlü yatırımı yapıyor. İlçemizden örnek vereyim: Neredeyse her mahallede bir kütüphanemiz var. Bilim merkezleri, robotik kodlamalar, yapay zeka, yazılım, mesleki kurslar, sosyal – kültürel ve sportif merkezler, etkinlikler son derece yoğun olarak devreye sokulmuş bulunuyor. Bunlardan istifade eden her gencin önünün açık olduğu şüphesizdir.
Yeter ki tembellik etmeyelim. Ataletli davranmayalım. Bugünün işini yarına bırakmayalım. Tüketim toplumunun – kapitalist sistemin hastalıklı alışkanlıklarına mahkum olmayalım.
Dikkat ederseniz, fazlasıyla boşa vakitler harcıyoruz. Cep telefonlarından, sosyal medya araçlarından kafamızı kaldırmıyoruz. Düşünmeye, üretmeye, çalışmaya zaman ayırmıyoruz. İş beğenmiyoruz.
Şikayet odaklı değil, çözüm odaklı bir tutum içerisinde olmalı, çalışmalı, çok çalışmalı ve işe önce kendi kapımızın önünü süpürerek başlamalıyız. Her şeyi yukarıdan beklemek yerine, çözüme katkı sunmayı, çözümün bir parçası olmayı denemeliyiz.
Büyük adam değil, dürüst adam olmak lazım! ‘Vatan için ölürüm’ anlayışı tamam da, ondan önce içtiğin sigaranın izmaritini yere atmayacaksın! ‘Dünyayı kurtaracağım’ şeklinde bir idealin varsa, önce yaptığın işi iyi yapacaksın. Çünkü dünyayı ancak işini iyi yapanlar daha güzel hale getirecekler…
Türkiye’de özgürlük ortamının olmadığı ve özellikle sosyal medya üzerinden eleştiride bulunan gençlerin baskılandığı yönündeki değerlendirmeleri nasıl karşılıyorsunuz?
Biz farklı düşüncelere, orijinal fikirlere açığız. “Bana benim söylediğim şeylerden farklı bir şey söyle ki iki kişi olduğumuz anlaşılsın” anlayışını benimsiyoruz. Lakin insanın herhangi bir konuda farklı görüş beyan etmesi başka; hakaret, iftira, asılsız itham başka şeydir.
Türkiye bu anlamda dünyanın en özgür ülkeleri arasında ön sırada yer alır. Bu ülkede herkes düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmekte ve inancını serbest yaşayabilmektedir.
Ama hakaret etme özgürlüğü gibi bir özgürlük yok! Siz Rusya’da Putin’e, Çin’de Şi Cinping’e, İngiltere’de Kraliçe Elizabeth’e, Kuzey Kore’de Kim Jong-Un’a hakaret edin, asılsız suçlamalar yöneltin bakalım başınıza neler geliyor!
Bu arada, eleştirirken Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek de lazım. Art niyetli, düşmanca, ön yargılı, karalamaya yönelik eleştiriler ancak kişinin kendisine ve toplumsal barışa zarar verir.
Gençlerin son dönemde Ateist – Deist akıma kapıldıkları, yaygın bir görüş olarak gündemde. Bu konuda neler diyorsunuz?
Bir ülkenin birlik ve beraberliğini bozmak, istikbalini zedelemek, başarısını engellemek, çöküşünü sağlamak; o ülkede yaşayan insanların milli ve manevi değerlerini zayıflatmakla mümkün olabilir. Türkiye’de var olan ‘dış güç etkisi’ en fazla bu alanda kendisini göstermekte. Ateist ya da Deistlik gençlerin, bir araştırma neticesinde eriştikleri – karar kıldıkları bir şey değil! Daha çok özenti şeklinde pompalanıyor.
Bunla birlikte aile kavramı, büyüğe saygı – küçüğe sevgi, kardeşlik duygusu, yardımlaşma gibi hasletlerimizin zayıflatılmasına yönelik kimi çalışmalar da mevcut!
Maddeci, materyalist, inançsız, değer yargıları olmayan, zararlı ne varsa onlara bağımlı, bencil bir topluluk oluşturmaya çalışıyorlar.
Ama ülkemizde bu oyunu bozacak kitle de mevcut. Ve gençlerimiz yükselen bir uyanış sürecindeler.
Son olarak şunu da söylemek isterim. Ekonomik, kültürel, siyasal, sosyolojik alandaki mevcut zorluklar, oynanmakta olan oyunlar; genç kuşağımızı olgunlaştırmış, her türlü zorluğa ve sıkıntıya da bağışıklık kazandırmış bulunuyor.
‘Bugünkü gençlik geçmişe kıyasla 50 yaş olgunluğunda’ dersem durumu özetlemiş olurum.
Ve bu gençlik her türlü zorluğu aşarak Türkiye’yi geleceğin yıldızı yapacak gençliktir. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın.
Sorularımızı samimiyetle cevapladığınız için teşekkür ediyoruz.
Ben de, içinde yer aldığım gençlik ile ilgili durum özeti yapma, düşüncelerimi aktarma, değerlendirme fırsatı verdiği için Pendik Gazetesi ekibine teşekkür ederim.