Bu Düzenin Çarkları Çelikten mi!

Komşuları, artık kendi oğullarına küçük gelen, fakat pek yıpranmamış bir çift ayakkabıyı ona vermişti.
Sevinmesine sevinmişti.
Uzun zamandır giydiği; yırtıklarla dolu eski ayakkabılarından kurtuluyordu çünkü.
Ama aksilik işte; verilen yeni ayakkabılar da ayağına bir numara küçük gelmişti.
Buna rağmen çare yok, okula giderken onları giyiyordu.
Yoksulluğu ayak parmaklarını sıkıyordu. O bunu ayakkabılarından biliyordu!

Birgün okulda fakir çocuklara kıyafet dağıtılacağını duydu. 
Koştu öğretmenini koridorda yakaladı. 
- Öğretmenim bana da kıyafet verecek misiniz?
- Tabi oğlum sana da vereceğiz. Birkaç arkadaşın daha var. Onlarla birlikte.
- Öğretmenim, bana vereceğiniz kıyafetleri burada verseniz olmaz mı?
- Neden oğlum?
- Arkadaşlarım görmesin. Onlara bu kıyafetleri babam aldı diyeceğim.
Yoksulluğu küçük bedenine dar geliyordu. O bunu ayıp sanıp; arkadaşlarından utanıyordu.

Bir alt geçit. Dar mı dar. Her iki başında da birer çocuk bekliyor. Gelen arabalara dur ya da geç işaretleri veriyorlar. Bir nevi sivil trafik polisliği yapıyorlar yani. İyi de oluyor…
Daha sonra bazı sürücülere yaklaşıp:
“Abi bozuk para varsa alalım.” diyerek hizmetlerinin karşılığını istiyorlar. 

Bir gün bu alt geçitten geçiyoruz. Yine o çocuklardan biri yaklaşıp; arabayı kullanan arkadaşımdan bozuk para istiyor. 
Bizim sürücü biraz kızıyor:
-Bizden önceki Mercedes’ten niye istemedin. O zengin, para onda var!
Çocuk cevap veriyor. 
- Abi, zenginler para vermez. 
Şoför elini cebine atıyor.
- Bak şuna! O biliyor zenginden para çıkmayacağını.
- Al ulan şu yirmiliği. Yoksulluğun gözü kör olsun!...
Ekonomik zorlukların dile düştüğü, herkesin birbirine dert yandığı şu günlerde her gün benzerleri yaşanmakta olan iki durum aktardım sizlere. 

Ekonomik dengesizlik bu ülkenin ve insanlığın en önemli problemlerinden biri. Bir kesimin işleri tıkırındayken, çarpıcı sayıdaki çoğunluğun dibe doğru yol alması da aslında  ‘sıkıntılı’ bir tablo üretiyor!
Bir süredir seçim meçim gibi farklı gündemlerle meşgul olsak da milyonlarca insanın içinde bu adaletsiz yaşam biçimine isyan saklı! 
Yeri gelmişken hatırlatayım dedim. Zengine de fakire de arada kalana da…
Gün gelecek bu gözü kör olası, kafasına taş düşesi durumlar değişecektir elbet. Nasıl ve ne zaman bilemiyorum. Ama buna dair inancım ve umudum var. 

Pek de uzun olmayan bu yazıyı, üzerinde uzun uzun düşünüp yorumlar yapabileceğiniz ‘Elma Şekeri’ adlı bir şiir ile uzatmış olayım…

Hamdi Emmi / Hiç / Sorgulamadı olup biteni / Hep / Aza kanaat etti / 'Elma şekeri' diye / Sapını verdiler eline / 'Kader' zannedip / Onu emdi / Oldum olası / 'Vardır büyüklerin bir bildiği' der / Şimdilerde / Yaşı elliye geldi / Bir gün / Farkına varır da dalga dümenin /  Tutturursa bir çocuk gibi / 'Ben de isterim / İlle de isterim' diye / O zaman / Haliniz kötüdür efendiler / Haliniz kötüdür / Zira / Çocukları kandırmak çok zor / Bu düzenin çarkları çelikten mi…




 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.