Karım beni evden kovdu…
Kavga etmedik…
Bana “Defol git bu evden” de demedi ama eve gidemiyorum..
Senelerce dişimden tırnağımdan artırıp biriktirdiğim paralarla aldığım,tapusu benim üzerime olan evimin keyfini süremiyorum..Çünkü karım evi ele geçirdi,benim evim,benim evim olmaktan çıktı..
Karım evi,sinsi bir bilinçaltı planla yavaş yavaş ele geçirdi..
Önce mutfaktan başladı..
Ne zaman mutfağa girsem,”Çık çık çık çık çık!..Ne işin var senin mutfakta?.Ne istiyorsan söyle,ben getiririm!.” diyerek bana mutfağı yasakladı..
Ev benim ya,gecemi gündüzüme katarak çalışmışım,emek vermişim,alınterimle kazandığım parayla satın almışım,arada bir odaları,mutfağı,tuvaleti dolaşıp,ressamın başarılı bulduğu tablosuna beğeniyle bakması gibi,evin duvarlarına,tavanlara,kirişlere,kolonlara bakıyorum,bir ev almayı başarmış olmanın erkeksi gururunu yaşıyorum..
Bir erkek için evinin olması çok önemli..
Bizim sülalede görücü usulü evlenmek gelenektir.Ben de geleneğe uyup,görücü usulü evlendim..
Görücü usulü evliliğin de biliyorsunuz ilk maddesi ev..Kızı isterken sorulan ilk soru,”Evi var mı?..” Eğer ilk soruyu cevaplayamazsan,ötekileri sormuyorlar,”Telefonunuzu bırakın,biz sizi ararız.” diyorlar…
Aslında görücü usulü değil,”Sevici usulü”evlenmek isterdim.
Önceden tanıyarak,severek,sevişerek,bir süre flört ettikten sonra evlenmek isterdim ama ona tipim müsait değil,flört işlerini de beceremem..
Bizler görücü usulü erkekleriz..
Ancak onu becerebiliriz,o da kendimize ait bir evimiz ve sigortalı iyi bir işimiz varsa..
Çünkü iyi bir maaş ve kendine ait bir ev,insanın tipine en az yüzde altmışbeş katkı sağlıyor,erkeği daha çekici yapıyor..
Bugün yaşayan bir çok insan varlıklarını müteahhitlere borçludur..
Eğer müteahhitler o evleri yapmasalardı,babalar o evleri almasalardı,anneler evi yok diye onlarla evlenmeyecek,o insanlar da dünyaya gelmeyeceklerdi…
Kadınlar,kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır,evi olan erkeklerle evlenirler..
Madem şart budur,adım da Hıdır,öyleyse bir evim olmalı deyip,dişimden tırnağımdan,midemden barsağımdan,ceketten pantolondan artırıp biriktirdim,ev sahibi oldum..
Evin tapusunun bir kopyasını postayla evlenmek istediğim kızın ailesine gönderdim,yanına da “Şu gün kızınızı istemeye geleceğiz” diye bir not iliştirdim,tapuyu görünce telefon ettiler,”Buraya kadar zahmet etmeyin,adresi söyleyin,biz kızı bir arabaya bindirip göndeririz” dediler..
Çok mu abarttım,çok mu acımasız ifade ettim acaba?..
Hayır,az bile..
Acımadan düzelmez böyle şeyler..
Sözüm bütün kadınlara değil zaten..Erkeği sadece geçim ve güvenlik kaynağı olarak görenlere..
Gelelim karıma…
Meğer ben evi kendime değil,karıma almışım..Beni mutfaktan sonra misafir odasına da sokmamaya başladı.
— “Ne işin var senin burda!..Burası misafir odası,git gasteni başka yerde oku!…”
Sonra banyo gitti..
Küvetli keyifler,tatlı tatlı sabunlanmalar,yıkanırken bağıra bağıra şiir okumalar sona erdi…
Evet ben yıkanırken şarkı söylemem,şiir okurum..Şiir sesim daha güzeldir o yüzden.
Ne zaman yarım saatten fazla banyoda kalsam,kapıdan bağırmaya başladı karım,
— Çıkamadın bitürlü!..N’apıyosun iki saattir,deliğe mi düştün??..
— Ne oldu,banyo mu yapacaksın?
— Hayır.
— Tuvalete mi gireceksin?
— Hayır.
— Burdan istediğin bişey mi var?.Temizlik mi yapacaksın?
— Hayır.
— O zaman nedir derdin?
— Ama iki saat oldu,n’apıyorsun içerde??…
İki saat dediği,yarım saat..
Sanırım keyifli keyifli banyo yapmam rahatsız ediyor onu..
Kimse bir başkasının kendisinden daha keyifli olmasını istemez..
Sonra Pazar keyfimi aldı elimden,
— Hadi hadi öğlen oldu,temizlik yapacağım,defol kahveye mi gideceksin,nereye gideceksen!…
Pazar günleri en büyük keyfim,kahvaltı sırasında TRT’de yayınlanan kovboy filmlerini seyretmekti,o da gitti elimden..
Pazar sabahları keyifli bir kahvaltı yaparken,bir yandan da TRT’de yayınlanan kovboy filmini seyredemeyeceksen,bir evinin olmasının ne anlamı var?..
Otelde kalır gibi kalmaya başladım kendi evimde..
Sabah kalkıyorum,işe gidiyorum,akşam geliyorum,yemek yiyorum,televizyonda haberlere bakıyorum,daha hava durumu başlamadan,
— Misafir gelecek,yemeğini yediysen git artık!.
— Gelsinler.Benim ne zararım var misafire?
— Olmaz.Hayriye hanımlar gelecek,kadın kadına oturacağız,senin ne işin var evde,gidecek biyerin yok mu?
Yok…
Nereye gideceğim?..
Bir kahvehane var gittiğim,o da bazan erken kapanıyor,başka gidecek bir yer de yok,eve erken gitmeyeyim,kadın kadına oturuyorlar,bir erkek görürlerse paniğe kapılıp kendilerini balkondan atmasınlar diye,kışın ayazında onikiye kadar sokaklarda dolaşıyorum…
Sonunda karıma bir teklif yaptım,
— Naciye ben bu evi satayım sana…Zaten evi tamamen ele geçirdin,işin resmi tarafını da halledelim de rahat edelim.Ben kendi evimde rahat olamamaktan rahatsız oluyorum.Ev senin olsun,ben senin evinde kalıyor gibi olayım.Sana kira da öderim.Kira ödersem belki beni biraz rahat bırakırsın..
— Benim param yok ki.Nasıl alacağım evi senden?
— Kiradan düşeriz..
Baktım böyle olmayacak,kredi mredi,borç morç,iş yerinde de biraz çaldım çırptım,bir ev daha aldım..
Artık karımın olduğu benim evime sadece yatmaya ve yemek yemeye gidiyorum,onların dışında kalan bütün zamanımı karımın olmadığı öbür benim evimde geçiriyorum.
Karım “Arada bir geleyim,temizlik yapayım” diyor ama hayır!..
Yanına bile yaklaştırmam..
Evin nerede olduğunu bile söylemiyorum.
Bu işler temizlikle başlar.Sonra temizlediğin yere kokun siner,kendi bölgen ilan eder,sahiplenirsin..
Bu evimden de kovulmak istemiyorum.Rahatım iyi.Pazar günleri TRT’de yayınlanan kovboy filmlerine de kavuştum.Keyfime diyecek yok.
Daha sonra,bu evi de elimden almayacağına yemin ettirip,karımın arada bir bana gelmesine izin verdim…
Bana misafirliğe geliyor,çay içiyoruz sohbet ediyoruz ama ona hala güvenemiyorum,bu evi de elimden alacak diye korkuyorum..
Çünkü,çay içerken gözleri fıldır fıldır evi kolaçan ediyor……