Dedeme sorduğumuzda, doğum tarihini 1318 olarak söylerdi. Yani miladi takvime göre 1900 doğumlu.
Bize anlattıklarına göre; babası Hüseyin’i hayatında bir defa görmüştü. Büyük dedemiz Hüseyin, cephede savaşırken salgına yakalanmış, Sivas’ın Hafik ilçesine bağlı Divriğin (Beykonağı) köyüne kadar getirilmiş oradan kendi köyü Heze (Bayramtepe)’ye haber gönderilmiş ve yürüyemediği için at sırtında köyüne getirilmiş.
Köyün girişine dedem; babası gelecek diye, birkaç çocukla yola çıkmış ve babasını beklemeye başlamışlar. Nihayet beklediği babası gelmiş.Köyün girişinde babasına refakat edenlerden birisi, ”Bak Hüseyin bu senin oğlun” demiş . Acılar içinde olan babası zorla oğluna doğru dönüp bakmış ve önüne dönmüş.Gerisini dedem İsmail pek fazla hatırlamıyordu. Ona anlatılanlara göre, babası bir müddet hasta yatıp iyileştikten sonra tekrar cepheye savaşmaya gitmiş ve bir daha da dönmemiş.
Dedem’in babasının hangi savaşlara katıldığını bilemiyorum ama dedemin söylediğine göre Babası Hüseyin ve kardeşi Hasan’ın Çanakkale’de, diğer bir kardeşleri olan Kadir’in de Sarıkamışta Şehit olduğunu söylüyordu. Ve hiç birinin mezarınında nerede olduğu bilinmiyordu.
Babaannemizin kaderi de pek farklı değildi. Ben ders çalışırken tesadüfen Gazi Osman Paşa’nın resmini görmüştü ve babasının başında da böyle fes olduğunu hatırladığını söylüyordu. Onun babası Salih’de Yemen’e gidip dönmemiş ne yazık ki…
Ve nice dedelerimiz bu aziz vatan için seve seve canını vermiş. Çocuklarından, eşlerinden sevdiklerinden vazgeçmiş ama vatanlarından vazgeçmemişlerdi.
İşte bu yüzden,; Vatan uğruna çocuklarını öksüz bırakma pahasına, zafere ulaşana kadar, kanının son damlasına kadar savaşıp zafere ulaştıran tüm Şehit ve gazilerimizin ruhları için ve Gazi Mustafa Kemal’in ruhu için, Şehitlerimizi ve vatanın kurtuluşunu önemsiyorsak, bu yıl 30 Ağustos’u ve tüm milli bayramlarımızı törenlerle kutlamalıyız.