MagazinHaber Girişi : 28 Aralık 2021 12:23

Bülent Kayabaş da Pendik Tiyatrosu’nda yer aldı

Bülent Kayabaş da Pendik Tiyatrosu’nda yer aldı

Osman Bülent Kayabaş; Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, seslendirme sanatçısıdır.

1960’lı yıllarda Pendik’te yaşamıştır.

Birçok tiyatro oyununda, TV dizileri ve sinema filmlerinde rol alan sanatçı, Pendik’e olan hayranlığını her fırsatta dile getirmiştir.

Yaşama Dokunmak dergisinde yayımlanan; Kayabaş ile yapılan röportajı sizlere aktarıyoruz:

– Sizin, rahmetli Kemal Sunal ve birçok değerli sanatçı ile 1960’lı yıllarda Müfit Kiper’in yönetiminde, Pendik’te tiyatro çalışmalarında bulunduğunuzu biliyoruz. Bize o yıllar hakkında bilgi verir misiniz?

– Eskişehir’den gelmiştik, kadromuzda rahmetli Kemal Sunal da vardı. Kendi evlerimizde tiyatro salonları kurmuştuk. Ancak tiyatroya ilgi olmadığı için yürümedi. Aşağı yukarı 4-5 ay prova yaptık. Ondan sonra ilgi olmadığından yürümedi. Ve sevgili Müfit Kiper grubu dağıtmak zorunda kaldı.

1963-1964 yılarının Pendik’ini gözünüzün önüne getiremezsiniz. Zaten Müfit Kiper bir Pendik aşığı idi. Korkunç güzel bir yerdi Pendik. İnsanları, esnafı çok cana yakın ve paylaşımcıydı. Biz de böyle güzel bir yerde, yakın çevrelerden seyircilerin de geleceğini düşünmüştük, daha iyi bir etkinlik olacağına inanmıştık. Ne yazık ki olmadı. Bizim de yanlışlarımız olabilirdi. Zaten o yıllarda öyle bir kapasite, tiyatroyu kaldıramayacak durumdaydı. Sanırım hâlâ öyle. Daha doğrusu Türkiye’de tiyatroya ilgi oldukça az.

– Sinema ve dizilerde komik ve absürt karakterlerini canlandırıyorsunuz. Bu karakterler sunulan mı? Yoksa sizin seçiminiz mi?

-O bir şartlanma işi. Çok uzun süreden beri Bülent Kayabaş deyince, komedi oyunculuğu akla geldi. Tiyatroda, sinemada çok ciddi roller de oynamışımdır. Ama genelleme yaparsak bütün yaptığım iş komedi oyunculuğu olarak bilinir. Dünyada böyle değil, kategoriye ayrılmak Türkiye’de çok daha yoğunlukta. Aslında aktör aktördür.

– Uzun yıllar sanat ortamında savaş verdiğinizi biliyoruz. Günümüz Türkiye’sindeki sanat ve kültür anlayışını, gelişimini kendi bakış açınızla nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Ülkemizde, Genco Erkal’ın oyununa jandarma ve komutanlık tarafından izin verilmiyorsa, yılların oyuncusu mide spazmı geçiriyorsa, durum açık seçik ortadadır. Bir ülkenin sanat politikası; ülkenin sosyo ekonomik yapısıyla ilintilidir. Ülkemizin içinde bulunduğu kaoslar, ekonomik durumu, devletin durumu malumdur. Devletin kültür ve sanata bakış açısı, en az ölçüde olmasına karşın içinde bulunduğumuz iki bin yılında Türkiye’de tiyatro ve sanat olayları iyidir, daha da iyiye gidecektir. Devletin topluma, toplumun devlete bakışı iyileşirse daha sağlam işler olacaktır.

– Büyük çınar ağacının yaprakları birer birer dökülüyor, özellikle bu yıl çok değerli sanatçılarımızı kaybettik; Kemal Sunal, Cenk Koray, Güzin Özipek, Selim Naşit, Gürdal Tosun gibi… Sizce bu insanlara gereken değer verildi mi? Yetişen yeni nesil bu değerli insanların yerini dolduracak altyapıya sahip mi?

– Ülkede sanatçıya değer yok diye altını çiziyoruz ama bazı konularda zaten Don Kişot’luk, birey savaşı var. Şu anda Türk sinemasında filmler yapılıyorsa bireylerin, bazı Don Kişot’ların sayesinde yapılıyor. Ülkemizde pazarlarımızı ayarlayamıyoruz, bu da sosyo ekonomik yapımızdan kaynaklanıyor. Sanatımızın diğer ülkelerin düzeyini aşamamasından ileri geliyor. Sanatçıya değer derken, insana değer yok ki sanatçıya olsun. İnsanların hali malum, ülkedeki asgari ücretliler, emeklilerin hali ortada. Sanatçıya değer nasıl verilecek? Bu da yıllardır konuşulan şey.

Altyapı olarak kolaylığa alışılmış, konservatuardan gelenler televizyon kanallarında yetişiyorlar. Gerçi onların suçu değil gibi gözükse de o gösterişe kapılıp, reklama çıkmayı daha değerli buluyorlar. Bilmiyorlar ki televizyon dipsiz bir kuyu, yutulur giderler. Kalıcı olmak gerekir. Tiyatroda olsun eskiye göre değer veren o işin cefasını çekmeye hazır gençlik göremiyorum. Tabii ki hepsini bütünleştirmiyorum, savaşan arkadaşlarımız da var.

Bülent Kayabaş’ın Pendik anılarından
“Pendik Tiyatrosu adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967’de, Kemal’le ilk kez orada tanışıp samimi olduk.
Paramız yoktu beş kuruşsuz dönemlerimizdi. Geceleri yemek yedikten sonra, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz.. Sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. Fırından ekmek alıyoruz. O zamanlar ortalık o kadar sakin ki; manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. Biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. Öyle geçiyor günler..

Provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan; ama bayağı alıyoruz yani. “Alıyoruz” dediğim, düpedüz çalıyoruz!..
Yıllar sonra o Kemal Sunal, ben Bülent Kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. Çok güldük, hüzünlendik, derken düştük Kemal’le Pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya.. Bulduk da.. Tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık..

“Vaaay!” dedi adam, “Ne arıyorsunuz siz burada?”
“Yahu Mehmet Amca” dedik, “Biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik..”
Adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki sorma.. “Ne oldu amca?” dedik. “Siz,” dedi. “nasıl bana söylemezsiniz? Siz bana neden gelmezsiniz? Ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!” diye ağlıyor. Biz ağlıyoruz, adam ağlıyor..
O zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. Beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde..”

İki usta oyuncu Kemal Sunal ve Bülent Kayabaş Pendik Tiyatrosu’nda tanıştılar

1967’de kurulan Pendik Tiyatrosu’nun  Ekibi, o gün çoğu henüz yirmili yaşlarının başında, ama  sanat aşkı ile yanıp tutuşan gençlerden oluşmaktadır.

Şener Kökkaya, Ayton Sert, Mete İnselel, Bülent Kayabaş, Ajlan Aktuğ, Deniz Türkali, Oya Aydonat, Gündüz Kalıç, Celile Toyon, Melih Vassaf’tan oluşan bu ekip, büyük bir hevesle Orhan İyilerin “şarkıcı kız” oyununu sahnelemek için hazırlanmışlardır. Aylarca süren provalar, 1967 yılında tamamlanarak, oyun sahnelenmeye hazır hale gelmiştir. Gençler ve tiyatro bir aradaysa her şeyin böyle yolunda gitmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Beklenen kötü haber gecikmez, gençler sahneye çıkmak için gün sayarken, Eskişehir Belediyesi, “ödenek yetersizliği” nedeniyle tiyatro grubunu kapatıldığını açıklar.

Gençler, aylarca verilen büyük emekle hazırladıkları sahnelenmeye hazır bir oyunla ortada kalmışlar, oyunu başka bir yerde sahnelemek için uğraşmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Tam pes etmek üzerelerken, oyunun yazarı Orhan İyiler, “Pendik’te bir arkadaşı olduğunu, tiyatro grubunu Pendik’e davet ettiğini” söyler.

Bu davet, ne yapacağını bilemeyen grupta büyük bir heyecan yaratır. Öyle ya davet sahibi, Orhan İyiler’in arkadaşı olduğuna göre sanattan anlıyordur; Pendik’e özellikle davet ettiğine göre de oyunu sahneleyecek bir tiyatro sahnesi vardır.

Grup hemen o gün yola çıkar. Trenle Pendik’e ulaşırlar.

Pendik o zaman üç-dört bin nüfuslu küçük bir kasabadır. Orhan İyilerin arkadaşı, grubu karşılar ve misafir eder. Grup, bir an önce oyunu sahneleyecekleri salonu görmek için sabırsızlanmaktadır. Bu merakları fazla sürmeyecektir. Ertesi gün, davet sahibi bizim gençleri büyükçe bir ahıra götürür. Gerçekten de burası bir ahırdır; boş, kullanılmayan, ama içi harabe halinde, her yeri saman ve hayvan pislikleri ile dolu bir ahır. Bugün Batı Mahallesi’nde “eski ismiyle” Ankara Caddesi üzerinde London Cafe ile onun ait olduğu Burla Biraderler korusunun bittiği yerde başlayan parselde, tek katlı ahşap koca bir ahır.

Gençler şaşkın ve büyük bir hayal kırıklığı içinde birbirlerine bakarlar. Ama Pendikli hemşerimiz, hararetle konuşmakta ve burasının biraz uğraşılırsa güzel bir tiyatro salonu haline gelebileceğine gençleri ikna etmeye çalışmaktadır.

Yapılacak bir şey yoktur. Hemen kollar sıvanır, Pendik’ten birçok insanın da yardımı ile birkaç gün içinde insanüstü bir gayretle ahırdan bir tiyatro salonu çıkarılır. Oyun için son provalar, yapılırken, eski ahır yeni tiyatro salonun devasa kapısından uzun boylu, zayıf, güleç bir genç içeri girer.

Gelen, Kemal Sunal’dır.

Liseyi yeni bitirmiş, tiyatro sevdalısı bir genç. O yıl yapılan liselerarası Tiyatro yarışmasında okuduğu Vefa Lisesi birinci olmuş, Kemal Sunal’da en başarılı tiyatro oyuncusu seçilmiştir. Ama Kemal Sunal’ın “Kenterler Tiyatrosu”nda da oynadığı anlaşılınca, hem okulun hem de kendisinin birinciliği elinden alınmıştır.

Ama bu terslik Kemal Sunal’ı tiyatro yapma azmini köreltmemiş, tam tersine kamçılamıştır. Kemal Sunal, nasıl duyduysa, Pendik’te yeni bir tiyatro sahnesinin olduğunu ve yakında yeni bir oyun sergileyeceklerini duymuş, Pendik’e gelip, şansını denemek istemiştir.

Eskişehir’den sonra bazı oyuncularını kaybeden gençler, zaten yeni oyuncu ararlarken, geçmişte tiyatro ile ilgilenmiş, sahne tozu yutmuş Kemal Sunal’ın kendilerine katılmak istemesini memnuniyetle kabul etmişlerdir.

Bir oyun için her şey hazırdır; kadro, sahne ve seyirci. Ahırın kapısına derme çatma hazırlanmış bir “Pendik Tiyatrosu” tabelası asılır ve büyük bir coşku ile perdeler açılır. 150-200 kişilik salon hınca hınç doludur. Oyun bittiğinde salondakiler ayakta alkışlarken, gençlerde imkansızı başarmanın huzuru vardır.

Gençlerin tek hesaplamadığı şey, Pendik’in küçüklüğüdür. Ardı ardına 5-6 oyun oynarlar. Hepsinde salon dolar. Sonraki oyunlarda seyirci 20-30’a düşer. Çünkü, Pendik küçük bir kasabadır ve oyunu seyredecek herkes zaten seyretmiştir. Çevre ilçelerde oyunu sahnelemek isteseler de, yer bulamadıkları için bunu gerçekleştiremezler.

Türkiye’nin değişik yerlerinden bir araya gelerek toplanan bu gençler, 6-7 aylık bir Pendik macerasından sonra hüzünle hem tiyatro aşkı hem ekmek parası peşinde başka maceralara sürüklenmek için Pendik’ten ayrılmışlardır. “Tiyatro sahnemiz” bir süre umutsuzlukla yeni tiyatro ekiplerini ağırlamayı beklediyse de, bu olmamış, tekrar eski işlevine geri dönerek ahır olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Yeşilçam sinemasının son dönem tanınan oyuncularından Bülent Kayabaş, meslek hayatına 1961 yılında başladı. İlk sinema filmini 1970 yılında çeviren usta oyuncu, 2017 yılında bağırsak kanseri nedeniyle 71 yaşında hayatını kaybetti. İşte, Bülent Kayabaş’ın biyografisi…

Hayatı

25 Ağustos 1945’te üç çocuklu memur bir ailenin tek erkek çocuğu olarak Eskişehir’de dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve liseyi bitirip, Ticari ve İktisadi Bilimler akademisi son sınıfta okurken tiyatro sevdası yüzünden okuldan ayrıldı. Bir süre kendisi gibi tiyatro heveslisi arkadaşları ile amatör tiyatro oyunları sergiledikten sonra 1961 yılında Eskişehir Belediye Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuğa adım attı.

Bir süre Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra 1967 yılında Şarkıcı Kız oyunu için İstanbul’a geldi ve sanat hayatına burada devam etti. 50 yılı aşkın tiyatro kariyerinde Üç Maymun Kabare, Ayfer Feray, Nisa Serezli, Ferhan Şensoy ve Ali Poyrazoğlu Tiyatroları ile sayısız oyunda yer aldı. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu ile “Tak Tak Takıntı” (2007),“Tanımadığım Adamlar” (2010),“Kaplumbağa”, “Sağlık Olsun”, “Küçük Prens Bana Dedi Ki”, “Beni Yeniden Sev” (2012) gibi oyunlarda başrol oynadı. 1970 yılında ilk filmi olan Kara Leke ile başlayan sinema kariyerine Acı Hayat, Bereketli Topraklar Üzerinde, Zübük, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Askerin Dönüşü, Acele Koca Aranıyor, Yaz Bekarı, Yedi Kocalı Hürmüz, Devlet Kuşu, Faize Hücum, Fidan, Gemileri Yakmak, Abuk Sabuk 1 Film, Tersine Dünya, Arkadaşım Şeytan, Filler ve Çimen, Fasulye, Pardon ve İnşaat 2 gibi 150’den fazla film sığdırdı. Bunun yanı sıra Winnie the Pooh çizgi filminde Winnie ve Tigger karakterlerini 14 yıl boyunca seslendirdi, başka seslendirme projelerinde de yer aldı.

1974 yılında gösterime giren Karateci Kız filminde Ferruh karakterini canlandırdı. Filmde kendisininde içinde bulduğu ölüm sahnesi bir internet fenomenine dönüştü ve Conan gibi yabancı talk şov programlarında gösterildi.

Bülent Kayabaş, 1981 yılında “Avni Dilligil En İyi Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü. 2010 yılında, Cevat Fehmi Başkut ‘un “Buzlar Çözülmeden” adlı oyunundaki rolü ile “İsmail Dümbüllü Ödülü”nü kazandı. 14’üncü Altın Koza Film Festivali’nde onur ödülüne de layık görüldü.

Özel hayatı

Günfer Feray ve Nur Sürer ile yaşadığı evliliklerden sonra hayatının son 24 senesini son eşi Selma Kayabaş ile geçirdi. İkinci evliliğinden Ümit Kayabaş adında bir oğlu vardır.

Ödülleri

1981 “Avni Dilligil” En İyi Oyuncu ödülü

2010 İsmail Dümbüllü Ödülü[6] (Haldun Dormen’in,Cevat Fehmi Başkut’un ‘Buzlar Çözülmeden’ adlı romanından müzikal bir tarzda oyunlaştırdığı “Bir Kış Masalı” adlı oyunundaki rolüyle)

Rol aldığı bazı tiyatro oyunları

Tak Tak Takıntı, Sağlık Olsun, Buzlar Çözülmeden / Bir Kış Öyküsü, Çılgınlar Kulübü

Filmografisi

Bir Baba Hindu – 2016, Fırıldak Ailesi Orta Dünya – Seslendirme – 2015, İnşaat 2 – 2014, Fırıldak Ailesi (Sabri Fırıldak) Seslendirme-2013, Kasaba – 2009, Vesaire Vesaire – 2008, Limon Ağacı – 2008, Hemşire Meri – 2008, Yalan Dünya – 2007, Hicran Sokağı – 2007, Çinliler Geliyor – 2006, Yalancı Yarim – 2006, Canın Sağolsun – 2005, Saklambaç – 2005, Teberik Şanssız – 2005, Pardon – 2005, Tatil Aşkları – 2004, Mürüvvetsiz Mürüvvet – 2004, Halk Düşmanı – 2004, Balans ve Manevra – 2004, Sultan Makamı – 2003, Hababam Sınıfı Merhaba – 2003,

Kırık Ayna – 2003, Tek Celse – 2001, Deli Yürek-Boomerang Cehennemi – 2001, Koltuk Sevdası – 2001, Yaralı Kurt – 2000, Tersine Dünya – 2000, Filler ve Çimen – 2000, Fasulye – 2000, Sen Allahın Bir Lütfüsün – 1999, Aile Bağları – 1999, Kadınlar Kulübü – 1999, Salacak Öyküleri – 1998, Unutabilsem – 1998, Hollywood Kaçakları – 1996, Sevda Kondu – 1996, Süper Yıldız – 1995, Ayrı Dünyalar – 1995, Ayrı Dünyalar (2) – 1995, Çiçek Taksi – 1995, İz – 1994, Çapkın Baba – 1990, Abuk Sabuk 1 Film – 1990, Şen Sulukule – 1990, Talih Kuşu – 1989, Arkadaşım Şeytan – 1988, Küçüksün Yavrum – 1988, Gemileri Yakmak – 1988, Keklik Ali – 1988, Sevimli Hırsız – 1988, Zamansızlar – 1987,İşte Kadın – 1987, Son Yüz elli Metre – 1987, Son Urfalı – 1986, Tokatçılar – 1986, Ava Giden Avlanır – 1986, Sana Öyle Hasretim Ki – 1985, Köfteci Holding – 1985, Para Babası – 1985, Kızlar Sınıfı Yarışıyor – 1985, Bir Akşam Üstü – 1985, Assolist – 1985, Sensizliğe Alışacağım – 1985, Gazino Bülbülü – 1985, Fidan – 1984, Berduşlar Sosyetede – 1984, Kader – 1984, Sevginin Bedeli – 1984, Karımı Gördünüz mü? – 1984, Sevdalandım – 1984, Aptal Kahraman – 1983, Futboliye – 1983, Yıkılan Gurur – 1983, Faize Hücum – 1982, Nikah Masası – 1982, Arkadaşım – 1982, Berduşlar – 1982, Görgüsüzler – 1982, Yapışık Kardeşler – 1981, Bay Alkolü Takdimimdir – 1981, Şabancık – 1981, Şaşkın Milyoner – 1980, Devlet Kuşu – 1980, Zübük – 1980,Tabancamın Sapını Gülle Donatacağım – 1980, Bereketli Topraklar Üzerinde – 1979, N’Olacak Şimdi – 1979, Sev Beni – 1979, Skandal – 1979, Biz Böyle Severiz – 1979, Dokunma Yanarsın – 1979, Doyumsuzlar – 1979, Vur Vur Kaç Kaç – 1979,Koca Aranıyor – 1979, Aşk Bebeği – 1979, Yedi Kocalı – 1979, Sevimli Aşık – 1979, Yatak Hikâyemiz – 1979, Bir Öpücük Ver Bana – 1979, Kara Leke – 1979, Rezalet – 1979, Sevginin Bedeli – 1979, Üşütük – 1978, Ne Olacak Şimdi – 1978, Sormagir Sokağı – 1978, Şeytan Köşeyi Döndü – 1978, Zor Oyunu Bozar – 1978, Yengen – 1978, Yalnız Kalp – 1978, Sımsıcak – 1978, Kabadayı Böyle Sever – 1978, Uçurum – 1978, Korkak Kahraman – 1978, Aşkın Sıcaklığı – 1978, Sıra Sana Gelecek – 1978, Hırçın Kız – 1977, İki Aşk Arasında – 1977, Yeşilçam Sokağı – 1977, Hızlı Giden Yorulur – 1977, Ne Zaman Geleceksin – 1977, Sen ve Ben – 1977

Hayret 17 – 1975, Çapkın Kızlar – 1975, Sevimli Frankenstein – 1975, Minik Cadı – 1975, Teşekkür Ederim Büyükanne – 1975, Şaşkın Damat – 1975, Acele Koca Aranıyor – 1975, Askerin Dönüşü – 1974, Çirkin Dünya – 1974, Erkekler Ağlamaz – 1974, Ayrı Dünyalar (film, 1974) – 1974, Bırakın Yaşayalım – 1974, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz – 1974, Kara Murat Ölüm Emri – 1974, Yüz Lira ile Evlenilmez – 1974, Karateciler İstanbul’da – 1974, Yumurcak / Veda – 1974, Yaz Bekarı – 1974, Kısmet – 1974, Sığıntı – 1974, Gazi Kadın / Nene Hatun – 1973, Umut Dünyası – 1973, Güllü Geliyor Güllü – 1973, Karateci Kız – 1973, Mevlana – 1973, Acı Hayat – 1973, Soyguncular – 1973, Utanç – 1972, Yumurcak Küçük Şahit – 1972, Gönül Oyunu (2) – 1972, Asi Gençler – 1972, Kara Leke – 1970

Yaşamının son 8 senesinde kanser tedavisi gören Bülent Kayabaş, kalın bağırsak kanseri hastalığı sonucu gelişen çoklu organ yetmezliği nedeniyle 19 Nisan 2017 tarihinde tedavi gördüğü Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi’nde 71 yaşında vefat etti.

21 Nisan 2017 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda düzenlenen törenin ardından naaşı Teşvikiye Camii’ne getirilerek öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından İstanbul Feriköy Mezarlığı’na defnedildi.

Usta oyuncu Bülent Kayabaş’ın vefatının üzerinden 4 yıl geçti

Henüz 16 yaşındayken Eskişehir Belediye Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuğa başlayan Kayabaş, 50 yılı aşkın tiyatro kariyerinde çok sayıda oyun ile 150’den fazla filmde rol aldı.

Sinema kariyerine 150’den fazla film sığdırdı

Bir süre Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra 1967’de “Şarkıcı Kız” oyunu için İstanbul’a gelen Kayabaş, sanat hayatına burada devam etti.

Usta oyuncu, 50 yılı aşkın tiyatro kariyerinde Üç Maymun Kabare, Ayfer Feray, Nisa Serezli, Ferhan Şensoy ve Ali Poyrazoğlu tiyatrolarında çok sayıda oyunda yer aldı.

“Winnie The Pooh” çizgi filminde Winnie ve Tigger karakterlerini 14 yıl boyunca seslendiren Kayabaş, bu projeye ilişkin, “Çok keyif alıyorum. Bir şeyler daha var yaptığım ama beni asıl ayakta tutan, disipline eden tiyatrodur.” demişti.

“Oyunculuk mesleğine çok büyük bir saygısı vardı”

Kayabaş’ın vefatının ardından düzenlenen törende konuşan oyuncu Selçuk Yöntem, usta oyuncunun çok önemli bir aktör olduğunu belirterek, “Türk toplumunun çok sevilen bir insanıydı. Önemli bir karakterdi. Toplumun aranılan insanıydı. Türk sanat camiasında büyük bir hoşluk oldu. Benim can dostumdu. Birçok oyunda beraber oynadık. Bir filmde de beraberdik. Çok güzel bir dostluğumuz vardı. Bu konuşmalar ne için yapılıyor bilmiyorum ama benim çok sevdiğim bir dostumdu.” ifadelerini kullanmıştı.

Eski eşi Nur Sürer ise Kayabaş’ın çok iyi biri olduğunu belirterek, “Çok iyi bir aktördü. Harika bir babaydı. Biz Bülent ile 40 yıl birbirimizi sevdik. Ben onu sevmeye devam edeceğim. Dünyanın en güzel çocuğuna sahibiz. Hiç unutmayacağız Bülent’i.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Oyuncu Ali Poyrazoğlu ise usta oyuncunun çok inatçı biri olduğunu söyleyerek, şunları kaydetmişti:

“38 yıl önce bir araya gelip tiyatro yapmaya karar verdik. Ben arada bir bırakmak isterdim, pes ederdim, sıkılır, bunalırdım. Ben tiyatronun patronuydum. Benim onları bir arada tutmam gerekirken, Bülent beni ve tüm ekibi bir arada tutardı, ‘Ne oluyor, nereye gidiyorsunuz?’ diye. Çok büyük bir saygısı vardı oyunculuk mesleğine.”

Saygı ve özlemle anıyoruz…

Kaynak: www.ozyavuzhukuk.com, Pendik’te Hayat Grubu, www.abbasturan.com.tr, Vikipedi, www.karar.com,  Anadolu Ajansı, Yaşama Dokunmak- Zafer Karalar

Hazırlayan: Elif Kırnak