İÇİNDEKİLER:
Cabir Bin Hayyan’ın hayatı
Cabir Bin Hayyan’ın Bilimsel Anlayışı
Bilime Kazandırdıkları
Câbir bin Hayyân’ın Eserleri
Bibliyografya
Kaynakça
Yemenli bir aileye mensup olarak 721 yılında Horasan’ın Tus şehrinde doğmuştur. Bitkilerle ilgili derin anlayışını eczacı olan babasının çalışmalarına borçludur.
Kimya bilimine olan tutkusu Cafer b. Sadık’ın öğrencisi olmasıyla daha da gelişir. Eğitimini tamamlayarak Bağdat’a geçen Hayyân, Bermekî ailesinin desteğiyle çalışmalarına devam eder, aynı ailenin siyasi gücünü kaybetmesinden sonra Kûfe’ye döner. 815 yılında vefat edene kadar çalışmalarını bu şehirde sürdürür.
Milattan sonra sekizinci yüzyılda yaşamış ve modern kimyanın kurucusu olmasının yanında eczacı-hekim, gök bilimci, matematikçi ve filozof olan Cabir bin Hayyan çalışmalarıyla bilim dünyasında çığır açmıştır. Batı dünyasında kendisi ‘Geber’ lakabıyla tanınmaktadır.
Pek çok kimyasal bileşiğin ve deneylerde kullanılan aletlerin mucidi olması, kendi zamanına kadar olan kimya bilgisini sentezleyerek bu dalın sınırlılıklarını ve ilkelerini belirlemesi sebebiyle ‘modern kimyanın kurucusu’ olarak tanınır.
Kimya biliminde (o dönemdeki adıyla simya) madenlerin araştırılmaya başlanması milattan önceki yüzyıllara uzanır. Özellikle M.Ö. III. yüzyılda madenlerin nasıl meydana geldiği, evrenin yapısının madenlerle ilişkisi, gök cisimler, metallerin nasıl elde edilebileceği gibi konular kimyanın ana tartışma konularını oluşturmuştur.
Modern kimyanın başlangıcının temeli on sekizinci yüzyıla Lavoiser’in (Fransız Kimyacı, 1743 – 1794) ‘kütlenin korunumu kanunu yani maddenin sakınımı prensibini’ bulmasına dayanır. Aslında İslamiyet’in bilim alanındaki en parlak devri olan yedinci ile on üçüncü yüzyıl arasında kimya alanında görülen gelişmeler, modern kimyanın temelini atmıştır. İslam dünyasında kimya ile ilgilenen ilk kişi, dini lider ve astronom olmasının yanında aynı zamanda Câbir İbn Hayyân’ın da hocası olan Cafer b. Sadık’tır (609/702 – 765).
Cabir bin Hayyan’a göre doğadaki her şeyi dört ana unsur belirlemiştir ve her biri birbirinden farklı oranlarla meydana gelmiştir. Çünkü onlar, varlığın sayısız birleşiminden oluşur ve bunları hesaplayıp ölçmek oldukça güçtür.
Açıkladığı denge teorisiyle (kimyasal tepkimeye giren madde ile çıkan maddenin eşit olması gerektiği prensibi yani kütlenin korunumu yasası) Lavoiser’in yasasını aslında çok önceden aktarmıştır. Cabir bin Hayyan Cıva-Kükürt Kuramı ile madenlerin oluşumunu anlatır.
Madenlerin özü cıvadır ve madenler kükürt sayesinde katılaşmıştır. Yani bütün madenler cıva ile kükürtün belli oranlarda karışmasıyla oluşmuştur. Maddelerin gruplandırmasını da yapan Câbir bunu üç ana başlık altında sunar:
Câbir’in bilim anlayışı doğa felsefesine dayanmaktadır. Doğal denge – düzen – orantı üçgeni çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Doğada var olan maddelerin fiziki özelliklerini kullanarak niteliksel ölçülerine erişmeyi amaçlamıştır. Cabir bin Hayyan, ilk maddenin ateş olduğunu ve merkezde yer aldığını söyler.
Hava ateşin sebebi olup ona komşuluk yaparak su ile karışmasını engeller. Aynı zamanda toprak ile de su komşudur. Ateş ile su birbirine zıttır ve bunların hepsi birleşerek yeryüzünü oluşturur. Madenler de bu yapının içinde bulunur.
Dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ile suyu; dört ana nitelik olan kuru, ıslak, soğuk ile sıcağı; denge ölçütü ve cıva-kükürt kuramı temelinde harmanlayarak teorisini geliştirmiştir. Dolayısıyla madde, dört ana unsurun (toprak, hava, ateş ve su), ıslak-kuru ve soğuk-sıcak gibi zıt niteliklerle sentezlenmesi ve bunların sürekli hareket halinde olmasıyla meydana gelir.
Yani nitelikler, elementler arası geçişi sağlayan en temel faktörlerdir. Bu niteliklerden ikisi iç tarafa diğer ikisi ise dış tarafa ait etkenlerdir. Örnek olarak altının kuru ve soğuk oluşu içsel, sıcak ve nemli oluşu dışsal nitelikleridir. Gümüşün ise sıcak ve nemli oluşu içsel, soğuk ve kuru oluşu dışsal nitelikleridir. Dolayısıyla dışsal nitelikler içsel ve içsel nitelikler dışsal haline getirildiğinde dönüşüm gerçekleşebilir yani altın gümüşe çevrilebilir.
Ölçü ve tartı işlemlerini ustalıkla kullanmış ve element kavramına bakış açısını ilerleterek dünya üzerindeki ilk kimya laboratuvarının kurucusu olmuştur. Ayrıca atomun parçalanamaz oluşu tezini ilk kez reddedenin de Câbir olduğu bilinmektedir. Su geçirmez kâğıt ve paslanmaz çeliğin mucididir. Platin ve altının çözülmesini sağlayan kral suyunu elde ettiği bilinmektedir. O’nun tarafından ilk kez kullanılan bazı kimya tabirleri (alkol gibi) günümüzde de hâlâ kullanılmaktadır. Araştırmalarını matematik ve deneyin sentezi halinde sunan Câbir, madde dönüştürme sanatı ile harmanladığı bilgisiyle kendisinin icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar ve daha nicelerini kullanarak çağının ötesinde bilgi birikimine sahip olmuş ve pek çok laboratuvar malzemesini icat etmiştir.
Çözücü suları (nitrik/kezzap, sülfürik, hidroklorik, sitrik, asetik, tartarik asitleri gibi), mineral asitleri keşfetmiş ve baz kavramını açıklamış; metallerin işlenmesi, çelik yapımı, kumaş ve deri boyanması, dayanıklı kumaş yapımı, altın üzerine yazı yazmak için altın pirit kullanımı ve asetik asidin yoğunlaştırılması için sirke damıtılması, cam yapımı ve renklendirilmesi tekniklerini geliştirmiştir.
Kullandığı yöntemler arasında -bazılarının yaratıcısı olarak bilinir- oksidasyon/yükseltgenme (metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrıştırılması), bunun tersi olan redüksiyon/indirgenme tepkimeleri, buharlaştırma, süblimleştirme (saflaştırma-tasfiye), eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme (billurlaştırma) sayılmaktadır. Çok yönlü bir bilim insanı olan Câbir’in hayatı hakkındaki araştırmalar umarım daha derinlere iner.
İbn Hayyân’ın çeşitli ilim dallarında ellinin üzerinde eser yazdığı kaydedilmektedir. Ancak el-Muḳtebes’in bir kısmını neşreden Mahmûd Ali Mekkî onun eserlerinin fazla olmadığı görüşündedir (a.g.e., neşredenin girişi, s. 66). Başlıca eserleri şunlardır:
1. el-Muḳtebes min enbâʾi ehli’l-Endelüs (el-Muḳtebes fî aḫbâri beledi’l-Endelüs,
el-Muḳtebes fî târîḫi’l-Endelüs). Endülüs’ün fethinden Halife II. Hakem döneminin (961-976) sonuna kadarki tarihini içine alır.
Yıllara göre kaleme alınmış olan eserden Endülüs’ün siyasî tarihi yanında ekonomik ve sosyokültürel durumu ile meşhur şahısların hayatlarına dair bilgiler edinmek mümkündür.
Müellifin, eserleri günümüze ulaşmamış olan İbnü’n-Nizâm, İshak b. Seleme el-Kaynî, Ferec b. Sellâm el-Bezzâz gibi tarihçilerin kitaplarından istifade etmesi eserin değerini arttırmaktadır.
İbn Hazm’ın on cilt olduğunu söylediği el-Muḳtebes’in, II. Abdurrahman’ın (822-852) son birkaç yılı ile oğlu Muhammed döneminin (852-886) önemli bir kısmını, Emîr Abdullah dönemini (888-912), III. Abdurrahman’ın ilk otuz yılını (912-942) ve son olarak II. Hakem döneminin 970-974 yıllarını kapsayan kısımları bugüne ulaşmıştır.
Eserin, I. Hakem döneminin tamamını (796-822) ve II. Abdurrahman döneminin büyük bir bölümünü kapsayan kısmı 1950’li yıllarda Evarista Lévi-Provençal’in kütüphanesinde bulunmaktaydı.
Ancak bu kısım daha sonra kaybolmuştur. el-Muḳtebes’in 232-267 (846-881) yıllarını kapsayan bölümü Mahmûd Ali Mekkî (Beyrut 1393/1973), 275-300 (888-913) yılları arası Melchor Antuna (Chronique des règne du calife umayyade ʿAbd Allah à Cordoue, Paris 1937) ve İsmâil el-Arabî (Mağrib 1990), 299-330 (911-942) yıllarına ait kısım Pedro Chalmeta (Rabat-Madrid 1979, 1982), 360-364 (970-975) yılları arası Abdurrahman Ali el-Haccî (Beyrut 1965), küçük bir bölümü de Évariste Lévi-Provençal – Don Emilio García Gómez (al-Andalus, XIX [1950], s. 295-315) tarafından neşredilmiştir.
Eserin 275-300 (888-913) yılları arasındaki olayları içeren kısmını Kh. Ghorayyib (Cuadernos de historia de España içinde, Buenos Aires 1952), 299-330 (911-942) yıllarına ait kısmını Maria Jesus Viguera – Federico Corriente (Saragossa 1981), 360-364 (970-975) yılları arasını Don Emilio García Gómez (Madrid 1967) İspanyolca’ya çevirmiştir.
2. el-Metîn. 399-463 (1008-1071) yılları arasında geçen olayları ele alır. İbn Hayyân bu eserinde anlattığı olayların pek çoğuna bizzat şahit olmuştur.
Dönemin siyasî, içtimaî ve fikrî yapısı açısından önemli bir eser olan el-Metîn günümüze intikal etmemekle beraber başta İbn Bessâm eş-Şenterînî olmak üzere diğer Endülüslü müelliflerin yaptıkları nakiller sayesinde mahiyeti hakkında geniş bilgi sahibi olunabilmektedir.
Altmış cüz olduğu kaydedilen esere Beyyâsî bir zeyil yazmış, Abdullah Cemâleddin de el-Metîn hakkında bir doktora tezi hazırlamıştır (1978, Madrid Üniversitesi).
3. Aḫbârü’d-devleti’l-Âmiriyye. II. Hişâm döneminde (976-1009, 1010-1013) Endülüs Emevî Devleti’nde iktidarı ele geçiren Âmirîler hakkındadır.
4. el-Baṭşatü’l-kübrâ. İbn Abbâd el-Mu‘temid-Alellah’ın Kurtuba’yı işgalini ve Cehverî hânedanının yıkılışını anlatan bir eserdir (ayrıca bk. İbn Hayyân, el-Muḳtebes, neşredenin girişi, s. 82-84; Muhammed Abdullah İnân, s. 278).
İbn Hayyân, el-Muḳtebes (nşr. Mahmûd Ali Mekkî), Beyrut 1393/1973, neşredenin girişi, s. 7-159.
İbn Bessâm eş-Şenterînî, eẕ-Ẕaḫîre, I/1-2, tür.yer.; IV/1, tür.yer. (özellikle İbn Hayyân’ın el-Metîn’inden yapılan nakiller için).
İbn Beşküvâl, eṣ-Ṣıla, Madrid 1882, s. 154.
İbnü’l-Ebbâr, el-Ḥulletü’s-siyerâʾ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, I, 219.
a.mlf., et-Tekmile (nşr. F. Codera), Madrid 1889, I, 46.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 370-372.
İbnü’l-Hatîb, Aʿmâlü’l-aʿlâm (nşr. E. Lévi-Provençal), Beyrut 1956, II, 48, 151.
F. P. Boigues, Ensayo biobibliográfico sobre los historiadores arabigo, Madrid 1898, s. 152.
A. G. Palencia, Târîḫu’l-fikri’l-Endelüsî (trc. Hüseyin Mûnis), Kahire 1955, s. 210-211.
Muhammed Abdullah İnân, “İbn Ḥayyân”, Terâcimü İslâmiyye, Kahire 1390/1970, s. 271-281.
Emîn Tevfîk et-Tîbî, Dirâsât ve buḥûs̱ fî târîḫi Maġrib ve’l-Endelüs, Trablus 1984, s. 151-155.
Hüseyin Mûnis, Târîḫu’l-coġrâfiyye ve’l-coġrâfiyyîn fi’l-Endelüs, Kahire 1986, s. 101-102.
F. Codera, “Manuscrito de Aben Hayyan”, Bibliothéca Arabico-Hispana, XIII, Madrid 1888, s. 53-61.
E. G. Gómez, “A propósito de Ibn Hayyān”, al-Andalus, XI, Madrid 1946, s. 400 vd.
P. Chalmeta Gendron, “Historiographia Medieval Hispana: Arabica”, a.e., XXXVII/2 (1972), s. 379-392.
Abdullah Cemâleddin, “Ebû Mervân İbn Ḥayyân”, Awrāq, sy. 2, Madrid 1979, s. 19-28.
Muhammed Abdülhamîd Îsâ, “el-Muḳtebes li’bn Ḥayyân el-Endelüsî”, ed-Dâre, VIII/3, Riyad 1403/1983, s. 50-58.
A. Huici Miranda, “Ibn Ḥayyān”, EI2 (İng.), III, 789-790.
Yûsuf Rahimlû, “İbn Ḥayyân”, DMBİ, III, 385-389.
Kaynakça: