Her insanın hayatı ve yaşadıkları birbirinden farklıdır. Herkesin üzüldüğü, stres yaptığı, mutsuz olduğu durumlar da öyle. Sizin sıkıntınız başka birine, başka birinin ki size anlamsız ya da önemsiz gelebilir. İnsanların birbirlerini anlayabilmesi yani empati yapabilmesi zordur. Bunu yapabilmek için çok yönlü bakabilmeyi öğrenmek, hayatın her rengini görebilmeyi başarmak ve tüm bu renklerden küçük birer parça hayatımıza katabilmek gerekir.
Farklı renkleri yani farklı insan düşüncelerini göz önünde bulundurmak ve hayatımızın içine alabilmek için öncelikle hareketten değil, hareketsizlikten korkmak lazımdır.
Çünkü hareketsizlik bizleri hantallığa, tembelliğe ve farklı yollar ile düşünce helezonumuzu genişletmememize yol açmaktadır. Hal böyleyken ben merkezli bir algıya ve dünyanın bizim etrafında döndüğü düşüncesine sahip olunmasının önünde hiçbir engel kalmaz. Ve hareketsiz bir insan, düşüncelerindeki ön yargının ve sabit fikirlerin getirdiği tekrarlar içerisinde kendi kendini boğmaya başlar.
Peki, böyle yapmak yerine açık olmak, her düşünceye en az kendi düşüncelerimiz kadar değer verip, bu çeşitlilikten bir sonuca varmaya çalışmak kısacası sorun değil çözüm üretmek çok mu zordur?
Elbette her insanın aynı düşünceye aynı yoldan ve aynı hızda gitmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Herkesin gerek maddi gerekse manevi imkanları, aile yapısı, ortamı farklılıklar yaratabilir.
İşte tam da bu sebepten; her renk düşünceyi ve tercihi bize uymasa da az da olsa tanımaya, anlamaya çalışmalı… Neden mi?
Çünkü renkler, tercihler, kararlar; farklı fikirlerin oluşmasına, fikir zenginliğinin ortaya çıkmasına ve çözümlerimizde farklı yolların da olduğunu gösterecektir bize.
Sonuçta her insanın fikirleri yetenekleri farklıdır; kimimizin mühendis olması, kimimizin mimar olması, kimimizin karikatür çizmesi, kimimizin araba merakının bulunması, kimimizin bilgisayar oyunlarını sevmesi gibi…
Herkesin futbol, basketbol sevmemesi gibi…
Böyle farklılıklar varken, fikirsel sabitlenmenin ortaya çıkardığı bir fikir ile zaman kaybetmek ne kadar doğru olur…
Hayatımızda sabit fikirlere zaman ayırıp ‘’Bu nedir? Ben kesin doğru düşünüyorum…’’ gibi düşünceler ile ayağa takılan taş misali uğraşmak, zaman kaybının yanında, farklı yolları keşfetmeye, hayatımıza güzellikler katmaya engel olacaktır. Ve unutmayalım ki; yalnızlık, başarısızlık ve mutsuzluk gibi yaşadığımız duyguların en önemli sebeplerinden biri sabit fikirlerle kendimize fazla hayran olmamızdır.
ÇARE’SİZSİNİZ. Çünkü hareketsiz olup olmamak elinizde.