Pendik Belediye Meclisinin son toplantısında bütçe görüşmeleri vardı. Bu oturumda bütçe ile ilgili hararetli tartışmaların yanı sıra ilçedeki birçok farklı problem de gündeme getirildi.
Bu görüşmelerde söz olan CHP Meclis Üyesi İzzet Diktaş da eğitimdeki problemlere dikkat çekti.
Diktaş konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Değerli başkanım, değerli meclis üyesi arkadaşlarım, bizleri burada ve sosyal medyada izleyen değerli yurttaşlarım. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101 yıl dönümündeyiz. Grubumuz adına bütün yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurulması için çaba harcayan tüm kahramanlarımızı, saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Gündem dışı olarak aldığım söz hakkımı ‘’ülkemizin eğitimdeki sorunlarını ‘’dile getireceğim.
CHP gurubumuzdaki eğitimci arkadaşımla Pendik ilçemizin birçok okulunu ziyaret ettik.
İBB‘nin Pendik’teki bir çok okulumuzun iç ve dış boyalarının yaptığını, iki okulun Atatürk büstlerini yenilediğini ve bir çok okulumuzun da onarımlarını da yaptığına şahit olduk. Pendik’teki eğitime yaptığı katkıları için İBB’ye teşekkür ederiz. Bu gezilerimizde Pendik Belediyemizin de okullarımızın onarımında ve boyanmasında çabalarını da inkâr etmiyoruz. Ancak Pendik ilçemizin birçok okulunun sorunları devam etmektedir. Belediyemiz isterse bu okulların listesini kendilerine verebiliriz, çözülmesi konusunda atacakları adıma da her türlü yardıma hazırız.
Ülkelerin eğitim seviyesinin araştırıldığı Ekonomice Forum'a göre Türkiye eğitimde 99'uncu sırada yer aldı. Bu duruma nasıl geldik? Bunu irdelemek ve anlatmak istiyorum.
Kurtuluş Savaşı sonrasında yurdumuzdaki vatandaşlarımızın %-4'ünün okuma yazması bile yokken; Atatürk’ün Köy Enstitülerinin kuruluş yasalarını çıkararak dönemin başbakanı İsmet İnönü, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte eğitimde yaptığı hamlelerle köylerden istekli ve zeki öğrencileri toplayarak köy enstitülerinde yetiştirilip köylere öğretmen veya eğitmen olarak gönderildi. Mezun olan öğrenciler hem okullarının öğretmeni hem de toplumun eğitmeni oldular.
Bu öğretmenler kendi okullarını, evlerini, kışlalarını, iş yerlerini halkla birlikte inşa ettikleri gibi, eğitim ve kültürün yanında tarım, sanayi ve ülke kalkınmasına da ön ayak oldular. Eğitimin parasız ve devlet eliyle yapılması ülkede birlik bütünlüğün sağlanmasına vesile oldu. Ülkemiz hızla büyüdü ve büyük hamleler yaptı.
Günümüz Türkiye’sinde eğitim programlarının sık sık değiştirilerek yeni eğitim sistemlerinin getirilmesi ülkemizi eğitimde geriye götürmeye başladı. Özellikle 2012 - 2013 yılında yapılan değişiklikle 4+4+4 Eğitim Sistemi zorunlu eğitim 12 yıla çıkararak, sistemde köklü değişiklikler yaptı. Aynı orta okul içinde iki okul oluştu. Bu okulların öğrenci sayıları açısından uçurumlar oluştu. Birinde 40.50 kişilik sınıf mevcudu varken, diğerinde 15 -20 kişilik sınıflarla eğitim sürdürüldü. Liselerde çok programa dayalı bölümler açıldı. Okulların isim ve müfredatları değiştirildi. Bazı mesleki okullara takviye müfredat eklendi. Bu değişikler yapılırken bilimsel çalışmalar dikkate alınmadığından öğrenci başarıları düştü.
Günümüzde okullarımızın temizliğini ve güvenliğini sağlayan elemanların olmaması okullarımızın başarılarını düşüren diğer bir nedendir.
İşgücü Uyum Programı (İUP) ve Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında görevlendirilen geçici personel uygulamaları, okulların temizlik ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir.
Toplum yararına Program kapsamında çalışan personelin sadece 6 aylık sözleşmelerle işe alındığı göz önüne alındığında okul temizlik ve güvenliklerinin sağlıklı bir şekilde yapılamayacağı aşikardır.
Millî Eğitim Bakanlığımız ÖĞRETMENLERİMİZ VE EĞİTİM SENDİKALARININ görüşünü almadan Yeni Öğretmenlik Mesleği Kanunu meclise getirdi. Bu kanunun ilk 22 maddesi eleştiri ve itirazlara rağmen kabul edildi.
Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarına çözüm üretmeyen, öğretmenlerin özlük haklarını zayıflatan, çalışanlar arasında ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren bu kanunun TBMM gündemine yeniden geleceği açıklandığı için öğretmenlerimizin bu kanuna itirazları devam etmektedir.
1.Milyona yaklaşan Suriyeli mülteci çocukların eğitim sistemimize dahil edilmesi eğitimimizde ayrı bir sorun teşkil etmektedir.
Eğitim ve öğretimle ilgili yapılan yanlışlardan dönülerek, anayasamızın 42 maddesinde belirtilen Atatürk ilke ve inkılaplarının doğrultusunda, çağdaş ve bilimsel eğitimi esas alan, hayattaki en hakiki mürşittin ilim olduğuna inanmış, vatanını, vatandaşını seven, nesillerin yetişmesini sağlayan eğitim programlarının hazırlanıp yürürlüğe girmesini diliyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.”