İnsanların çok değiştiği, giderek daha da değişeceği bir zamana tanıklık ediyoruz hep birlikte. Değişen zamana ayak uyduran bir nesil var ardımızdan gelen. Bukalemun kadar uyum sağlıyor yaşadığı çağa. Teknolojik çağ dediğimiz bu zamana hızla evriliyor insan ve hızla tüketiyor. Tükettiği gibi de hızla tükeniyor. Bu tükeniş yalnızlığı getiriyor yanında. Yalnızlaşmak çağın insanının handikaplarından biri.
Ne iyiliklerin hatırı kaldı dünyada ne iyilik yaptıklarınızın vefası. Vefa çoktan Vefa’ya doğru yol aldı hatta bir sürat kayboldu insanlardan. İşin en şaşırtan yanı ise, aynı insanın bir böceğe gösterdiği merhamet, sıra insana gelince kayboluveriyor.
Bu arada merhamet ile acımak kavramını ayırmak istiyorum. Acımak diye çevrilse de merhametin sırtında taşıdığı nüanslar vardır. Merhamet inceliktir. Acımak’ta olduğu gibi işlevi kaba değildir. İncelikli bir üzüntü ve acı duyma olgusu vardır sırtında. Sözlükler merhametin eş anlamsına acımak deseler de ben katılmıyorum.
İnsan yüreği merhameti barındıramıyorsa insanlığını ve iyiliğini sorgulaması gerektiğine inanmışımdır her zaman. Bir hayvana merhamet etmekle acımak aynı şey değildir. Keza bir insana da. Merhamet insaf duygusu ile yanyana yürür. Insaf hissel ve mantıksal “hak” duygusudur. Ve ne yazık ki günümüzde gelişkin olmayan bir durum bu.
İnanın giderek yok oluşu, materyal bir toplum var ediyor. Bence “acınacak” durumdayız.