DİJİTAL MEHDİ VE TARAFTARLARI NEREDE?

 

Düşmanın silâhı belli: Dijital Deccal ve taraftarları, kıtalarda ve beyinlerde kol geziyor; Dijital Mehdi ve taraftarları nerede? Demiştik.

 

İslâm dini, Hazret-i Âdem’den beri “tevhidinancının ve ahlâkının yeryüzüne hâkim olması” yönünde emirler vermektedir.

 

Bu sebeple, son peygamber Hazret-i Muhammed’e (s.a.s.) gönderdiği ilk emrin“De ki: Allah birdir ve ondan başka ilâh yoktur!” olması, en doğal beklentidir.

 

Hâlbuki, vahyedilen ilk ayetler, “oku!”emrive “O (Rabbin) kalemle yazmayı öğretti!”bilgisidir.

 

Yine hâlbuki, vahyin indirildiği toplumda cahillik ve canilik zirvede, okuma ve yazma oranı en diptedir.

 

Böyle bir toplumda; tebliğ başlangıcında,tevhid inancından önce ilk eylem olarak “okuma” “yazma” ve kalem”evurgu yapılması; çok önemli, ilginç,değerli ve üzerinde durulması gereken bir durumdur.

 

Yine ayrıca: Bir sûreye “Kalem” adı verilmiş;bu sûrenin daha ilk ayetinde Kalemeve onun satır satır yazdıklarına and olsun ki!” denilmek suretiyle, “kalem”nesnesine ve “yazma” fiiline yemin edilmiştir.

 

Allah, bir şey üzerine yemin ediyorsa; o şeyin, göz ardı edilemeyecek kadar özel bir önemi var demektir!

 

Biraz daha devam edecek olursak:

          *İlk yaratılan nesne kalem, ilk fiil yazma fiilidir.

          *Âleme ait bütün kader, bir “gizli levha: levh-i mahfuz”da yazılıdır.

          *Kirâmen kâtibîn melekleri, iyi ve kötü fiilleri özel bir deftere yazmaktadır.

        *Mahşer günü; kirâmen kâtibîn meleklerinin doldurduğu amel defteri dört yönden herhangi birinden kişinin eline tutuşturulacak, herkes kendi amelini söz konusu defterden okuyacak, amel defteri mizan terazisinde tartılacak ve (Allah özel olarak bağışlamazsa) orada yazanlara göre ilgili kişinin akıbeti belli olacaktır.

         *Bütün kitap ve suhufların kaydı da kalem, kâğıt ve yazıyla “satıra” hattâ ezber yöntemiyle “beyin / kalp / sadıra: göğüse” yazmaya dayalıdır.

          *Okuryazar olan esirler, okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmıştır.

          *Okuma ve yazma, kırk yıl köle olunacak kadar değerlidir.

          *Müslümanların kendi içinde İslâm’ı birbirine öğretmesi; İslâm dışı kişilere İslâm’ın tebliği de söz konusu kalem malzemesi, okuma ve yazma fiillerine dayalıdır.

          *En önemlisi, onlarca ayette “Allah’ın zikredilmesi” talep edilmiştir.

 

Evet; Allah,isim ve sıfatlarının sürekli zikredilmesini istemiştir.

 

Dünyaya nizam vermek üzere indirilmiş olan İslâm’ın bahsettiği söz konusu zikir: Evde,işyerinde veya bir tekkedeki kuytu bir köşede ve seccade başında iki büklüm ve “bir ân önce bitirmek üzere sayılı şekilde”tesbih çekmek değildir.

 

Kuldan beklenen zikir: Allah’a düşmanlık edilen, Allah’ın izzet ve şerefi ayaklar altına alınan her yerde; “göze göz, dişe diş!” prensibiyle, Allah’ın izzet ve şerefini ayakta tutacak tutum ve davranışı göstermek, yazıları yazmak ve sözleri söylemektir.

 

Buraya kadar izah ettiğimiz ve diğer birçok örnekte de görüldüğü üzere; İslâm dininde “okuma” , “yazma” ve “söz: konuşma: kelâm”ın çok büyük bir önemi vardır.

 

Bütün bu durum aslında; ilime önem vermenin yanında, esas olarak bilginin yayılma vasıtası olan medyanın önemini ortaya koymaktadır.

 

Hâl böyle iken, bütün İslâm coğrafyasında: Müslümanların medyadaki hâkimiyeti azılıdin = İslâm” düşmanlarına terk etmesi; Müslümanların ekseriyetinin “ebleh” sayılacak derecede okuma ve yazmadan uzaklaşması, okuma yazmasının “okuryazar olmaktan öteye gitmemesi” hiç yakışık almamıştır.

 

Okuma ve yazma; bir mutluluk ve huzur konusu değil, sırttan bir ân önce indirilmesi gereken bir yük gibidir.

 

Okuma ve yazma; “sana öyle bir ceza vereyim ki,ömür boyu unutma!” şeklinde, suç işleyenlere “X günde Y sayfa kitap okuma cezası” şeklinde verilen bir ceza aracıdır.

 

Okuma fiili, “uyanmak” için kullanılan değil “gelmeyen uykuyu getirmek” için kullanılan bir araçtır.

 

Müslümanların, bütün “İslâm ülkelerinde = Halkı Müslüman olan ülkelerde” kendi öz devletleri tarafından plânlı bir şekilde bu hâle getirilmesi ayrı bir tartışma konusudur.

 

Meselâ; okuma yazma oranı artık %90 civarında olan Ülkemizde, okumama yazmama oranının %95 olmasının hiçbir makul açıklaması bulunmamaktadır!

 

Allah’ın, üzerine yemin edecek kadar önem verdiği bir hususta, Müslümanlar:

          -Allah sanki kendisine birşey söylememiş ve emretmemiş, kendisinden birşey istememiş, .. gibi davranamaz!

          -Yanındaki arkadaşın kaş göz işmarı ve ikazlarına, karşı yönden gelen aracın sinyal işaretlerine, yoldaki işaret ve işaretçilere duyarsız kalamaz!

 

Hâlbuki Müslümanlar: Sadece etliden ve sütlüden, kendi evinden ve mahallesinden,şehrinden ve ülkesinden değil; bütün aştan ve bütün yeryüzünden sorumludur!

 

Bu sorumluluğun bir gereği ve bugüne kadarki ihmalin diyeti olmak üzere, Müslümanların bir ân önce medyaya gereken önemi vermesi, bir araya gelmesi ve bu konudaki çabaları desteklemesi gerekmektedir.

 

İyi ile kötü arasında açılan makasın bir ân önce kapatılması ve inisiyatifin ele alınması gerekmektedir.

 

Bu konuda, FETÖörneğinde olduğu gibi; belirli şer mihraklara, fitneci zümre ve batıl ekole hizmet eden “Müslümanımtrak medya = Müslüman kılıklı medya”, en büyük tehdittir.

 

Şeyhi öldüğü gün dağılan ve birbirine düşen, kendi arasında bile hakkaniyet ve adaleti sağlayamayan tarikat ve cemaatler tarafından kurulmuş olan medya ile de bu iş yürütülemez.

 

Hangi ülkede olursa olsun; sadece kendi dilini bilen, uluslararası iletişim ve ilişkiden habersiz, kendi ayağına kadar gelip Müslüman olmak isteyen turiste bile tebliğde bulunamayacak nitelikteki imamlar eliyle de uluslararası tebliğde bulunulamaz.

 

“At sahibine göre kişner!” misali özellikle TRT eliyle ve yeterli reytinge ulaşamamış olan, yeterli bütçesi olmayan, Müslüman kesimden yeterli reklâm desteği alamayan düzgün birkaç yayın organıyla bir uyanış başlatılmışsa da bu uyanış yeterli düzeyde değildir!

 

TRT; adeta Malkoçoğlu gibi, etrafını sarmış olan düşmanlarla tek başına mücadele etmektedir.

 

Bu kapsamda:

 

             *Diyanet İşleri Başkanlığı’nın liderliğinde:

                     -Her dilde yayın yapan yazılı ve görsel medya yayınlarına başlanmalıdır.

                 -Her çeşit ve renktekiküfür, şirk, nifak, bid’at ve hurafelere ve bunların “hak kostümü” giymiş elebaşlarına yönelik olarak yoğun bir “bilenme” ve “bilinçlenme” kampanyası başlatılmalıdır!

             *Feraset ve basiret sahibi, dinamik,lider vasfına sahip, kendini sadece Allah’a adamış, sadece Allah’tan yardım dileyen ve dilenen liderlerin önderliğinde her ân göreve hazır şekilde birbirine kenetlenilmelidir.

           *Hatası, kusuru, yetersizliği ya da beceriksizliği nedeniyle muhataba ceza kesmek amacıylasaf değiştirilmemeli, lider ve taraftar yalnız bırakılmamalı, iyi günde ve kötü günde de desteğe devam edilmelidir.

         *Şer odaklardan daha kavi şekilde hedefine odaklanmış olarak büyük bir “özgüven,azim ve sebat” ile yola devam edilmeli ve bu amaç uğrunda “emek ve sermaye” harcanmalıdır.

             *Herkes kendi kabiliyeti ölçüsünde, zemin ve zaman gözetmeksizin, gerektiğinde ölüm dâhil her türlü riski göze almak suretiyle; “’Başka kim var?’ diye sağına soluna bakınmadan!”delikanlılığın gereğini yerine getirmelidir.

 

Ne mutlu, “Muvahhid mü’min ve Müslümanım!” diyene!



Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Nurullah üstündağ 12 Nisan 2024 01:56

    Güncel meseleleri aydınlatan be özetleyen bir yazı olmuş teşekkür eder devamını bekleriz

  • Dursun Küçükyılmaz 11 Nisan 2024 14:00

    Çok güzel yazmışsın Kalemine sağlık

  • Ceyhun Çelik 11 Nisan 2024 13:19

    Yazdıklarını aynen katılıyorum gardaş. Piyasadaki hoca şeyh kılıklı ,Müslüman görünümlü insanlara itibar edilmemesi gerek. Ümmete bu tipleri sanki empoze etmişler. Sanki dışarıdan gelmiş bunlar. Araştırma yapılsa kesin ajan vardır bunların üst kesimlerinde.