Şeref,haysiyet,onur,gurur,dürüstlük,cesaret,sevgi,saygı,ahlak,namus gibi manevi değerler,manevi değil de maddi olsaydı?..
Mesela “Şeref” dediğimiz şey,bir iç organımız olsaydı…
Doğuştan herkeste bulunacağı için,herkes şerefli olurdu..
Ama bazan,bir sebeple,bazı insanlar bazı organları eksik ya da hasarlı olarak doğarlar ya,
Benzer sebep,şeref organında yaşanırsa,bazı insanlar,şeref organı olmadan dünyaya gelir,doğuştan şerefsiz olurlardı…
Bu organlar çok da hayati organ olmadıkları için,insan hayatını şerefsiz olarak da sürdürebilirdi…
Ayrıca kimse de onu şerefsiz diye suçlayamazdı çünkü adam anasından şerefsiz doğmuştur..
Mesela, “Gurur” bir iç organ olsa..Birisi ağır bir laf söylese..İçimizde dayanılmaz bir ağrıyla doktora koşardık..
— Neyim var doktor?
— Birisi size ağır bir laf mı söyledi?
— Evet.
— Gururunuz incinmiş..
— Aman doktor,buna da şükür,laf o kadar ağır geldi ki,gururum kırıldı sandım..
— Yok,gururunuz kırılmamış,incinmiş.Laf biraz daha ağır olsaymış,kırılabilirmiş..Yanındaki duygularda da zedelenme var.Duygulardan biri yerinden çıkmıştı,yerine yerleştirdim..
— Düzelecek mi peki?.
— Düzelir..Zamana bırak..Gençsin,duyguların taze,çabuk iyileşir..Bir süre gururunun üstüne basma,bir hafta sonra gel,bir daha bakalım..
— Nasıl yani?.Gururunun üstüne basma derken?.
— Yani,herşeye gurur yapma..İyileşene kadar herşeye eyvallah de, düzeldikten sonra yine gurur yapmaya devam edersin..Allah göstermesin,aynı yerden kırılırsa bir daha düzelmeyebilir,hayatın boyunca kırık bir gururla yaşarsın…
“Moral” mesela…
Baş ağrısı gibi,aspirin içince düzelen bir yapı olsa,moralin bozulunca git eczaneye, al bir kutu “Moralin” at iki tane,düzelsin…
Hepsi birbirinden değerli bu değerlerin içinde,benim için en değerlisi : “Dürüstlük…”
Dürüstlükle hiç pazarlık yapmadan yaşayan insanlar vardır bilirsiniz..
Her zaman dürüstlükten yana,kaya gibi dimdik dururlar..Çarpsan,ona bişey olmaz,sen dalga gibi dağılır,su olup gidersin..
Onlara güveniriz ama onlarla pek takılmayız.
Çünkü,onların dürüstlüğü bize de bulaşır,bütün düzenimiz bozulur diye korkarız..
Çünkü biz ilişkilerimizde,karşılıklı yalanlar üzerine kurduğumuz köprülerden birbirimize gidip geliriz..
Birbirimizin açıklarına yatırım yaparız..
Bizim,en basit,misafirlikte bile matematik hesabımız vardır.Bize iki kere oturmaya gelene,biz de iki kere gideriz..Bir eksik gidersek, 2-1 geriye düşeriz..Biz gitmeden,onlar bir daha gelirlerse,3-1 yenik duruma düşeriz.
Benim oğlumun düğününde çeyrek taktılarsa,ben de onun kızının düğününde çeyrek takarım..Çeyreğe çeyrek,yarıma yarım,dişe diş,göze göz…
Barış içinde güler yüzlü bir soğuk savaştır bizim ilişkilerimiz…
Her şey karşılıklıdır.Sana yalan söyleyene,sen de yalan söylersin.Seni aldatanı sen de aldatırsın.Bir sakıncası yoktur.Bundan zevk bile alırız.Baharat gibi lezzet katar hayatımıza bu yalanlar..
Hayatın doğal akışı budur deyip canımızı sıkmayız.İçimiz rahattır,dışımız serin..
Bizim canımızı,o doğrucu dürüst insanlar sıkar.Çünkü,onların dürüstlüğünde kendi yanlışlığımızı görürüz..
Bunu görmemek için,onların da bizim gibi olmalarını isteriz,olmayınca da onlardan nefret ederiz..Ama bu nefret onlardan mıdır,onların yüzünden farkına vardığımız kendimizden midir,bunu da düşünmemeyi yeğleriz..
İyi ki vicdanlarımızı rahatsız eden bu dürüst dinozorların sayısı giderek azalıyor.Tamamen bitseler vicdanlarımızın üzerinden ağır bir yük kalkacak,rahatlayacağız..
Ama sonra hiç doğrucu kalmayınca doğruyu nereden alacağız işte onu hiç bilemiyorum….