PendikHaber Girişi : 24 Eylül 2021 10:15

Dönemin en büyük komutanı: Belisarius

Dönemin en büyük komutanı: Belisarius

Flavius Belisarius, Konstantinopolis (modern İstanbul),İmparator I. Justinianus döneminde Doğu Roma İmparatorluğu başkomutanı. Döneminin en büyük komutanı olarak kabul edilir. Dönemin önemli askeri seferlerinde ordulara komuta etmiştir. Konstantinopolis’e yönelen Barbar Akınları’nda, Sasani İmparatorluğu, Kuzey Afrika’daki Vandal Krallığı’na ve İtalya’daki Ostrogotlar Krallığı’na karşı yürütülen çatışmalara katılmıştır.

Askeri kariyeri

Bilinen ilk komutanlık başarısı M.S. 530 yılında Sasani ordusuna karşı Dara’da (modern Nusaybin yakınları) Dara Muharebesi’nde kazandığı zaferdir.

İmparatoriçe Theodora’nın çocukluk arkadaşı olan “Antonia” ile yaptığı evlilik, Bizans İmparatorluk sarayında etkin olmasını sağlamıştır.

M.S. 532’de ortaya çıkan Nika Ayaklanması’nin en son olarak bastırılması için Hipadrom’un iki kapısından birisini tutan birliğin komutanı olmuştur. Hipodromun iki kapısından çıkıp olay yerinden ayrılmak için harekete geçen halka kapıyı tutan ordu birlikler saldırıp sonunda Hipodrom’da yaklaşık 30.000 kişinin ölümüne neden olmuşlardır.

M.S. 533 yılında küçük bir birliğin komutanı olarak Kuzey Afrika’da düzenlediği saldırılarla Vandal Krallığı’na ağır bir darbe indirmeyi başarmıştır.

M.S. 535 yılında İtalya’da hüküm süren Ostrogotlar Krallığı’nı elemine ederek İtalya’yı yeniden Bizans İmparatorluğuna bağlama hedefiyle Gotlar Savışı’nı başlatmak üzere İmparator I. Justinianus tarafından İtalya Seferi için komutan tayin edilmiştir. Belisarius, Sicilya’yı ele geçirdikten sonra İtalya topraklarında ilerleyerek Roma’yı ele geçirdi. 537-538 yıllarında kenti kuşatan Ostrogotlar karşısında kenti başarıyla savunmuştur. İtalya’daki durumları iyiden iyiye zora giren Ostrogotlar, imparatorları olması koşuluyla silah bırakmayı kabul etmişlerdir. Belisarius, teslimi kabul etmekle birlikte Ostrogotlar’ın imparatoru olmayı reddetmiştir. Ancak bu tavrı, hem Ostrogotlar’ın husumetine yol açmış hem de imparator I. Justinianus’un, ileride tahtına göz dikeceği endişesiyle ona karşı cephe almasına neden olmuştur.

Ostrogotlar Krallığı kralı olan Totila’nin tekrar Ostrogotları canlandırıp İtalya’yı geri almaya başlaması üzerine İtalya’dan geri çağrılan Belisarius, 549 yılında yine İtalya’da görevlendirildi. İmparator I. Justinianus, yeterli malzeme ve desteği sağlamadığından belirgin bir başarı gösterememiştir. Geri çağrılan Belisarius’un askeri kariyeri bu dönemde kesintiye uğramıştır.

Ancak 559 yılında Hun akınları dolayısıyla yeniden göreve getirilmiştir. Küçük birlikleriyle ustaca manevralar ve savaş hileleriyle Hun akınlarını püskürtmüş, bu tehdit geçtikten sonra yeniden ordudan ayrılmıştır.

Belisarius’un katibi Procopius’un Gizli Tarih kitabında anlatılana göre İmparatoriçe Theodora, generalin mallarına el koymuştur ve son yıllarını yoksul bir şekilde geçirmiştir.

Belisarius’un savaşlardaki belirli bir özelliği, düşmanına göre daha küçük bir kuvvetle bu savaşlara katılmış olmasıdır. Belisarius’un komutanlık tarzında en belirgin özellik ise, çoğunlukla taktik savunmayı seçmesidir.

Belisarius’un Pendik ile ilişkisi nedir?

İmparator Justinianus’un komutanı Belisarius, Prokop’un haberine göre, Pendik’te bir villaya ya da en azından karaya sahipti.

Gülden Aydın yayınladığı makalesinde ise Belisarius’tan şöyle bahsetmektedir;  “Annem Pavli Adası’na doğru bakıp, “Belisarius’un Pentikion’u” demiş, İmparator Justinianus ve komutanı Belisarius’un eşleri olan Theodora ile Antonia’nın çok yakın iki samimi arkadaş olduklarını, belki de hep birlikte buralardan ellerinde şarap kâseleriyle güneşin batışını seyrettiklerini, Bizans’ın gizli tarihinde bu iki kadının aşk hikâyeleri ile meşhur olduklarını nükteli bir şekilde anlatmaya başlamıştı. “Belisarius’un Pendik’teki evi tam bir aşk yuvasıymış” demişti. Ah, annemin şu epik bir lisanla Bizans ve Roma vazolarının üzerindeki temalardan tarihi okuyan konuşmaları ve taklitleri yok muydu! Pendik’in manastırları, kiliseleri, şapelleri, ayazmaları ile üzerinde kim bilir ne hayatlar yaşandığını hep sorgulamıştı”

Osman Hamdi Bey tarafından kaleme alınan bir belgede Belisarius’un Pendik’te inşa ettiği çeşmeden bahsedilmiştir.

Belgede şu sözler yer almaktadır;

“Bizans İmparatoru Justinyanos’un generali Belisarius’un Pendik’te inşa ettiği çeşmenin antika taşlarını kilise yapımında kullanmak üzere alıp götürenler hakkında gerekli kanuni işlemlerin yapılması”

Academia’da yayınlanan bir makalede ise Pendik’in eski tarihinden ve Belisarius’tan şu şekilde bahsedilmiştir; “Eski gezginlerin Pandikhium, 18 Gillius’un ise Pantikhium adını verdikleri her tarafı surlarla istihkam edilmiş Pendik kasabasının karşısında buldum, belki de buraya talih yeri, varlık yeri ve haz yeri anlamını içeren Pantykhium demek daha doğru olacaktır. 20 Toprak, aynı şekilde zengin ve verimli, işte Justinianus’un generali Belisarius  sahip olduğu buradaki görkemli bahçelerde, çeşitli seferlerde elde ettiği zenginlik ve kıvancın sağladığı barış dolu, mutlu bir yaşlılık geçirdi. Bu mutlu gelecek ona daha önce çok ender bir mucize ile ön görülmüştü. Kölelerinin Pantikhium’daki evinde küplerin içinde toprağa gömdükleri şaraplar, kapaklarını fırlattıracak ve toprağın üzerinde kaynayacak derecede mayalanıp taşarak, bu içkiden çok sayıda küpü dolduracak bir birikinti oluşuncaya kadar çoğalmıştı. Belisarios’un o zamanlar bilinen dünyanın üç tarafında kazandığı ünlü zaferleri sonrasında döndüğü İstanbul’da karşıtlarınca halk meydanında yalvarttırılarak gözünün çıkarıldığı, elindeki tahta tas ile geçenlere bağırarak merhametlerini dilendiği şeklinde Zetzes tarafından pek doğruluk payı olmayacak şekilde anlatılan bu alçaltıcı halk efsaneleri bulunmaktadır.”

İstanbul’un kayıp kulesi: Belisarius

İstanbul’un simgelerinden biri Üsküdar sahilini süsleyen Kız Kulesi. Eğer ayakta kalabilseydi Belisarius Kulesi de o simgelerin arasında yer alacaktı ancak yapı günümüze ulaşamadı. İşte İstanbul’un kayıp kulesinin hikayesi.

Günümüze ulaşsaydı tıpkı Kız Kulesi gibi İstanbul’un simgelerinden biri olacaktı. Ama geriye gravür ve minyatürlerdeki tasvirleri kaldı.

Tarihçi Yazar Mehmet Dilbaz, “Kulenin günümüzde Ahırkapı feneri ile Çatladıkapı arasında bir noktada olduğu çeşitli dönemlerde çizilen Bizans ve Osmanlı kaynaklarındaki gravürlerde ve minyatürlerde geçiyor.” dedi.

O kayıp kule adını Bizans komutanı Flavius Belisarius’tan aldı.

İmparator Jüstinyen ile bir dönem ters düşmesi sonucunda hapsedildiği kuleye verilen isim olduğunu dile getiren Dilbaz, “Belisarius buraya hapsedildiği için buradaki kulenin adı Belisarius Kulesi olmuş” ifadelerini kullandı.

“Kale-i Hamza” adıyla da biliniyor

Tarihçilere göre Bizans’ın meşhur Bukoleon Sarayı’nın bir savunma suruydu.

Kulenin ne zaman inşa edildiğine dair net bilgi yok ancak Kız Kulesi ile aynı dönemde yapıldığı tahmin ediliyor. Yine Kız Kulesi ile benzer şekilde küçük bir adacığın üzerinde dörtgen şekilde yükseliyor.

İstanbul’un ikinci Kız Kulesi olacaktı

Kulenin üzerinde bulunduğu adacık ise 18’inci yüzyıl sonlarına kadar haritalarda yer alıyordu ancak bu tarihten sonra adacık da yok olmuş. Kule, tamamen ayakta kalabilseydi, İstanbul için ikinci bir Kız Kulesi konumunda olacaktı.

Kuleye ne oldu?

Peki, bir dönem baruthane, hapishane ve fener işlevi gördüğü de tahmin edilen kuleye ne oldu?

Konu hakkında değerlendirmede bulunan Dilbaz, “Meşhur 1766 depreminde kulenin ciddi manada hasar gördüğü ve üzerindeki kule yapısının yıkıldığı tahmin ediliyor.” diye konuştu.

Kulede yangınlar çıktığı, barut patlaması sonucu zarar gördüğü de söylentiler arasında.

En kuvvetli ihtimal ise depremle yıkılan kulenin, Laleli Camii’nin yapımı sırasında denize dökülen hafriyatın altında kalması.

Dilbaz, “Bu dökülme sırasında kulesi çökmüş olan Belisarius Kulesi’nin bulunduğu yer şu an günümüzdeki sahil yolunun altında kalmış oluyor ve ne yazık ki günümüze erişmiyor.” dedi.

 

Kaynak: vikipedi, TRT, Academia

Hazırlayan: Elif Kırnak