Biri giderken içimizdeki bir şeyleri götürmediyse, onu kolay kolay özlemeyiz..
Etrafımızdaki insanlar, sadece yanımıza-yöremize değil, içimize de yerleşirler..
Düşünceleriyle, davranışlarıyla bize şekil verirler, yönlendirirler..
Onların yokluğunda şeklimiz bozulur, yönümüzü kaybederiz..
Dost iyidir, varlığı bize güven verir, içimizi ısıtır..
‘Arkadaş’ dost kadar sıcak değildir, ılıktır…
Arkadaş deyince insan, dosttaki gibi sıcaklık hissetmiyor..
Arkadaş, bugün var, yarın yok..
Aynı vatana sahip olanlara ‘Vatandaş..’
Aynı çağda yaşayanlara ‘Çağdaş..’
Aynı mesleğe sahip olanlara ‘Meslektaş..’
Denmesi gibi,
Aynı arkaya sahip olanlara da, ‘Arkadaş’ denir..
Yani birinin arkası kuvvetliyse, eşi-dostu, kuvvetli tanıdıkları, parası-pulu varsa,
Öbürü de züğürtse, arkasında kimse yoksa, o ikisi arkadaş olamazlar..
Aynı sosyal-ekonomik düzeyde olurlarsa ancak arkadaş olabilirler..
Peki arkadaş, dosta dönüşür mü?
Dönüşür..
Her arkadaşta dost potansiyeli vardır..
Arkadaşı dosta dönüştürmek sana bağlıdır.
Verirsin ayarı…Verirsin sevgiyi, saygıyı.. Verirsin dürüstlüğü, güveni,
Bu konularda kimse kolay kolay öküzlük yapmaz, karşılığını verir,
Hiç sevmediğin bir arkadaşını bile, ömürlük dosta dönüştürürsün…
Arkadaş sevgilin, dost eşin gibidir..
Eğer flört dönemi iyi giderse, dostluk mümkün..
Bazen dostlarımızla fikir ayrılığına düşer, çatışmalar, tatsızlıklar yaşarız.
Neden?
Çünkü tatsızlık yaşadığımız dost, o an için uygun dost değildir.
Benim bir sürü dostum var ama hiçbiriyle en ufak bir sorun yaşamam..
Çünkü ben dostlarımı ‘İyi gün dostu’ ‘Kötü gün dostu’ ‘Normal gün dostu’ diye sınıflıyorum..
İyi günlerimde,iyi gün dostumu..
Kötü günlerimde,kötü gün dostumu..
Normal günlerimde normal gün dostumu arıyorum..
Mesela siz tanımazsınız,Recai benim kötü gün dostumdur.
Başım sıkışır,para lazım olur..
Bir üzüntüm olur dertleşmek gerekir..
Hastalanırım teselli lazım olur..
Hemen kötü gün telefonumdan Recai’yi ararım,koşar gelir..
(Gelmeden önce de sorar, “Koşarak mı geleyim” diye,ben de duruma göre koşarak veya yürüyerek gel,derim..)
Evet,benim üç tane telefonum var.Birinde iyi gün dostlarım,birinde kötü gün dostlarım,birinde normal gün dostlarım kayıtlıdır..
Birbirleriyle karıştırmayayım diye,hepsini ayrı telefonlara kaydettim.
Kötü gün dostum Recai,çağrımı ikiletmez,gelir,neyse ihtiyacım,karşılayıp gider..
Recai doğuştan böyledir.
Onun hamurunda var.
Anasından kötü gün dostu olarak doğmuş bir insandır..
Kötü gün dostu olmaktan zevk alır..Bu onun yaşam biçimidir..
Ben de onun böyle bir insan olduğunu bildiğim için,onun karakterine uygun bir dostluk geliştirdim onunla..
Ama iyi günlerimde Recai’yi asla aramam..
Ararsam hem onun dengesi bozulur hem de iyi gün dostlarıma haksızlık etmiş olurum..
Peki bu yaptığım Recai’ye haksızlık mı?
Asla…
Dedim ya,o bir kötü gün dostu.Öyle varoluyor.Ben de onun kendini gerçekleştirmesine yardımcı oluyorum,ilişkimizin hem ona hem bana faydası oluyor..
Yani, “Al gülüm-Ver gülüm-Ödeştik mi gülüm?-Ödeştik gülüm…”
Düğündü,bayramdı,sinemaydı,tiyatroydu,eğlenceydi,mutlu olduğum,mutluluğumu paylaşmak istediğim zamanlarda da iyi gün dostlarımı ararım..
Onlar daha eğlencelidir.Sorumluluk almazlar,seni dinlemezler,anlamazlar,zor duruma düştüğün anda da anında ortadan kaybolup seni yalnız bırakırlar ki,derdini tek başına halledip daha güçlü olasın…
Hiçbir sevincimin veya üzüntümün olmadığı,sıradan,sıkıcı günlerimde de, Normal gün dostlarımı ararım..Onlar da derinliği olmayan,neşeden de,dertten de anlamayan insanlar oldukları için,yüzeysel mevzularla,kafamızı yormadan günü bitiririz…
Dostlar,insanın içine yerleşirler,senin gücün-kuvvetin olurlar,gittiklerinde kendini güçsüz kuvvetsiz hissedersin…
Onların sayısı çok azdır.Az oldukları için de ayrıca değerlidirler..
Onların dışında kalanları,yokluklarında hatırlamazsın bile..
Çünkü o hatırlamadıkların,yanında oldukları zaman,varlıklarını yeterince hissettirememişlerdir..
Bu yüzden,varlığını hissetmediğin birinin,yokluğunu da hissetmezsin….
Varlığı hissedilmeyenin,yokluğu da hissedilmez…….