Kıymet verirsin, değer verirsin Dost arkadaş bilir, incitmeye kıyamazsın.
Birgün bakmışsın ki, tavşan dağa küşmüş dağın haberi olmamış misâli, selâmı kelâmı kesmiştir senden. Görür görmezlikten gelir,
Duyar duymazlıktan gelir, Yolda görse seni yönünü çevirir.
Bir anlam veremezsin, için acır, canın yanar, gözlerin dolar.
Bir şekilde ulaşmaya çalışırsın fakat ulaşamazsın.
Yazgıdır ya hani, en ummadığın anda karşılaşırsın.
Sevinirsin, kuş olup uçasın gelir tekrar karşılaştın diye.
Muhabbet etmeye, hal hatır sormaya çalışırsın.
Aldığın buz gibi cevaplar seni acıtmaya üşütmeye devam ederken, sen bir taraftan nerde kusur ettiğini düşünürsün.
Sorarsin incitmekten korkarak, “Kusurum nedir, nerde yanlış yaptim sana” diyerek, kusurun olmadığını bile bile özürler dilersin üstelik.
Oysa kusur yoktur ortada, havadan sudan sözlerle aranıp sorulmadığından şikâyet eder. Oysa sen yüreğinde kasıtlı bir davranış beslemiyorsundur, aramamak sormamak adına. O arayıp sormuyor diye kin etmek aklına bile gelmez oysa. İşleri vardır, hastadır, meşguldür müsait değildir belki diye düşünürsün. Sen arayıp sormaya çalışırsın. Ama asla yok yere ipleri koparmak aklına bile gelmez. Çünkü sen Dost demişsen, Arkadaş, Can demişsen, o senin canındır artık. Sen öyle düşünür herşeye rağmen tekrar kazanmaya çalışır ve kazanırsın nitekim de. Günler haftalar aylar birbirini kovalar. Hep bişeyler eksiktir ama, hissedersin.
Sen ararsan arayan, sen sorarsan soran, hep bekleyen, vermekten âciz olduğuna artık inanmışsindır. Yorulursun insansın sende…
Görmemezlikten gelişlerine, tutarsiz davranışlarina, vurdum duymazlıklarına için sızlayarak şâhit olursun. Onun hep bir bahanesi vardır.
Fakat senin tahammülün ve sabrın kalmamıştır artık. Sonra yüreğini azarlayarak geride durmasını söyler, O bin bir emek verdiğini bir anda bir “Hoşçakal”a sığdırır, Allaha emanet edersin içinden parçalar hediye ederek. Böyle olmamalı Dostluklar, böyle olmamalı Arkadaşlıklar diyerek derin bir iç çekerek yürür gidersin, Gözlerindeki yaş, yüreğinde bırakılan yara izleri eşlik eder sana. Ağlamak ne güzel be der, ağlatanın vefâsızlığına kendin bile anlayamazsın.
Yüreksiz yüreklere selâm çakarsın ardından yine de GÜLÜMSEYEREK..