ENERJİ BUHRANI VE TEKNOLOJİ ACZİYETİ

Enerji, enerji, enerji… Olmasaydı ne olurdu acaba… Enerji insan hayatının en büyük ihtiyaçlarından biri olarak öne çıkmaktadır. İş yapmak için, üretmek için, çalışmak için, aydınlanmak için, ısınmak için, ısıtmak için, serinlenmek için ve hayatı sürdürebilmek için hemen her alanda enerji şarttır. Tarih boyunca insan her zaman enerjiye ihtiyaç duymuştur lakin hiçbir zaman devam eden hayatına ve istikbaline yetecek enerjiyi temin edememiştir. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin enerji sorunu hep devam etmiş ve bundan böyle de devam edecektir. Gelinen durum itibariyle enerji açısından tüm dünyada vahim bir durum vardır. İnsanlık, tam bir enerji buhranı ile karşı karşıyadır. Gün geçtikçe bu sıkıntıların daha da artacağı anlaşılmaktadır.

Yüce yaratıcımız enerji konusunda bize sonsuz bir cömertlik sunmaktadır lakin insanlar teknoloji cahili olarak onu bulmayı, işletmeyi ve kullanmayı yeterince başaramamaktadır. Yani ilim ve teknoloji açısından tam bir acizlik yaşanmaktadır. Oysa ortada adeta tanrılaştırılan, geldiği seviyesi abartılan ve sanki fıtrata meydan okuyan bir ilim ve teknoloji vardır. İlimcilere ve teknolojicilere demek lazım ki; madem böbürlenip kibirleniyorsunuz işte size hodri meydan haydi çözün şu enerji sorununu…

Enerji, iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir ve bir cismin yerini değiştirebilen bir etken olarak kabul edilir. Başka bir ifade ile, fiziksel varlıkların yapısını, yerini ve konumunu değiştirmek için harcanması gereken iş gücüdür ve gözlem olmaksızın hesap ile temayüz eden bir kavramdır. Bu hali ile enerji, fıtratın en önemli argümanlarından biridir. Fıtratı temsil eden bütün denge denklemlerinin vazgeçilmez bir fonksiyonudur. Enerji deyince; kinetik, potansiyel, ısı, ışık, mekanik, elektrik, manyetik, kimyasal, nükleer, ışın, yer çekimi ve ses enerjisi gibi çeşitli enerjiler aklımıza gelir. Elbette ki benzer bilgileri ve sınıflandırmaları manevi alem için de yapabiliriz. Çünkü manevi alem de hareketli bir alemdir. İşte bütün bu enerjilerin ana kaynağı ilahi nurdur ve tüm enerjiler bu ilahi nurun bir fonksiyonudur diyebiliriz. Neticede ilahi nur; varlıklar aleminin hareketini ve davranışını aktive eden evrensel bir enerji kaynağıdır ve evrensel iklimin en bariz göstergesidir.

Öncelikle bilmeliyiz ki tüm maddi varlıklar çeşitli muayyen aktivasyonlarda aynı zamanda bir enerji kaynağıdır. Maddeyi bir anlamda enerjinin yoğunlaşmış hali olarak kabul edebiliriz. Ya da enerjiyi maddenin soyuta doğru gidişi olan aşamaların zincirlerinden biri olarak da düşünebiliriz. Enerji kaynakları önce enerjiye, sonra kuvvete, sonra da işe ve işten de faydaya kadar değişime maruz kalmaktadır. Sıraya koyarsak; enerji kaynağı, enerji, kuvvet, iş, fayda ve en sonunda refah… Sırası ile izlenen bu yol maddenin fayda ve refah kavramına kadar dönüşümünü ifade ederken, aynı zamanda da maddenin gittikçe soyut özellik kazanmaya başladığını ve maddeselliğin nasıl azaldığını da belirtmiş olmaktadır. Burada enerji kaynağının bir tükenme karakteri taşıması söz konusu olmakta fakat bu tükeniş başka şekillere dönüşerek fayda ve refah kavramına kadar bir yol izlemektedir. Enerji azalmasının ve tükenişinin; yorulma, zaman kısalması, verim düşmesi gibi kavramlarla da yakın ilişkisi olduğunu ayrıca bilmiş olmalıyız.

“Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar.” (Enbiya Suresi 19. Ayet)

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nur Suresi 35. Ayet)

Görünen hali ile parlak olan, aydınlık olan, parıltayan, latif, akıcı olan, yayılan, diğer varlıkların görünmesini sağlayan, girift yani iç içe karakter gösteren ışık gibi veya bir aydınlatma kaynağı gibi etkinliğe sahip olan varlığı ilahi nur olarak adlandırırsak eğer onun tüm türevlerini hemen her alemde, her varlıkta enerjinin bir yansıması olarak görmek mümkün olmaktadır. Enerji, ya doğrudan karanlığı aydınlatan bir varlık ya da dolaylı olarak karanlıkları aydınlatan bir varlıktır. Güneş’te tezahür ettiğinde kuvvetli parlaklığı kendi içerisinde yayan bir ziya olarak ortaya çıkar. Ay’da tezahür ettiğinde ise aynı şekilde Güneşin ışığını ve enerjisini nurun başka bir varyasyonunu şeklinde yansıma marifeti ile dolaylı olarak aydınlatıcı bir ışık olarak ortaya çıkar. Tüm basınç farklarının da aynı zamanda bir enerji kaynağı olduğunu bilmemiz lazım. Bu nedenle kainat tam bir enerji deposudur. Netice olarak enerji dediğimizde, tüm fıtratın en büyük bileşenlerinden ve aşamalarından biri akla gelir. Yani nereye bakarsak bakalım her yerde enerji görmek fıtratın temel kanunudur.

Kritik bir soruyu kendi kendimize soralım ve tüm harcanan enerjilerin kaynağının ne olduğunu irdeleyelim. Tüm kainat, kainat sistemleri, alemler, alem içerisinde alemler, sonsuz sayıda olan sonsuz küçük parçacıklar, kuantum alemleri, moleküller, kaba yapılar, yıldızlar, gezegenler, kainatı ve tüm mevcudatı dengede tutan kuvvetlerin enerjilerini veren kimdir? Hem maddi ve hem manevi varlıklara hareket kabiliyeti sağlayan kimdir, onlara hareket enerjilerini veren kimdir? Hayali bile imkansız olan bu kadar büyük enerjiler nereden gelmektedir? Bu büyük nimetleri insanlara sunan kimdir? Bu kadar cömert olan kimdir? Bütün kainat alemlerinde her şey aynı anda hem dönmekte, hem kaymakta ve hem helezonik hareket yapmakta ise bu hareketler için neden bir enerji noksanlığı olmamaktadır? Demek ki, kainat nizamında yüce Allah her şeye yeterli enerjiyi temin etmektedir. İrade kullanan insana da enerjisini temin etmek üzere bol miktarda enerji kaynakları sunmaktadır.

Şimdi de güncel olarak en önemli soruyu kendimize sormalıyız: Hala neden insanlık enerji sorununu çözememiştir? Sanayi devrimleri, bilgi çağları, ilmi tekamüller, teknoloji çağları, sanal dünyalar, metaverseler, dijital dünyalar, yazılımlar, hayal ötesi paralel evrenler, bulutlar, veri bankaları, veri transferleri, kuşak üstüne kuşaklar (x, y, z, alfa, beta vs.), 5G teknolojileri, 6G teknolojileri ve buna benzer nice sözde ileri teknolojiler bu enerji sorununu neden çözememiştir. Bu kıt enerji meselesi ilmin ve teknolojinin en büyük ayıbı değil midir? Enerji meselesini çözemeden çağdaşlıktan, medeniyetten, gelişmişlikten, ilericilikten, sözde yüksek teknoloji sahipliğinden bahsedebilir miyiz? Burada apaçık bir sahtekarlık yok mudur? Demek ki teknoloji adına ilim adına söylenen her ne varsa hepsi bir kandırmacadan ibarettir. Eğer bir teknoloji geliştirilecekse onun tüm bileşenleri de geliştirilmeli değil midir? Bir ayağı eksik olan, enerjisi eksik olan teknoloji olur mu? Enerji olmadan teknolojiler ne işe yarayabilir ki… YETERİNCE ENERJİN YOKSA NEYİN VAR Kİ…

İnsanın acizliğini zaten bir gramlık korona virüsünde de görmüştük. Korona virüsünü yenemeyen sözde ileri toplumların uçak dolusu nasıl maske hırsızlığı yaptıklarına, nasıl çaresiz kaldıklarına, nasıl insanlıktan uzaklaştıklarına şahit olduğumuza göre tüm insanlık adına yeterli bir gelişmişlikten söz etmemiz mümkün görülmemektedir. Enerjide de aynı durum söz konusudur. Bu nedenle teknoloji, fıtrata göre daima eski, aciz, çaresiz, zavallı, eksik olan, kusurlu olan, arıza potansiyeli taşıyabilen, mükemmeliyeti hiç bir zaman yakalayamayan ve asla sonunu göremeyen, son noktayı bulamayan ve nihayete eremeyen bir karakter gösterir. Teknoloji ne kadar tekamül ederse etsin her zaman yeni tekamüllere muhtaçtır. Ne yaparsa yapsın o, mutlak ilme göre her zaman eskidir. Tüm yeni teknolojiler fıtratın sonsuzda biri bile değildir. Yani bu teknolojilerin fıtratın hikmetine ve seviyesine erişmesi mümkün görülmemektedir. Hiçbir şey fıtratın önüne geçemez. Bu nedenle insan düşen, haddini hududunu bilerek fıtratın kanunlarını doğru takip etmek, enerji kaynaklarını tespit etmek ve onları insanlığın hizmetine sunmaktır. Mesela insanları öldürmek üzere atom bombası ve hidrojen bombası yapmak yerine buralardan enerji üretme çareleri aranmalıdır.

Kürrei Arzdaki her maddi varlık enerji kökenlidir. Bilinen ve bilinmeyen nice maden enerji doludur. Kainat neredeyse enerji ile eşdeğerdir. Yer ve gök bir anlamda enerji demektir. Boş bildiğimiz uzaylar bile elektromanyetik enerji ile ayakta durmaktadır. Su enerjidir, rüzgar enerjidir, Güneş enerjidir. Toprak enerjidir. Dünyanın içi enerji ile doludur. Okyanuslar, denizler enerji deposudur. Umulur ki insan, aklını başına toplar ve ilk önce enerji konusunu çözer ve enerji buhranından kurtulmuş olur…

Ali Dama

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.