Ersin Çakır: İşimde Vakarlıyım

Türkiye genelinde inşaat taahhüt işleri ile ilgili olarak birçok projenin altında imzası bulunan iş insanı Ersin Çakır, gazetemize verdiği röportajda şöyle diyor; “Şirketimizde mimarından mühendisine, ustasından teknisyenine devamlılık gösteren nitelikli bir kadro mevcut. Küçük hesaplar yapıp prensiplerimden taviz vermem. İşimi severek, kaliteyi gözeterek ve baştan sona her aşamasını takip edip denetleyerek sürdürürüm. Yokluğu da gördüm varlığı da. Bu yüzden işimde vakarlıyım”

Bazı değerler vardır. Oturmuş kişilikleri, hayat içindeki duruşları, başarıları, yaşantıları ile örnek insan niteliğindedirler. 
Fakat ortak arkadaşlarınız yoksa ya da kader sizlere henüz tanıma fırsatı sunmamışsa; fark edemez, kalabalığın içinden ayırt edemezsiniz onları. 
Aynı zamanda mütevazı bir yapıya da sahiptirler çünkü… Ön plana çıkmak için özel bir çaba sarf etmezler. Yaptıklarına yapamadıklarını da ekleyip reklam peşinde koşmazlar…

İşte Ersin Çakır sözünü ettiğim o insanlardan biri. Ve tam da ‘değerli’ sıfatını hak edecek özelliği ile sade, gösterişsiz.
Söyleşmesek, belki yıllar daha geçireceğiz tanımadan. 

Ama söyleştik işte.
Söyleştikçe tanıdık, tanıdıkça söyleştik…
Aynı ilçede yaşıyoruz. Ve ihtimal bir gün sizin de ortamınızda bulunacak belki de sohbetinize katılacak, sofranıza oturacaktır.
O yüzden okurlarımıza; insan, aile babası, iş insanı kimliği, dünya görüşü ile Ersin Çakır’ı şimdiden tanıtmak istedik. 




Bizi özgeçmişiniz hakkında bilgilendirir misiniz?

İstanbul Zeynep Kamil doğumluyum. Aslen Kayseriliyim. Bünyan ilçesi Emirören köyündenim. Avşar Türkmenlerindenim. Babam inşaatçı Süleyman, annem ev hanımı Hatice’dir. Dört kardeşiz. Yasemin, Yasin, Yeşim ve ben. 
Evli ve üç çocuk babasıyım. Eşim İpek Çakır, kızlarım Pelin İpek Çakır, Ela İpek Çakır ve Burak Kağan Çakır ile birlikte mutluluğumuzu çoğalttığımız beş kişilik bir aileyiz. 


Her iki kızınızın göbeğine eşinizin ismini yerleştirmişsiniz.  Bu terminolojiye göre Burak’ın göbek adı da sizinki yani Burak Ersin Çakır olmalıymış.  Neden böyle olmadı?

Kızlarımızın baş isimlerini anneleri belirledi. Ama ben de onlar için bir isim koymak istedim ve o yüzden her ikisinde de eşimin adını kullandım. 
Halen sahibi olduğum şirketin ismi ‘Çakır Kağan’. Dolayısı ile Burak Kağan ile ilgili ayrıntıyı da böyle doldurmuş bulundum. 




Hımm. O zaman müsaade ederseniz oğlunuzun göbek adını da gazeteci ve bu röportajı gerçekleştiren bir büyüğü olarak ben not düşeyim. 
Bundan böyle ona ‘Burak Ersin Çakır’ olarak da hitap edilsin. Ne dersiniz?

Bunu oğluma ileteceğim. Ya da bir gün tanıştırırım. Kendisine siz söylersiniz.


Söz çocuklardan açılmışken, sizin çocukluğunuza da dönelim isterseniz. Nasıl bir dönemdi?

Babam Kayseri’den İstanbul’a 1970’li yılların başında gelmiş. Akrabalarının yanında inşaat işlerine başlamış. 1981 yılında da Kaynarca’ya yerleşmiş. Ardından Velibaba Mahallesinde kendi evimizi inşa etmiş.
Evimiz çam ağaçları ile dolu ormanlık bir alanın yanında bulunduğundan, ben de doya doya doğa ortamında büyüdüm. Ormanlık bir alanda yetiştiğim için; bağ, bahçe, ağaç, çiçek suladım. Köpek, kedi, sincap, tavşan, arı, kuş, yılan gibi hayvanlarla iç içe oldum. Doğaya tutkunluk ve hayvan sevgisi bana çocukluk yıllarımın mirasıdır. 
Çocukken 4-5 köpeğimiz vardı. Ayrıca bir süre ‘Sultan Papağanı’ besledim. Birtakım kelimeler öğretip, onlarla karşılıklı konuştum. Bu benim için bir hobi haline gelmişti. Ürettiğim papağanları arkadaşlarıma hediye ediyordum. İşlerimin yoğunluğundan dolayı bu alışkanlığımı sonlandırdım. Ama halen evde bir adet sultan papağanım var. Ayakları çapraz engelli olduğundan onu bırakamadım. 
Yeri gelmişken belirtmek isterim: bir hayvanın bir ay süre ile eşi, yavruları, sahibi ile münasebetini takip etme imkanı bulursanız; bu sizin Allah’a olan inancınızı pekiştirir. Çünkü olağanüstü, şaşkınlık veren, imrenilecek bir mekanizmaya şahit olursunuz…
Doğa ve hayvanlarla bağım halen kuvvetlidir. 
Tabi benim çocukluk dönemimde mahalle kültürü hakimdi. Sokak oyunları, mahalle maçları, kan kardeşlik kavramı, samimiyet, fedakarlık, yardımlaşma, komşuluk ilişkileri o dönemlere ait huzur veren ayrıntılar benim için. 
Bir kelime ile ifade edecek olursam ‘mutlu’ bir çocukluk dönemi geçirdim. 


Eğitim hayatınız hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

İlkokulu Dolayoba İlköğretim Okulu’nda bitirdim. Öğretmenimiz Hamide Cilhan’dı. Bize okuma alışkanlığını, sınıfta Ömer Seyfettin’in hikayelerini okuyarak aşılayan çok değerli bir öğretmendi.
Başarılı bir öğrenciydim. O yüzden de 5. sınıfa giderken, bir süre alt sınıflara ders vermek için görevlendirilmiştim. 
Tabi o yıllar ekonomik olarak toplumca darlık çektiğimiz yıllardı. Bu zorluklara dair unutamadığım bir anım var. 
Bir ‘beslenme dersi’ saatindeydik ve benim beslenme çantam yoktu. Arkadaşımla okul bahçesinde vakit dolduruyorduk. Abim tesadüfen okula gelmiş. Bizi görüp durumu anlayınca simit ve ayran parası verdi. Bugün belki bolluk var ve her istediğimizi alabiliyoruz. Ama o simit ve ayranın lezzeti halen damağımda…
Şunu da ifade etmek isterim. Okulumuz geçen yıl yıkıldı. Yerine bir park yapıldı. Ortada okulumuza dair bir şey kalmadı. Gönül ister ki o parkta okulumuzla ilgili bir köşe olsun.  O okuldan mezun olan binlerce öğrencinin hatırasına saygı duyulsun, değer verilsin… 
Ortaokulu Gözdağı’nda Fatih Sultan Mehmet Ortakulunda bitirdim. Matematik ile aram hep iyi olmuştur. Bu dönemde okulumuzu temsilen, TUBİTAK’ın Anadolu yakasında düzenlediği ‘matematik yarışması’nda okulumuzu temsil eden ve derece alan 3 kişiden biriydim. 
Yaz dönemlerinde camiye kuran kursuna devam ettim. İnşaat işlerinde babamın yanında çalıştım. 
Liseyi Pendik Lisesinde bitirdim. Dönemin efsane öğretmenleri, Okul Müdürü Mustafa Dedebaş, Müdür Yardımcıları Beyler Çelebi, Ahmet Kara, Aydın Yıldız Doğan ve Fizik Öğretmenim Şirin İğdeli de iz bırakan, üzerimde hakları olan eğitimcilerimizdi. 
Okul arkadaşlarımdan Türker Terzi, Eren Tokgöz, Yasin Balaban ve birçoğu ile halen görüşüyoruz. 
Lise dönemim son derece eğlenceli, keyifli ve eğitici geçti. Gerçek hayata Pendik Lisesinde hazırlandım diyebilirim. 
Kılık kıyafet, saç – favori, el ve tırnak bakımı, disiplin, düzenli çalışma alışkanlığı, kültürel ve sosyal aktiviteler hep bu dönemde tecrübe ettiğimiz unsurlar oldu.
Zekanın tek başına yeterli olmadığını, çalışmanın da önemli ve gerekli olduğunu lise yıllarında idrak ettiğimi söyleyebilirim. 
Tabi lise yıllarımda da yaz dönemleri inşaatlarda babamın yanında bulundum. 
Üniversiteye, imtihanlarda fazlası ile puan almış olmama rağmen kayıt yaptırmadım. Babamın inşaat işleri yoğunlaşmıştı ve ona yardımcı olarak iş hayatına atılmayı tercih ettim.
Fakat bu yıl tekrar imtihanlara girdim. Ve kısmetse Açık Öğretim yolu ile üniversiteyi de bitirmek istiyorum. 


Bugün ilçemizdeki başarılı iş insanları arasında yer alıyorsunuz. Özgeçmişiniz, aileniz, çocukluk yıllarınız ve eğitim hayatınız hakkındaki sorularımıza verdiğiniz cevaplarla, sizi biraz olsun tanıdık. Bize iş hayatınızdan da bahseder misiniz? Nasıl başladı, bugüne kadar neler yaptınız ve şu an üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?

İnşaat sektöründe faaliyet gösteriyorum. Belirttiğim üzere ilkokuldan başlayarak, lise de dahil yaz dönemlerinde babamın yanında inşaatlardaydım. Yani baba mesleğini sürdürüyorum.
Bu sektörde çekirdekten yetişmiş birisiyim. Beton sulayarak, kum eleyerek, çimento kararak, çivi düzelterek, demir bükerek; süreç içerisinde inşaatın tüm aşamalarında bulundum. 
Ayrıca inşaat işçilerinin ruh halini, çektikleri zorlukları – sıkıntıları, beklentilerini de çok iyi bilirim. Dolayısı ile onlarla diyaloğum son derece iyi ve sahicidir.
Babamın yanında çalışmamın haricinde ilk iş tecrübem 1998 yılı civarında Cağaloğlu Makas adlı bir şirkette, bu bölgede hemen herkesin tanıyıp sevdiği, saygı duyduğu bir iş insanı olan Şenol Yondemir’in yanında çalıştım. Yondemir; çalışkanlığı, dürüstlüğü, prensiplerine bağlılığı ve tevazu sahibi olması ile bana hep örnek olmuştur. İş hayatımdaki başarımda babamdan sonra en önemli isim Şenol Yondemir’dir diyebilirim.
2000 – 2011  yılları arasında inşaat sektöründe çeşitli taahhüt işlerinde bulundum. Bina bakım onarım, cephe güzelleştirme ve anahtar teslim inşaat çalışmaları yaptım. 
2011 yılında Çakır Kağan İnşaat A.Ş adı ile kendi işimde şirketleştim. O tarihten bu yana da şirket olarak; İstanbul, İzmir, Edirne, Maraş, Tokat, Balıkesir, Kayseri, Lüleburgaz olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasında, fabrika inşaatları, plaza, maden tesisi, ticari binalar, hizmet binaları olmak üzere yaklaşık 200 civarında birçoğu önemli projenin anahtar teslimi inşaatını gerçekleştirdik.
Tabiki bu yoğun ve geniş alana yayılan iş hayatım ailemden uzakta kalmama neden oluyordu.  Ve ben aileme düşkün biri olarak onlardan ayrı kalmamak adına, 2018 yılı itibari ile İstanbul’dan Pendik ve yakın çevresinden çıkmama kararı aldım. 
Şu an Batı Mahallesindeki Atasun Apartmanı’nın inşaatını bitirmiş bulunuyorum. 
Sapanbağları Mahallesinde devam eden 2 bloklu 49 dairelik Göktürk Sitesinde 2 dairem kaldı.
Marmara Hastanesi civarında 20 dairelik Emirören Apartmanı inşaatı bitmek üzere. Tuzla Postane Mahallesinde 1+1 30 dairelik bir inşaata başlıyoruz.
Sapanbağlarında da 10 dairelik Gençtürk Apartmanının inşaatına başladık. Halihazırda ruhsat çalışmalarımızı sürdürdüğümüz 3 ayrı projelerimiz de mevcut. 


Yoğun bir tempo ile sektörde yer aldığınızı görüyoruz. Ve anladığımız kadarıyla birçok projenizin satışını henüz inşaat aşamasındayken tamamlıyorsunuz. Bize iş anlayışınız, çalışma prensipleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Öncelikle mühendislerimiz, mimarlarımız, teknisyenlerimiz, inşaat ustalarımız, çalışan işçilerimiz ile geniş ve işinde uzman, işini severek yapan bir kadromuz var. Yeterli sayıda ve gereken niteliklerde inşaat projesini tamamladığımız için de şirket olarak bu yıl ‘E Sınıfı’ müteahhitliğe geçiyoruz. 
Altı çizilecek özelliklerimizden biri; şirketimiz bünyesinde A’dan Z’ye görev yapan kadromuzun ikide bir değişmemesi, ağırlıklı olarak aynı insanlardan oluşmasıdır. Bu kadro her inşaatında kendi ev ya da iş yerlerini inşa eder gibi çalışır. Maddi olarak da karşılıklarını alabildikleri için işlerine gönül bağı ile devam ederler.  
Projelerimizin tamamında kaliteli – dayanıklı, konforlu malzemeler kullanmayı tercih ederiz. Binanın inşaatından önce zemin kontrolüne önem veririz. Çünkü sağlam bir zemin üzerine oturtulmayan, bu yönde altyapı çalışması tamamlanmayan bir binanın ‘sağlam bina’ diye nitelendirilmesi mümkün değildir. 
Denetim, kişisel olarak hassasiyetle önem verdiğim başlıktır. Yapı denetim firmasının denetlemesinden ayrı olarak, tüm süreçlerde inşaatı bizzat ben ve ekibim de denetler. Bu bana babadan kalma bir alışkanlık.


Birçok proje bitirdiniz. Hayalinizde bu alanda gerçekleştirmek istediğiniz özel bir proje var mı?

Çok kalabalık olmayan, mahalle kültürünün yaşanabileceği siteler inşa etmek isterim. Parseller birleştirildiğinde bu gayet mümkün. İnsanların yaşam kalitesini artırırken; huzuru, birlikte yaşama ve paylaşma kültürünü de pekiştirmek için gerekli ortamı hazırlamak şart. 

Siz MHP’nin şu anki Pendik ilçe yönetiminde de başkan yardımcısı olarak yer alıyorsunuz. Siyasetle olan ilginiz hakkında da birkaç söz eder misiniz?

Aslında politika ile fazla içli dışlı birisi değilim. Malum iş hayatının yoğunluğu benim bu alanda aktif olarak rol almama pek müsaade etmedi.  
Vatana, millete, bayrağa ve kutsal değerlere bağlı bir insanım. 
1996 – 2000 yıllarında lise döneminde Pendik Ülkü Ocakları’nda görev yaptım.
Şu anki MHP Pendik İlçe Başkanımız Kerim Kaya ile yakın bir arkadaşlığımız - dostluğumuz oluştu.
Kerim başkanımız dürüstlüğü, çalışkanlığı, mütevazı yapısı, hoşgörülü olması, samimiyeti ve doğallığı ile yanında bulunmaktan keyif aldığım, onur duyduğum, aydın bir kişilik. 
İlçe başkanlığı görevi söz konusu olunca beni de uygun görmesi ile sorumluluk aldım ve elimden gelen katkıyı sunmaya çalışacağım. 
Sonuç itibari ile ne yaparsak, Allah rızası yolunda milletimiz ve devletimiz için yapacağız. 


 




Sizi bizzat sizin ağzınızdan çok yönlü olarak tanımaya başladık. Bu röportajımız güncel yorumlar almasının dışında, tarihi bir vesika olarak da arşivlerde yerini alacak. Öyleyse söyleşimizi sosyal yaşantınız ile ilgili birkaç bilgi alarak tamamlayalım. Günlük yaşamda neler yaparsınız, kendinizi nasıl tarif edersiniz?

Öncelikle doğru insanlar ile birlikte olmaya, doğru işlerin içinde bulunmaya özen gösteriyorum. Bu noktada seçiciyimdir. Laubalilikten, lakaytlıktan, laçkalıktan haz etmem. Hemen her konuda bağlılıkla riayet ettiğim prensiplerim vardır. 
Saflığa, doğallığa değer veririm. Saflık bana göre yanlış olanı bilmenize, kolaylıkla kendinize menfaat sağlama imkanı bulmanıza rağmen bunu yapmamak; doğru olanı, hak olanı tercih etmektir. 
İşimde vakarlıyımdır. Kibirden sakınırım. Sadece kendime faydalı olmak beni tatmin etmez. Çevreme ve insanlara da faydalı olmayı hep gözetirim. 
Sabırlı bir insan sayılırım. Bir söz vardır ‘yavaş yavaş acele edin’ diye. Acele kararlar vermem. Hiçbir konunun oldu bittiye getirilmesine taraftar olmam.
Tabi aileme ve çocuklarıma düşkün olduğumu, en değerli mutluluğumun ailem olduğunu, onlarla vakit geçirmekten keyif aldığımı tekraren belirteyim.
Bunların haricinde gezmeyi seven ‘seyyah’ bir ruhum vardır. Kültür gezileri önceliğimdir. Tarihi mekanlara, müzelere özel ilgim vardır. Fırsat buldukça tiyatroya, sinemaya giderim, yürüyüş yapmayı severim. Koleksiyoncuyumdur. 1/24 model araç koleksiyonum mevcut. Tespih çekmem ama yine geniş bir tespih koleksiyonuna sahibim. Bununla birlikte arşivciyimdir. Örneğin çocuğumun 5 yaşındayken çizdiği resmi, 10 yıl önce yazdığım günlüğü özenle muhafaza ederim. 
Sivil toplum örgütleri ile de ilgiliyimdir. Kızılay Pendik Şubesi üyesiyim. 
Yaşarken ‘hiç ölmeyecek gibi bu dünya için çalış, yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için hazırlıkta bulun’ sözü hep kulağıma küpedir.


Bu samimi ve keyifli röportaj için size teşekkür ederiz. Söyleşinin haricinde de sizin inşaat sektörü ve kentsel dönüşüm uygulamaları ile ilgili donanımınızı biliyoruz. İnşallah başka bir sayımızda da özel olarak bu konulara değiniriz.

Röportaj teklifiniz bana ulaştığında ‘nasıl olur, neler sorarlar, neler söylerim’ diye zorlanabileceğimi düşünmüştüm. Ama maşallah siz de oluşturduğunuz samimi atmosferle beni rahatlattınız ve kendimi ifade etmeme yardımcı oldunuz. Dolayısı ile hem size hem de bu röportajı yayına koyacak ekibinize teşekkür ederim. 
İnsanlara faydalı olabileceğim her konuda ve her zaman, işin içinde olmaktan memnuniyet duyacağımı da ayrıca ifade etmek isterim. 
Tüm okurlarınıza da bu vesile ile selam gönderiyorum.


Röportaj: Metin Yazıcı



 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.