Pendik Gazetesi fotoğraf albümü olan “pendikguide” fotoğrafları ile desteklenen, Mehmet Civa’nın Pendik Vapuru İskelesi Anlatımı sizlerle:
“Eskiden iskele ahşapmış daha sonraki yıllarda sadece ön tarafı ahşap geri kalanını tamamen beton yaptılar. Günde üç sefer tur yapılırdı. Sabah işe gidecekleri İstanbul’a götürür, öğlen İstanbul ve Adalardan Pendik’e alışverişe gelenleri getirirdi.
Gelenler ise sahildeki harika gazinolara yemeğe gelirlerdi. O gazinolar İstanbul’un en lezzetli yemek ve mezelerini yaparlar masalara sunarken garsonlar bir elinde on tabak taşırlardı.
Yemeğe gelenlerde yemek zevkini ve adabını bilirlerdi. Pendikliler hava almak veya vakit geçirmek için vapur iskelesine gelir, vapurun geliş gidişini ve gelenleri görmek için iskeledeki banklarda otururlardı.
Çünkü o zamanlar çay bahçeleri daha yoktu. Vapurdan inenlerin birçoğu da meşhur altın kasaptan et almak için gelirdi. Altın kasap elektrikçi İsmail abinin dükkânının biraz alt tarafındaydı.
Pendiklilerin vakit geçirmek ve gelen geçeni görmek için çıktığı ikinci yerde istasyonda oradaki bankta otururlardı. Trenler buharlıydı, düdüğü buharlı olduğu için çaldığında etrafa yağmur gibi damlalar yağardı.
Karşı perona geçmek için tahta köprü vardı o zaman yaşam basit fakat çok zevkliydi insanlarda daha gerçekti biz bizeydik.“
-Mehmet Civa