Mektup demek; sesimizi duyuramadığımız her bir duygunun motif motif kâğıda işlenmesiydi. Hasret yollarının kısaltılmış hali, sevdalı yüreklerin ilk göz ağrısıydı.
Yârin kelamıyla buz tutmuş yüreğin, kor ateşe dönüşmesi, sevdalıya olan özlemin vuslata ermesiydi. Aşığın yüreğinden dökülen kelimelerin, nehir olup sevdalısına akmasıydı.
Ne de güzeldi, kalem işçiliğin de ilmik ilmik satırlara dokunan kelimelerin içtenliği.
Yanık bir türkü tadın da ciğerlerimize kadar işleyen dizelerin samimiyeti.
Mektup aralarında, yürek renginin dili olurdu, kırmızı gül yaprakları. Saf ve yalın duygularda, bir ömür tutulan sözlerin gerçekliğinde yaşanırdı sevdalar.
Yüreği ağzında beklenirdi postacının yolu. Kilometrelerce uzaklıktan buram buram hasret kokan özlemin, dili olurdu mektuplar. Kokusu sinerdi yârin. Burun direğini ince ince sızlatan.
İç ceplerde saklanırdı, sevdalı eli değmiş, işlemeli mendil yanında. Ya da sandıktaki çeyiz bohçasının en gizli kenarında…
Ne çok şey sığardı satır aralarına. Kilometrelerce mesafeler, yüreğe sığmayan hasretler sığdırıldı ucu yanık sevda mektuplarına…
Postacı mektubunu getirdi bu sabah,
Daha açmadan sen koktu her taraf
Ellerim titreyerek açıldı zarf
Yüreğim sanki yerinden çıktı çıkacak
Hasret kokan gözlerinden öperim diye
Başlamışsın satırlarına
İçine dağ çiçeklerinden koymuşsun
Bizi gizlemişsin aralarına
Uzun uzun cümlelerle
Özlemini anlatmışsın mısralara
Havalar soğudu diyorsun buralarda
Kar, kış adam boyunda
Alışığım ben kolay kolay üşümem de
Sensizlik çok soğuk
Üşüyorum senin yokluğunda
Hayalini yorgan yapıp
Sarıyorum sırtıma
Sensizliğin koynunda.
Boğazım düğümleniyor
Yazdığın her bir satıra
Bu yürek yokluğunun
Bilmem kaçıncı akşamında
Bu can dayanmaz oldu hasret kokan sevdana.
‘Yüreğimin Kaleminden’ adlı şiir kitabımda yer alan ‘Postacı’ şiirim.
Hayata ve insana dair tekrar görüşmek üzere…
Araştırmacı Yazar-Şair
Gülsen ÇAKMAK