EVRENSEL NURANİ İKLİM

Bazı çok önemli kavramlar vardır, bunlar yoğun şekilde kullanılır lakin aynı oranda mahiyeti bilinmez. Nur kavramı da İslam literatüründe, eserlerde, yazılarda, konuşmalarda ve sohbetlerde çok yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Ama bu kavramın içeriği nedir diye bir soru sorduğumuzda doyurucu cevaplar alınamamaktadır. Bu kavramın ilim aleminde de yeterince bilinmediği ve bu alanda yapılan izahatların son derece kısıtlı olduğu bir gerçektir. Çünkü bu kavram için üstün mana kurgusu yapılması nedeni ile mahiyeti ve içeriği gerektiği kadar irdelenememiş ve incelenememiştir. Belki de buna gerek görülmemiştir. Ona sadece manevi güzel tecelliler bütünü olarak bakıldığı için toptancı bir anlayış ile çevrelenmiş ama onun tüm bileşenleri üzerinden bir irdelemeye fazla gerek duyulmamıştır.
Nurun sözlük manası, aydınlık ve ışık olarak kabul edilmektedir. Işığın kaynağından yansımış olan haline nur diyebiliriz. Nur, çevreyi, eşyayı ve mahlukatı görmemize yardım eden ışık olarak da tahayyül edilebilir. Aydınlatıcı olana yani ışığa kaynaklık edene ziya (siraç, kandil) denmektedir. Zıya aynı zamanda güçlü ışık olarak da kabul edilir. Nurun mahiyetinde ise ışığın güçlü olup olmamasının önemi yoktur. Işık kaynağının her türlü yansıması, ışık ve aydınlık olarak tezahür ettiği için ortaya çıkan tüm tezahürlere nur denmektedir. Güneş, ışığa kaynaklık ettiği için siraç ya da ziya olarak anılmaktadır. Ay da ışığı yansıttığı için nur olarak kabul edilmektedir. Bu ifadelerle ilgili birçok ayeti kerime bulunmaktadır. Bu tanımların aynı zamanda fiziki kavramlar olduğunu bir kenara not etmeliyiz. Nur deyince, mana aleminin en önemli kavramlarından birinin akla geldiğini de mutlaka bilmeliyiz. Bu tanımlamalardan yola çıktığımızda önümüze nurdan deryalar, ummanlar çıkar, nur içerisinde nur akan tezahürler ortaya çıkar. Bu nedenle hayaller üstü mahiyet taşıyan nur kavramının içeriğini sınırlarla çevrelememiz mümkün görünmemektedir.
Nur ile ilgili elbette ki birçok alimin görüşleri vardır. İmamı Gazali’ye göre nur; “Özü itibariyle zâhir olup başka zuhurların kaynağı olan şeye nur denir. Varlıkla yokluk karşılaştırılınca varlık nur, yokluk zulmettir. Her şeyi yokluk karanlığından varlık aydınlığına çıkaran Allah’ın nurudur. Feyezan yoluyla eşyaya gelen varlık da O’nun zâtının nurudur. Bir nur olan Güneş’in her zerresi kendisinin delili olduğu gibi varlıkların her zerresi de Allah’ın varlığının delilidir. Allah’ın bâtın olmasının sebebi çok zâhir olmasıdır. Çünkü O’nun nuru nuruna perde olmuştur” (Gazzâlî, el-Maḳṣadü’l-esnâ, s. 99, 106).
Görünen hali ile parlak olan, aydınlık olan, parıldayan, latif, akıcı olan, yayılan, diğer varlıkların görünmesini sağlayan, girift yani iç içe karakter gösteren, ışık gibi, aydınlık gibi veya bir aydınlatma kaynağı gibi etkinliğe sahip olan varlığa nur diyebiliriz. O, ya doğrudan karanlığı aydınlatan bir varlık ya da dolaylı olarak karanlıkları aydınlatan bir varlıktır. Nur, Hak ile Batılı ayıran bir kavramdır. Hayatın yolları ışıklı ve aydınlık olunca yani etraf nurani iklime büründüğünde karanlıktan, yokluktan ve çaresizlikten eser kalmaz. Çünkü nurun zıttı; karanlıktır denilebilir. Karanlık ise yokluk değerinde olan bir kavramdır. Varlığın ve mutlak gerçekliklerin ana kaynağı olan esmanın alemlere yansıması muhtelif şekillerde nur olarak tecelli eder. Yani nur, hem maddi alemin ve hem manevi alemin ihtiyaç duyduğu enerjinin kaynağı veya bu enerjinin muhtelif şekillerdeki yansımasıdır. Buna nurani iklim de diyebiliriz. Nur, aynı zamanda yüce yaratıcımızın en önemli sıfatlarından da biridir.
“Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 257. Ayet)
Nur, hem maddi ve hem manevi bir kavram olmasına rağmen genelde maddi yönü ile ilgili bir irdeleme yapılmamaktadır. Oysa insan hayatının ayrılmaz bir parçası olan enerjinin, enerji kaynağının ve onun türevlerinin nur ile yakın ilişkisi vardır. Enerji, iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir ve bir cismin yerini değiştirebilen bir etken olarak kabul edilir. Başka bir ifade ile enerji; fiziksel varlıkların yapısını, yerini ve konumunu değiştirmek için harcanması gereken iş gücüdür ve gözlem olmaksızın hesap ile temayüz eden bir kavramdır. Bu hali ile enerji, fıtratın en önemli argümanlarından biridir. Fıtratı temsil eden bütün denge denklemlerinin vazgeçilmez bir fonksiyonudur. Enerji deyince; kinetik, potansiyel, ısı, ışık, mekanik, elektrik, manyetik, kimyasal, nükleer, ışın, yer çekimi ve ses enerjisi gibi çeşitli enerjiler aklımıza gelir. Elbette ki benzer bilgileri ve sınıflandırmaları manevi varlıklar alemi için de yapabiliriz. Çünkü manevi varlıklar alemi de hareketli bir alemdir. Aynı fikirleri kuantum alemleri için de düşünebiliriz. Bu nedenle bütün bu enerjilerin nur ile yakın yapısal bir bağı vardır diyebiliriz. Neticede ilahi nur; varlıklar aleminin hareketini ve davranışını aktive eden evrensel bir ışık ve evrensel bir enerji kaynağıdır. Bu haliyle nur, birçok bileşeni ile ve çok boyutluluğu ile evrensel iklimin en bariz göstergesidir. Apaçık bir nur hükmündeki Kur’anda öylesine açık ayetler var ki (bu ayetler nur ve elektrik ilişkisini de göstermektedir) bugün kullandığımız elektriğin ve elektrik altyapısın dahi neredeyse açık bir tarifi vardır. Sonra bütün bunlar ilahi nurla irtibatlanmaktadır.
“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nur Suresi 35. Ayet)
Sadece bu ayeti kerimenin bile ihtiva ettiği geniş bilgiler, manalar, işaretler ve hikmetler belki de ciltler dolusu kitaplara bedel bulunmaktadır.
Nur kavramını geniş manada kabul ederek mülahazalar yapmalıyız. Bütün maddi ve manevi enerjilerin temelindeki bu ilahi nuru ve onun çeşitli şekillerdeki tazahürlerine bakmalıyız. Zira ilahi nur, maddi varlıklarda başka, maddi varlıkların içerisinde başka, manevi varlıklar içerisinde ise çok daha başka bir şekilde tezahür ederek hareket kabiliyeti sağlar ve tüm hareketlere ve nizamlara kaynaklık eder. Maddi varlıklar çeşitli aktivasyonlarda aynı zamanda bir enerji kaynağıdır yani nur ile çok yakın bir bağı bulunmaktadır. Maddeyi bir anlamda enerjinin ve dolayısı ile nurun yoğunlaşmış hali olarak da kabul edebiliriz. Nur, enerji kaynağı, enerji, kuvvet, iş, fayda, refah… Sırası ile izlenen bu yol maddenin fayda ve refah kavramına kadar dönüşümünü ifade ederken, aynı zamanda da maddenin gittikçe soyut özellik kazanmaya başladığını ve maddeselliğin nasıl azaldığını, nasıl nurani bir kimliğe dönüştüğünü de ortaya koymaktadır.
“O, Güneşi bir ışık (kaynağı),Ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.” (Yunus Suresi 5. Ayet)
Tüm kainat ilahi nurlarla ve onun çok sayıdaki türevleri ile doludur. Nur, hem maddi olan aleme hükmeder, hem de manevi olan aleme hükmeder. Aydınlanma kelimesini hem madden ve hem manen düşündüğümüzde tüm bunları bünyesinde barındıran ender ve üstün bir varlığın nur olduğu aşikar bir durumdur. Çünkü nur, hem tüm varlıklar aleminin hareketini sağlayan değişik enerjilerin kaynağıdır ve hem de insanların Hak yola girmelerini sağlayan büyük bir manevi güçtür. Güneşin, Ay’ın, yıldızların ve tüm maddi varlıkların enerji kaynağı, nur ile özdeştir. Aynı şekilde Kur’an’ın, namazın, Peygamber efendimizin (sav) ve daha birçok varlığın nurla anılması nurun mükemmel manevi bir aydınlatma aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu haliyle nur, hem maddi ve hem manevi (nurani) elektriksel ve manyetik bir varlık olarak bilinmelidir. Onu başta elektrik ve ışık olmak üzere maddi alemin faydalanmasını ve aydınlanmasını sağlayan çok önemli bir nimet olarak kabul etmemiz gerekir. Aynı şekilde, hareket ederek bir çeşit enerji harcayan manevi varlıkların da nur ile bu işlevi sağladığını düşünmemizde bir mahsur görülmemektedir. İnsanın manevi hasletleri kazanmasındaki hareketlerinin kaynağında yine nur kavramının değişik bir versiyonunun kaynaklık ettiğini de rahatlıkla düşünebiliriz. Buna delil olarak da bu nurun aynı zamanda suretlere ve yüzlere yansımasını gösterebiliriz. Mesela kafir ve münafık suratlarının kasvetli ve meymenetsiz olması, ilahi nurun bu suretlere yansımadığını gösterir. Zaten gören, görmektedir…. Görünen köy kılavuz istemez…
“O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: “(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım.” Onlara: “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın” denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.” (Hadid Suresi, 13. Ayet)
Manevi alemleri, manevi varlıkları, maddi alemleri, maddi varlıkları, mevcudatı, Kürrei Arzı ve müminleri nuru ile ihata eden ve ihya eden yüce Rabbimize sonsuz kere hamd olsun. Umulur ki önümüz ve her yönümüz aydınlık olsun, hayatımız, ömrümüz ve iki cihanımız ilahi nurların tecelli ettiği nurani iklimlerde daim olsun, Hak yoluna revan olsun…
Ali Dama

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.