GAZZE

 
 
Gazze...
Anadan, babadan, candan, canandan, kardeşten, yardan, vatandan ayrılık. Açlık, kıtlık, yokluk, susuzluk. Çaresizlik. Yaralı, dargın ve kırgın gönüller. Masumiyet, mağduriyet ve mazlumiyet. Soğuk geceler. Çamurdan yataklar. Enkaz altında iniltiler. Arşı Alaya ulaşan feryadı figanlar. Ummanlar kadar gözyaşı. Tariflere sığmayan yalnızlık ve ilgisizlik. Kaderine terk edilme. Mahzun bir millet. Toptan yok edilmek üzere her yönden kuşatılmış bir toplum. Duyarsız dünya. Sessiz dünya. Zalim dünya. Tepkisiz dünya. Vicdansız dünya….
 
Siyonistler, işbirlikçiler ve onların tali uzantıları; batıldan, şeytandan ve batıdan beslenen bir şer şebekesi gibi hareket ederek neredeyse tüm kötülükleri bünyesinde toplamıştır. Zoraki yöntemlerle Filistin topraklarına ve mübarek Kudüs şehrine musallat olmuştur. Bu insan müsveddesi toplum; yağmalama, yıkma, yok etme, her şeyden mahrum etme ve istila etme gibi heveslerle her türlü terörü icra ediyor. Denilebilir ki, insanlık tarihinin en büyük teröristleridir bunlar. Genetiği bozulmuş, insanlıktan zerre kadar izi ve alameti kalmamış soykırımcı bir mahluk. Lanetini, kötülüğünü ve zehrini kusuyor. Bebeklere ve çocuklara kurşun sıkacak kadar alçalıyor. Eşi benzeri olmayan vahşetlere ve toplu katliamlara imza atıyor. Hanelere, hastanelere, okullara, yuvalara ve mabetlere musallat oluyor, yerle bir ediyor. Gözü dönmüş, aklı zayi olmuş, kalbi katılaşmış, gözleri körelmiş ve dışı insan suretine benzeyen bir tür yaratık gibi davranıyor. Zaten tarihte yaptıkları azgınlık nedeni ile bu insanımsı varlıkları yüce Allah mübarek kitabımız Kur'anda en iyi şekilde tanımlamaktadır.
 
"İçinizden Cumartesi günü hakkındaki hükmü çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Bu yüzden onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” demiştik." (Bakara Suresi 64. Ayet)
 
Şimdi bu dışı insana benzeyen içi şeytana benzeyen karanlık toplum, serbest bir şekilde her melaneti işlerken, kardeş olduğumuz insanların yok edilmek istenmesi karşısında biz ne yapıyoruz veya ne yapabiliyoruz sorusu akla gelmektedir. Biz rahat uykumuzu uyuyoruz. Sokakta, mağarada, ağaçların arkasında uyumuyoruz. Yaralı değiliz. Normal hayata hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz. Dilediğimiz gibi giyiniyoruz. Her an ölüm tehlikesi ile karşı karşıya değiliz. Nerede olursak olalım kendimizi güvende hissediyoruz. Mutlu mutlu yaşıyoruz. Aç değiliz, açlıktan ölmüyoruz. Susuz değiliz. Hiçbir nimetten mahrum değiliz. Yemeklerden yemek beğenmiyoruz, nimetlerden nimet beğenmiyoruz. Hiçbir nimete sahip olmayanları görmüyoruz. Gazze halkı aklımıza gelmiyor. Yediğimiz lokma boğazımızda düğümlenmiyor. Lüks hayat içerisinde keyif sürüyoruz. Olup biten zulmetlerden ve kötülükten rahatsızlık duymuyoruz. Gazze halkının yarasına merhem olmuyoruz. Eski Osmanlı toprağı Filistin’i çok uzaklarda sanıyoruz. Ama işgalci zalimlerin ürettiği ürünleri kullanmaktan utanmıyoruz. Onların kafelerinde bulunmaktan hicap duymuyoruz. Onlarla ticari faaliyette bulunmaktan, finans kurumları ile çalışmaktan, faizli işlemlerine bulaşmaktan bir sıkıntı duymuyoruz. Boykot yapılsın denildiğinde dahi duymamazlıktan geliyoruz. Bunca uyarıya rağmen bir türlü nasıl bir tepki ortaya koyacağımızı sorgulamak işimize gelmiyor. Ne büyük zafiyet… Gazze ve Filistin yok edilince sıranın bize de geleceğini unutuyoruz…
 
Gazze’ye bakınca bir turnusol kâğıdı gibi her şey ayan beyan görülüyor. Müslüman dünya olarak ve ümmetin ve milletin bir ferdi olarak; Siyonistlere, Haçlılara, onların sevicilerine ve yandaşlarına siyasi ve ahlaki destek vermekten geri durmadığımız görülüyor. Kurdukları dernek ve vakıflardan uzak durmayı aklımızdan geçirmiyoruz. Onların medyalarına ve yaptıkları yıkıcı ve bölücü yalanlarına inanmaktan beri durmuyoruz. Sapık ve sapkın fikir üreten fonlu gazetecilerini referans almaktan utanmıyoruz. Dünya umurumuzda değil sanki… Sahi biz ne kadar Müslümanız? Kafirin insanlığının bittiği bir zamanda Müslüman ne kadar Müslümandır? Küfrün tüm sınırları zorladığı bir zamanda biz neden bizde değiliz. Bizi biz yapan değerlerden neden çok uzaklardayız. Biz neden kendimize gelmiyoruz. Filistin halkının ve dünyadaki zulüm gören diğer mazlum ve masumların başına gelenler bizim başımıza gelince mi akıllanacağız. Biz zulmün, hıyanetin, acziyetin, azgınlığın, fenalığın, cehaletin ve tüm düşmanlıkların seyircisi mi olacağız. “Duymadım, görmedim ve bilmedim” oyunu mu oynamaya karar vermişiz. Bu nasıl bir dünya böyle. Bu ne büyük bir rehavettir. Bizim imtihanımız böyle mi olacaktı. Yüce yaratana böyle bir kulluk mu olur. Yardımda yok, dertleri dert edinmekte yok, duada yok, boykotta yok, medyada yok, siyasette yok, eğitimde yok, birlik ve beraberlikte yok, ticarette yok ve ahlaki erdemlerde yok olanlar nerde var görünüyor? Nerededir bu Müslüman dünya?  
 
Gazze halkı insanlık tarihinin en büyük dramını yaşarken asla isyan etmiyor. Daha çok Hakka yaklaşıyor. Her şeyini kaybettiği halde sabrediyor. Savaşının diğer yüzünde eşi benzeri görülmemiş bir mücadele sergiliyor. Onların içerisindeki kahraman mücahitler destanlar yazıyor. Ümmetin izzet ve şerefini korumaya çalışıyor. Çünkü onlar yüce Allah’a güveniyor. Kafirlerin ve münafıkların korkak olduklarını biliyor. Bu yüzden zafere odaklanmış görünüyorlar. Onlar hem dünya hem ahiret için en yüksek makamlara ulaşıyor. Bizlerden ümitlerini kesmiş görünüyorlar. Onlar Gazze’yi, Filistin’i ve Kudüs’ü hürriyetine kavuşturmak üzere ölümüne savaşıyor. Ya biz… Miskinlik ve korkaklık sinelerimize işlemiş.
 
“Onların (Yahudilerin ve münafıkların) içlerinde size karşı duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.”  (Haşr Suresi 13. Ayet)
 
Tarihin akışını değiştirmeye başlayan Gazze, emperyalist, zalim dünya düzenini elbette ki değiştirecek. Aziz Gazze halkı ile onun gizli ve aşikar destekçileri mevcut dünya düzenini çöpe atacak. Bu kutlu iş için Gazze halkı ile beraber nasipli asil toplumlar ortaya çıkacak. Güç baronları telef olacak. Hak galip gelecek, batıl zail olacak. Zira dünya asla boş değildir. Sahipsiz değildir. Zahiri görüntüler hakikatleri ortaya koymakta kifayet etmez. Biz uyusak, uyuşuk olsak, oyalansak, görmezlikten gelsek, hayatın iğrenç ve çirkin yüzüne tepkisiz kalsak bile yüce Allah elbette ki nurunu tamamlayacaktır. Birilerini vesile kılacaktır. Bu yüksek şerefe nail olanlara ne mutlu…  
 
“Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Suresi 8. Ayet)
 
“Müminlerden (savaştan geri kalmasını meşrulaştıracak) özrü olmaksızın oturanlarla Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. (Bununla beraber) Allah hepsine güzellik vadetmiştir. Allah, mücahitleri oturanlara büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” (Nisâ Suresi 95. Ayet)
 
Gazze artık sembol bir şehirdir. Gazze İslam’ın onurudur. Gazze halkının duruşu ve dirayeti tüm dünyada bir devrim etkisi yapmaktadır. Onların her hali ve ahvali ne güzel bir cihattır. Onların her davranışı ne güzel bir tebliğdir. Gazze artık gönüllerde yaşayan şanlı bir şehirdir. Her yanı şehit kanı ile sulanmış mübarek bir topraktır. Gazze artık Kabe’nin, Mescidi Nebevi’nin, Mescidi Aksa’nın can dostudur. Gazze demek Anadolu demek, İstanbul demek, İslam beldeleri demektir. Gazze demek fetih demektir. O artık müstesna bir direnişin parlayan yıldızıdır. Tüm zorlukların nihayete erdiği bir karanlığın şafağında zafer coşkusu mutlaka tecelli edecek inşallah. Selam sana ey Gazze… Her ne olursa olsun bil ki yalnız değilsin…
 
Ali Dama
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.