Merhabalar olsun efendim. Ben Göç. Ben her zaman yaralarım, vazgeçmem, öldürür ve yok etmem.
Derya: Bize çok sevdiğiniz bir şeyi söyler misiniz?
Göç: Yol güzeldir, yolda olma hali güzeldir. Bizim buralarda yollar hep olur, yolcu hep yürür ama uzun ve sarp.
Derya: Edebiyat dünyaya yarar mı?
Göç: Ne de olsa yaralarımız ortak, derecesi farklı. İyileşmekten öte açığa çıkartıyor. Hangi yolla olursa olsun anlatmak, ifade etmek her yoluyla hüzne ulaşır.
Derya: Dünya hasta mı?
Göç: Devletler hasta. Dünyada hasta olmaya meyilliydi bir zamanlar, şimdi hastalığın ikinci aşamasındayız.
Derya: Küçükken ne olmak isterdiniz? / Niye olmadı?
Göç: Tren olmak isterdim, yollar hep ilgi alanımdı. Olamadım. Benim bir sınır kavgam yoktu. Sınırlar arttı ve iktidar değişti. Ben tek başımaydım, yalnızlığım yoktu benim. O yollar kimine uzadı kimine yok oldu. Burada sorunlar sınırlar. Bazen bir toprağa bazense bir yâre. Toprak da yâr değil miydi.
Derya : Olmasaydı dediğiniz bir şey var mı?
Göç: Dünyada ne varsa sebebiyle oluşur, amma anlarız amma bilmeyiz… İlla diyeceksem: “Sınırlar ve anlaşılmış gözüken insanlık.”
Derya: Kaybeden miyiz?
Göç: Yengi değil yenilgideyiz. Kaybetmek için yaşıyoruz. Benden geçen insanlar daima devlete yenilenlerdi. Değiştirmek zorunda kaldıkları birçok duruma eşlik edenler kaybetmişlerdir. Soy isminden vazgeçen insanlara şahit oldum. Siz düşünün gayrı yenilgilerimizi.
Derya: En çok ne okursunuz?
Göç: Yol, insan ve kitap. Sayfaların ahenginden bahsetmeyeceğim. Kokudan da. Benim çemberim kalabalıktır ve o seslerin ahenginden habersizimdir. Habersizm. Habersizlik akım olmalı.
Derya: Ölüm ve yaşam varsa hangisi sizsiniz?
Göç: Tanık, ortak olurum. Zorunlu kaldık insanların öz yurtlarını öldürdüklerinde bu olanlara şahit olmaya.
Derya: Mutlu musunuz?
Göç: Huzursuzum. Huzursuzluğun doruklarındayım.