Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışan emperyalist güçlerin öncelikli olarak MHP’yi güçten düşürmeyi planladıklarını ve bu yöndeki faaliyetlerin aralıksız sürdürüldüğünü ifade eden Engin Arapoğlu; “MHP ne kadar güçlü olursa, Türkiye de o kadar güçlü olur. Bu gerçeği herkes biliyor” dedi
Gazetemizin bu ay ki röportaj konuğu MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Engin Arapoğlu. İl başkanlığında‘Meslek Ve Sivil Toplum Kuruluşları İle İlişkilerden Sorumlu’ olarak da görev yapan Arapoğlu’na gündem ile ilgili sorularımızı yönelttik.
Söyleşimizde kamuoyunda az ya da çok gündeme getirilen, tartışılan, merak edilen ne varsa ele aldık.
Sorularımızı yöneltirken de, kullandığımız dil, vatandaşın muhabbet dili oldu. İstedik ki; sahada ne yaşanıyor, konular nasıl gündeme getiriliyorsa onu yansıtalım. Gerçekçi ve doğal olalım. Beklentimiz de; aynı doğallıkta, samimi, gerçekçi, netliği olan cevaplar alabilmek.
Pendik Yeni Mahalle de ikamet eden, evli ve iki çocuk babası Engin Arapoğlu’nun ilçemiz insanlarından biri olması, iş insanı ve politikacı kimliği, çevresi ile kurduğu sosyal ilişkilerdeki pozitif tavrı, siyasi birikimi, her daim sahada aktif performansı da bu beklentimizi destekleyen unsurlar.
Şimdi okurlarımıza o soruları ve MHP İl Başkan Yardımcısı Engin Arapoğlu’nun cevaplarını aktarıyoruz.
Bu soruyu size MHP tabanından AK Parti yönetimine yönelik bazı eleştirilerin olduğunu öne sürerek yöneltiyoruz. MHP ve AK Parti’nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakının uyum problemi söz konusu mu?
Cumhur İttifakı varlığını; tarihte örneğine az rastlanır bir uyum içinde, bağlarını her geçen gün güçlendirereksürdürüyor.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: MHP olarak bizler genel başkanımızın bakış açısına göre hareket ederiz. Her kafadan ses çıkmaz. Bizim de parti geleneğimizde bu vardır.
Cumhur İttifakının ruhu 4 Mayıs 2017 de Yenikapı’da şekillenen; milli menfaatler ve hedefler için birlik ve beraberlik ruhudur. O tarihten bu yana bu ruh bütünlüğü devam ediyor.
Diğer taraftan, biz iki ayrı siyasi partiyiz. İdeallerimizde ve hedefe ulaşma yöntemlerimizde elbette farklılıklar var.
Esasen tabanda da herkesin %100 aynı görüş ve düşüncede olması beklenemez. Bu gerçekçi de olmaz. O yüzden zaman zaman, yer yer belli ölçeklerde farklı söylemlerin olması doğaldır. Kaldı ki aynı parti içinde dahi üyelerin görüş ve yorum farklılıkları mevcut olabiliyor. Bu tüm siyasi partilerde böyle.
Ama netlikle ve samimiyetle belirtiyorum ne MHP tabanında ne de AK Parti tabanında ‘ortak ruhu’ zedeleyen bir olgu mevcut değil.
Yakın geçmişe bakınca Milliyetçi Hareket Partisi’nde bir takım bölünmeler – ayrılıklar yaşandı. Örneğin önce Büyük Birlik Partisi kuruldu. Yine İYİ Parti de MHP’den ayrılıklar sonucu ortaya çıktı. Kişisel kopmalar da söz konusu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
MHP kanadında yaşananları doğru anlamlandırabilmek için, dünyada olup bitenleri ve Türkiye konjonktürünü bütünlük içinde – büyük fotoğrafa bakarak takip edip değerlendirmek gerekir.
Günümüzde emperyalizmin ele geçiremediği tek ülke Türkiye.Bu teşebbüsler önemli ölçüde, MHP’nin savunduğu dünya görüşü çerçevesinde liderimiz Devlet Bahçeli’nin çelikten iradesi sayesinde geri püskürtülmekte.
O yüzden emperyalist güçlerin hedefinde MHP hep olmuştur. Partiyi bölmek, zayıflatmak için her türlü oyun denenmiştir.
BBP’nin oluşturulduğu dönemin, MHP’nin yükselişte olduğu – güçlendiği bir döneme rastlaması, FETÖ’nün kaset operasyonlarının böyle bir dönemde ortaya çıkması tesadüf değildir!
Nitekim 2015 Haziran seçimleri MHP’nin ciddi oy aldığı bir seçim olmuştur.
Hatırlayacak olursak; bu dönemde, HDP’nin destekleyeceği CHP azınlık hükümeti gündeme getirilmiş, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye de ‘başbakanlık’ teklif edilmişti.
Sayın Bahçeli o dönem ‘Biz bu tür hiçbir denklemde yokuz’ söylemi ve kararlılığı ile kişisel ve parti çıkarlarına uygun gibi görünen ama devletin birlik – beraberlik ve bekasına tuzak kurmaya yönelik teklifleri elinin tersi ile itmiştir.
MHP’ye yönelik operasyonların o tavırdan sonra başlatıldığını görebilirsiniz.
Bizim MHP olarak ‘AK Parti – Erdoğan gitsin de ne olursa olsun’ şeklinde bir anlayışımız hiçbir zaman olmamıştır.
Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin “Önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben” söylemi – anlayışı her zaman esas olmuştur.
Şu bilinmektedir ki, MHP ne kadar güçlü olursa, Türkiye’de o kadar güçlü olur. Bedel ödemek gerektiğinde MHP’nin bundan hiç çekinmediği de herkesin malumudur.
Dolayısı ile emperyalist güçler Türkiye üzerinde oynamak istedikleri oyunları gerçekleştirebilmek için MHP’yi zayıf düşürmek, oyunun dışında tutmak amacı ile bir çok hamle yapmıştır. Bundan vazgeçmiş de değiller…
MHP’nin her geçen gün oy kaybettiği, özellikle İYİ Parti’den sonra barajın altında kalabileceğine yönelik söylemler mevcut. Bu söylemler bazı kamuoyu araştırmaları ile destekleniyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2018 seçimler öncesi, kamuoyu araştırmalarında MHP’nin oyu %6 – %7 olarak gösteriliyordu. İYİ Parti’nin altında kalacağı öne sürülüyordu. Biz bu seçimlerde %11 oy aldık. İYİ Parti’yi de geride bıraktık!
Bugünkü söylemleri ve kamuoyu araştırmalarını da bu çerçeveden değerlendirmek lazım…
MHP’nin Türk Milleti’nin gönlündeki genişliği her geçen süre halka halka yayılmaktadır.
Türkiye ekonomisi özellikle son dönemde oldukça sıkıntılı bir tablo ile karşı karşıya. Bu tablodan hareketle Cumhur İttifakı başarısız gösteriliyor ve eleştiriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben bir ekonomist değilim. Ama imalat yapan ve imal ettiği ürünleri satan bir firmanın sahibiyim. Aynı zamanda bir aile reisiyim. Yani bu ülkede herkes ne yaşıyorsa ben de aynısını yaşıyorum. Olan bitenden haberdarım.
Ekonomi rahatlıkla acite edilebilecek bir alan. Muhalefet kanat da bunu pervasızca kullanmaya çalışıyor. Her şey olduğundan misli ile kötü gösterilmeye çalışılıyor. Dünya güllük gülistanlık, tek sıkıntı Türkiye’de yaşanıyormuş gibi bir algı pompalanıyor.
Ekonomik sıkıntıların olduğu ve bunun hepimize olumsuz yansıdığı bir gerçek. Fakat dünyaya bakmadan sadece Türkiye ölçeğinde bir değerlendirme yaparsak bu gerçekçi olmaz.
Örneğin enerji maliyetleri yükseldi. Bu Türkiye’de 4 çarpanlı bir sonuç üretirken, Almanya’da 12 kat ile ifadesini buldu.
Pandemi dönemi ile birlikte tüm dünya ekonomisinin yürüyen çarkı durdu. Tekrar hareket ettirmek için çaba harcanıyor. Ve duran bir şeyi hareket ettirmek, hareket halindeki bir şeyi hızlandırmaktan çok daha zor bir işlem.
Bu arada şunun da altının çizilmesi gerek. Türkiye olarak biz bu süreç sonunda yeni bir modele geçmiş bulunuyoruz. Yerli ve milli olma özelliğine sahip bu modelle enflasyon ve faiz canavarının başının ezilmesi hedeflenmekte.
Bununla birlikte hükümetimizin ekonomideki zorlukları hafifletmek için; KDV ve stopaj indirimleri, bazı borç afları, borç ertelemeleri, çalışanların şartlarının iyileştirilmesi, ucuz kredi imkanları gibi bir çok konuda elinden geleni yaptığını da söyleyebilirim.
Yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim. Bir ülkenin bekası ekonomi ile ölçülemez.
Mustafa Kemal Atatürk Sivas kongresinden sonra Ankara’ya yola çıkarken, yanında 20 yumurta 1 kg peynir, 10 ekmek vardı! Ama o ekonomik şartlar kısıtlı – sıkıntılı diye beka mücadelesinden taviz vermeyi bir an olsun düşünmedi.
Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlık noktasında emperyalist güçlere karşı verdiği mücadele o tarihlerden bu yana halen sürdürülüyor.
Türkiye’nin dünyada söz sahibi olabilmesi, mazlumların da haklarını savunabilmesi için; bağımsız, ekonomik bir güç olması şart. Cumhur İttifakının ekonomi politikaları bu hedefle temellendirilmekte.
‘Cumhur İttifakı başarısız gösteriliyor ve eşleştiriliyor’ sözünün üzerine de birkaç şey söylemek isterim.
Örneğin bundan 5 yıl önce; Terör bitecek,KKTC dünya kamuoyuna tanınacak – Maraş açılacak, Ayasofya ibadete açılacak – namaz kılınacak, Karabağ Ermeni işgalinden kurtarılacak, Suriye’de terör koridoru oluşturulacak, Libya ile Kıta Sahanlığı Anlaşması yapılacak – Türkiye Akdeniz’de Mavi Vatan anlayışı ile çıkarılacak her türlü kaynağın ortağı olacak, Rusya / Ukrayna savaşında, Türkiye arabulucu rol oynayacak – sözü dinlenecek, Dünyayı açlık tehlikesinden Türkiye’nin girişimleri koruyacak, savunma sanayimizde yerli üretim %15’lerden, %90’lara çıkarılacak, yerli otomobil üretilecek deseydik bu öngörüler nasıl karşılanırdı?
Bugün bunların hepsi gerçek oldu – oluyor.
Yani Cumhur İttifakı hayalleri zorlayacak işlerin altına imza atan, onları gerçekleştiren başarılı bir ittifak olarak tarihteki yerini alıyor…
Türk Milleti bütün bunları görebilecek basirete ve ferasete sahip bir millet.
Biz de MHP olarak her gün sahada vatandaşlarımıza bunları anlatıyoruz.
Allah’ın izniyle de bu milletin bekası için her türlü zorluğu aşacağız.
Emperyalist güçler birçok ülkeyi böldü – dağıttı – yaktı – yıktı. Ama Türk Milletine kimse diz çöktüremeyecek!
Cumhur İttifakı dış politikada da ‘tüm komşularımızla kavgalı olduğumuz ifade edilerek’ eleştiriliyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dış politika günübirlik değerlendirilecek bir şey değil. Uygulanan politikaların getirisi ve götürüsü uzun vadede ortaya çıkabilecek bir şey.
Biz gerektiğinde diplomasinin tüm argümanlarını kullanarak, haklı olduğumuz – hakkımızın olduğu şartlarda, gerektiğinde gücümüzü göstererek devletimizin milli menfaatlerine uygun politikalar izledik. Bunların da meyvelerini topluyoruz.
Cumhuriyet tarihinin Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra en başarılı dış politika dönemi Cumhur İttifakı ile yaşanıyor.
Ve özellikle son dönemde Rusya / Ukrayna savaşındaki pozisyonumuz; bu savaşın açlık başta olmak üzere olumsuz birçok etkisinden Avrupa dahil dünyanın birçok ülkesini korumamız, tüm dünya kamuoyu tarafından takdir edilmekte. Ama muhalefet kanadında buna karşı da bir hazımsızlık var…
Millet İttifakı’nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle herkesin kabulü – tespiti şu: “ Millet İttifakı güven vermiyor”
Ortada bir 6’lı masa var. Her ayağı farklı boyda olduğundan masa sürekli sallanıp duruyor. Devrildi devrilecek!
Gerçekte bu masa 6 + 1 ve hatta 6 + 2 ayaktan oluşuyor. Çünkü bu oluşumun baskın karakteri HDP ve HDP’nin eş başkanlığı!
Millet İttifakında yer alan parti ve liderler her ne kadar farklı anlayışları temsil ediyor görünseler de ‘amaç noktasında’ örtüşüyorlar. Çünkü bu ittifak ABD ve Pensilvanya’nın yönlendirmeleri ile hareket ediyor.
ABD ve Pensilvanya Türkiye’nin uyguladığı dış politikadan rahatsız. Bunlar da rahatsızlar. ABD ve Pensilvanya yatırımların durmasını istiyor. Bunlar da açık açık, iktidara geldiklerinde mevcut hükümetin tüm yatırımlarını iptal edeceklerini beyan ediyorlar!
Millet İttifakı HDP’siz bir denkleme sahip değil. Öyle olunca da millet ittifakında seçimin kazanılması halinde HDP’ye cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, bakanlıklar falan vaat ediliyor. Yani yapı belli, yapılmak istenenlerde…
Ben buradan çok şey söyleyebilirim ama milletimiz bu yapıya gereken cevabı seçimlerde verecektir.
Nasıl bir seçim sonucu bekliyorsunuz?
Önümüzdeki seçimlerde, Cumhur İttifakı Adayı Recep Tayyip Erdoğan fark atarak seçimleri kazanır.
Bu millet sağ duyu ile hareket eder. Bilinmezliğe – maceraya prim vermez.
Bu yüzden, kanaatim odur ki Millet İttifakı içinde yer alan partilerin tabanı da seçim zamanı önemli oranda Cumhur İttifakına oy verecektir.
MHP olarak biz4 Eylül 2022 tarihinde ‘Aday belli karar net’ sloganı ileSivas’ta seçim startı vererek sahaya indik. Sivas’taki coşkulu havanın ülke geneline de yansıyacağına inancım tam.
İstanbul özelinde üç bölgede il başkanımız Sayın Birol Gür öncülüğünde, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz, il teşkilatımız ve üyelerimizle ‘Adım adım 2023 ilçe ilçe anlatma ve aydınlatma’ temalı program ile her gün sahadayız. Girmedik cadde, sokak, iş yeri, ev; sıkmadık el bırakmayacağız.
Bize zaman ayırarak sorularımıza vermiş olduğunuz cevaplardan dolayı teşekkür ediyoruz. Açıkçası röportaj beklentimizi karşılayan bir içerik ile doldu. Cevaplar, konuları yuvarlamadan net – samimi cümlelerden oluştu. Ve keyif verdi. Tabi ki son taktir okurlarımızın…
Ben de gazetenizde ve sosyal medya araçlarınızda bu röportaja yer verdiğiniz, mesajlarımızı milletimize ilettiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.
Özel Röportaj: Metin Yazıcı