Evden çıktım..
Telefonumu evde unuttuğumu farkettim.
Geri döndüm,eve gittim.
Eve girince bu sefer eve niye geldiğimi unuttum.
Telefonu almadan yine evden çıktım.
Evden çıkınca,telefonu unuttuğumu hatırladım….
Sonra Markete yoğurt almaya gittim.
Markette güzel bir kadın gördüm.
Markete niye geldiğimi unuttum.
Marketten çıkınca,yoğurt almayı unuttuğumu hatırladım….
Kahvenin önüne iskemlemi koyayım,bir çay söyleyeyim,bir de sigara yakayım,mutlu olayım dedim..
(Meşhur karikatürdeki gibi)
Çayı söyledim,sigarayı yaktım ama mutlu olamadım…
Gidip mutluluğumu ölçtürdüm,düşük çıktı….
Sadece bende değil,herkeste bir mutsuzluk hali var..
Tahminen mutluluk sınırının altında yaşayan en az 70 milyon kişi vardır…
Akşam yemeği için pilav yapacaktım.
Tarife göre,pirinci yıkayıp yarım saat ılık suda bekletmem gerekiyordu.
Yıkadım,yarım saat beklesin diye ılık suya koydum.
Sonra pirinci suya koyduğumu unuttum.
Pirinç yarım saat suda beklemiş,ben gelmeyince,gitmiş…..
Bu akşam,yemeğimi yine yalnız yiyeceğim.
Sabah kahvaltısında da,öğle birşeyler atıştırırken de yalnızım ama akşamın kasvetiyle,yalnızlığın hüznü birleşince,akşam yemekleri hiç çekilmiyor.
30 senedir akşam yemeklerini yalnız yiyorum.
30 çarpı 365 eşittir 10 bin 950 kere yalnız yemişim.
İlk 5-6 binde dokunmuyordu da 7-8 binden sonra dokunmaya başladı akşam yemeklerini yalnız yemek.
İnsan masada yemek sırasında konuşacağı birileri olsun istiyor.
Yediğim Pilav’la,Kurufasülye’yle konuşuyorum bazan.
Pilav’a “Bu akşam çok güzel görünüyorsun” diye iltifat ediyorum.
Kurufasülye’yle “Yerim seni” diye şakalaşıyorum ama tabi bir ailenin yerini tutmuyor….
Hay ben bu yalnızlığı icat edenin!…..