“Günün nasıl geçti hayatım?” sorusu,evliliğin en önemli sorularından biridir.
Sorulanın gününün nasıl geçtiği soranın umurunda olmasa da,bu sorunun önemli bir soru olduğu gerçeği değişmez.
Bu soru önemlidir ve geleneksel nikah soruları içinde olmalıdır.
– “İyi günde,kötü günde..Hastalıkta,sağlıkta..Eşiniz akşam işten gelince onu kapıda karşılayıp terliklerini ayaklarına verdiğiniz sırada veya bilahare,eşinize gününün nasıl geçtiğini soracağınıza..Gününüz nasıl geçmiş olursa olsun,ne kadar sıkıcı olduğuna bakmaksızın,o gün yaşadığınız herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıp,dinleyeceğinize söz veriyor musunuz?”
– “Veriyoruz..”
– “O zaman ben de sizi Karı-Koca ilan ediyorum.Bunu siz istediniz.”
Akşamları birbirlerine bu soruyu soran eşlerin bir amacı eşiyle ilgilenmek olsa da,öbür amaç onu kontrol etmektir.
Kadın “Günün nasıl geçti kocacığım?” diye sorarken aslında kocasına “Bugün başka kadınlara bakmadın değil mi?” demek isterken,kocası da aynı soru yoluyla “Bugün gereksiz alışverişler yapıp ocağıma incir ağacı dikmedin değil mi?” demektedir.
Olsun..
Yine de bu ve benzeri sorular,hoş sorulardır.Yeni başlayanlar için evliliğe giriş sorularıdır.
Hani ilkokullarda okumaya yeni başlayanlar için fişler var ya?.”Ali topu tut” “Ayşe ip atla” “Cemil ağaca çık” “Hüseyin ağaçtan düş” gibi..
Evliliğe yeni başlayanlar için de “Sevgilim ben geldiiim..” “Günün nasıl geçti hayatım?..” “Ellerine sağlık,çok güzel olmuş” “Bulaşığa yardım edeyim mi?” “Saçlarını mı kısalttın,çok yakışmış” “Sen nasıl istersen canım” gibi cümleler,evlilik için ideal alıştırma cümleleridir.
“Günün nasıl geçti hayatım?” sorusu,merkez sorulardan biri olmasına karşın,sevgiyle,saygıyla,ekonomiyle ve daha birsürü şeyle ilintilidir.
Her zaman sorulmaz,herkese sorulmaz.
Mesela çok afedersiniz,randevuevinde çalışan bir kadına günün nasıl geçti diye sormak hem ayıp,hem gereksizdir.
Eşler,birbirlerini seviyorlarsa,ki evliliğin başı olduğu için sevecek birşeyler mutlaka bulunur,birbirleri hakkında,yaşadıkları hakkında herşeyi bilmeyi,hiç sır kalmamasını isterler.
Oysa ki insan insanın aynasıdır,aynayı ayna yapan da,arkasındaki sır’dır.
Neyse..
Ama abartmamak,gereksiz detaylara girip birbirini aptallaştırmamak lazım.
– Günün nasıl geçti hayatım?
– İyi geçti.Gelirken tren’de eski bir arkadaşıma rastladım.
– Hangi tren?
– Haydarpaşa-Gebze.
– Hangi vagon?
– İkinci vagon.
– Ne arkadaşı?
– Asker arkadaşı.
– Nerde yaptın askerliği?
– Gaziantep.
– Hangi bölük?
– Elliyedinci topçu tugayı,ikinci bölük.
– Acemi birliğin neresiydi?
– Bilecik.
Peki sen neler yaptın bugün?
– Necla’yla salı pazarına gittik.
– Necla kim?
– Komşu.
– Komşu kim?
– Necla.
– Ne aldınız?
– Necla kazak aldı,ben de iç çamaşırı falan aldım.
– Ne renk?
– Beyaz.
– Kırmızı alsaydın keşke.
– Niye?
– Kırmızı,yatak odasında güzel duruyo…
Bunlara benzer gereksiz detaylara girilir ilk başlarda.
Sonra zaman geçer,kapıda söylenen “Hoşgeldin hayatım”ın yerini,içeriden gelen bir ses alır..”Sen mi geldin Erkut?”
Niye?..Başka birini mi bekliyordun?
Sonra biraz daha zaman geçer,o sesi de duyamazsın.Sen eve geldiğinde,o komşudadır.Isıt ye yemeğini işte,eline mi yapışır.
Köşeler belirlenmiş,
Kurallar kalınlaşmış,
Taşlar yerine oturmuş,
Evlilik yan yoldan,ana yola çıkmıştır..
Artık arkana yaslanıp,pencereden dışarıyı seyretme zamanıdır…..