29 Ekim 2024 târihi geçeli 3 gün oldu.
Hâzır gündem cumhûriyet bayramı iken, konu daha fazla soğumadan “cumhûriyet rejimi” târihimizle ilgili bilgilerimizi tâzeleyelim.
Bu bilgi, sâdece hîn-i hâcette değil her zaman lâzım olacak:
*Atatürk, hiç ara vermeden ardı ardına 4 def’â Cumhurbaşkanı seçilmiş ve cumhurbaşkanlığı ancak vefâtıyla son bulmuştur. (1923, 1927, 1931 ve 1935).
Eğer ölmeseydi, kaç kere daha seçileceği ayrı bir merak konusu tabiî.
Yine de Atatürk, kurucu cumhurbaşkanlığı sıfatı nedeniyle "ebedî cumhurbaşkanı" olurken; her ne kadar kalemi çok düşük olsa da İsmet İnönü "ebedî ve millî şef" sıfatını aşırmak sûretiyle bu sıfattan isifâde etmenin yolunu buldu.
Ayrıca; şu anda fiilen var olan partili başkanlık sisteminden mi yoksa işin öncüsü olan Recep Tayyip Erdoğan'dan huylandıkları için mi bilinmez, "partili cumhurbaşkanlığı sistemi"ne höykürenlerin, bu konuda ne diyeceği de çok câlib-i merak konusu açıkçası.
*Atatürk;Cumhurbaşkanı adaylığı ve Cumhurbaşkanlığı süresince, hiçbir zaman parti başkanlığı ya da üyeliğinden istifâ etmemiş, aynı zamanda hem Cumhurbaşkanı hem de Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olmuştur.
*Atatürk, Cumhurbaşkanlığı seçimine dâimâ tek aday olarak katılmıştır. Celâl Bayar, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele gibi kahraman ve cesûr asker kökenli ve sivil onlarca vekîlin olduğu Meclis'te, böyle yüce bir makâma neden sâdece tek adayın istekli olduğu bir muammâdır.
Demokrasinin uygulandığını göstermek için usûlen parti kurdurulurken, usûlen olsun rekâbet açısından alternatif bir aday çık / artıl / mamıştır.
Bütün vekillerin Atatürk'ü mü çok sevdiği, yoksa Atatürk'ün karşısına çıkmaya cesâret mi edemediği anlaşılamamıştır.
*İlel’ebed pâyidar olması plânlanan bu Ülke’nin yönetim rejimi ve ilk yöneticisinin belirleneceği en heyecanlı ve tam kadro hazır olunması gereken ilk seçim olan 29 / Ekim / 1923 târihinde, 287 vekîlin sâdece 158'i (%55) oturuma katılmış ve geri kalan 137 vekil (%45) seçime katılmamıştır.
*“Ülke yönetim şeklinin ne olacağına” ve “ilk yöneticinin kim olacağına”, seçime katılan sâdece 158 vekîlin %100 oy birliği ile karar verilmiştir.
Bu şekilde bile olsa, oturuma katılan vekillerden hiç değilse birinin olsun “red oyu vermemesi” ya da “çekimser oy kullanmaması” da bir muammâdır.
Bu bağlamda;incelenmesi, irdelenmesi ve “hımmmmm!!!!” denilmesi gereken iki husus bulunmaktadır:
1-Oturuma katılan 158 vekîlin tamâmının red veyâ çekimser oyu vermeden eksiksiz şekilde aynı yönde oy vermesinin nedeni ile ilgili ihtimaller aşağıdaki şekildedir:
a-Başka çâreleri bulunmamaktadır.
b-İrâdeleri ipotek altındadır.
c-İrâdeleri tehdît altındadır.
ç-Özel olarak seçilmişlerdir.
2-Oturuma katıl / a / mayan 137 vekîlin seçime katıl / a / mamasının nedeni ile ilgili ihtimaller aşağıdaki şekildedir:
a-"Seçimse seçim, çok da fifi; biz çiftlikteki işlere bakalım!" demiştir.
b-Uyuyakaldığı için seçime katılmamıştır.
c-Akşam kafayı çekip sızmış ve sabah kalkamamıştır.
ç-Gıdâ zehirlenmesi sonucu hastâneye kaldırılmıştır.
d-Son otobüs/tren/uçak/gemiye yetişememiştir.
e-Otobüs/tren/uçak/gemi yolda ârızalanmıştır.
f-Hepsine kıran girmiş ve ölmüşlerdir.
g-Kendilerine haber verilmeden seçim yapılmıştır.
ğ-Muhâlif olacağı bilindiği için seçime katılması engellenmiştir.
h-"Biz bu günâha ve vebâle ortak olmayalım!" dercesine seçime katılmamıştır.
*Diğer cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Meclîs üyelerinin %95'inin katılımı ve bu katılanların %100 oy birliğiyle Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi; ilk seçimdeki Meclîs'in oluşma şekli ile sonraki Meclislerin oluşma şeklinin tamâmen farklı olduğunu göstermektedir.
Bu doğrudur.
Çünkü:
-1. Meclis;Atatürk'ün kudret ve iktidâr sâhibi olmadığı bir zamanda "VATAN’I VE MİLLET'İ KURTARMAK AMACIYLA" doğrudan halk tarafından oluşturulmuştur.
-1. Meclis'ten sonraki bütün Meclisler; cebir, hile ve darbe ile kurulan sistemlerin kudret ve iktidâr sâhipliğinde ve Batıya dost ve âşık kısırdöngü içinde "MİLLET’İ TERBİYE ETMEK AMACIYLA" kurulmuştur.
Bu kısırdöngü; "Millet'in, prangadan - boyunduruktan / kündeden / paçakazıktan kurtulup yakaladığı her boşlukta karşı atağa geçmesi sûretiyle" Adnan Menderes,Turgut Özal, Necmeddin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan eliyle kesintiye uğratılsa da hâlâ etkisini ve hâkimiyetini devâm ettirmektedir.
Türk Milleti, Meclis’te hâkimiyeti hâlâ tam olarak sağlayamamış;göreceli de olsa iktidâr olmuş ancak hâlâ muktedîr olamamıştır.
Hâlen yürürlükte olan ve yakın zamanda “Bütün Türkleri Ebedî Ortak Ülküde = Turanda Buluşturma” çalışması kapsamında revize edilecek olan Türk alfâbesindeki harfleri dikkate aldığımızda, bu Ülke daha önceki:
-“U: Uykusuzlar” nesli eliyle kurulmuş,
-“Ü: Ümit besleyenler” nesli eliyle hayâta tutunmuş,
-“V: Vakfedenler” nesli eliyle geliştirilmiş ve
-“Y: Yediverenler” nesli eliyle refâha ermiştir.
Ancak; “Y nesli”nden türeyen, kan terleyerek gece gündüz çalışıp Ülke'yi refâha ulaştıran ve "biz görmedik onlar görsün!" anlayışı sonucu Y neslinin hatâlı mâmûlü son nesil olan “Z: Zıpır / züppeler” nesli ile bu Ülke’nin nereye varacağı belirsiz hâle gelmiş, varacağı tahmîn edilen muhtemel yer de endîşe verici yer olarak görülmektedir.
Sosyolojik tahlîle göre; bir millet her 25 yılda bir değişir ve “geçmişi bilmeyen, geçmiş anlatıldığında ‘ne yapalım yâni şimdi,biz de mi at bokundaki arpayı ayıklayıp yiyelim?’ diyen, konfor ve refâha erip şımaran, ‘sen de çalışmalısın!’ denilince sıtma tutan hazırlopçu 5. nesil”de mutlakâ yıkıcı bir savaş yaşar; sonunda ya yok olup gider ya da can havli ile hayâta tutunup yeniden ayağa kalkarmış..
Şu anda da 5. nesil çağındayız.
Derdimi ve merâmımı anlatabildim sanırım!
Ayak sesleri gelen değil, kapıyı çalan değil; kapıyı kanırtarak açıp ayağını mekândan içeri uzatmış olan ve kapının kapanmasını engelleyen bu tehlikenin bertarâf edilmesi ve zarârının en aza indirilmesine çözüm olarak,bu Millet’in:
*Asil kanının cilt altı ve damardan bu neslin vücûduna zerk / enjekte edilmesi,
*Asil mefkûresinin dil altı, kulak ve gözden bu neslin kalbine doldurulması,
Âcil bir ihtiyâç olarak ortaya çıkmıştır.
.
.
NOT: "Sanat, hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.. Bu nedenle, yazı ve şiirlere yönelik yorumlarınız biz yazarlar için çok değerli.. Yüz yüze ve telefonla görüşmelerde veyâ gazetedeki yorum bölümünde yorumda bulunan dostlara çok teşekkür ederim.
Rabbim neslimizi akıbetimizi hayırlı eylesin. Vatanımızı, milletimizi daima muzaffer ve bereketli kılsın inşallah.
İlk meclisteki sayılar sonra biraz karışmış. Burdan çıkarılması gereken ders geçmişe takılıp kalmak değil ders alıp aynı hataları yapmamak
Yalan tarih okullarda okutuluyor ama gerçekleri bilenler de açıkça ifade edemiyor maalesef. Gerçek tarihi tüm milletin bilmesi ve şuurlanması duasıyla yazınızı tebrik ederim
yazınız için teşekkür ederim, bu milletin ve devletin içinde bulunduğu kanseri tarif etmissiniz. İlave edeceğim husus; belki zıpır\zuppe olmak yani dunyaya ve tarihe cahil olmak, bu tarihi yazdığı/yaşadığı halde hâlâ mankafalikta israr etmekten daha iyidir.
Bediüzzaman şahidi Nursi demiştirki;Dünyaya iki tane Mustafa Geldi. Birisi Allahın islamı ve onun ulvi Adaletini Dünyaya hakim kıldı. Biri kaldırdı Attı. Demiştir.Baska söze gerek varmı?